Tuncay Özilhan: “Sabri Bey, rol modelim olacak kişilerden birisiydi.”

Ülker’in gıda sektörü dışındaki ikinci önemli yatırımı, Polinas şirketi oldu. Bu şirket, Manisa’da kurduğu tesislerde, çift yönde gerdirilmiş polipropilen film üretecekti. Anadolu Grubu da Ülker’den sonra en büyük hisseye sahipti. Grubu, Tuncay Özilhan temsil ediyordu.

Sosyal yaşamda, en çok değer verilen niteliklerden biri, hatta birincisi “güvenilir olmak”tır. Güvenilen, kendisine itimat edilen kişi, her ortamda daima saygı görür. Güven duyulmayan kişi ise, toplumdan saf dışı edilir.

“Güven” sözcüğüyle yaşantımızın hemen her anında karşılaşabiliriz. Ülkemizi yönetecek olanlar dahi, halkın temsilcilerinden alacakları “güvenoyu” ile işe başlarlar.

Ülker Grubu ile Anadolu Grubu, 1960’lı yılların sonunda müşterek bir işe girmişlerdi. Bu, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde kurulacak olan bir alüminyum sanayii tesisiydi.

Ortaklığın ömrü uzun sürmedi, ama ortaklardan ikisi arasında oluşan “güven” duygusu, beraberinde sarsılmaz bir dostluk oluşturdu.

İşte bu dostluk, onları yeni ve çok önemli bir sanayi yatırımında bir araya getirecekti.

Güven içinde bir araya gelen Ülker ve Anadolu grupları, aralarına bir de yabancı ortak alıyorlardı. Bu da, Irak’ın uluslararası boyuttaki şirketlerinden Al-Bunnia Grubu idi.

Polinas şirketi, Manisa’nın Organize Sanayi Bölgesi’nde kuracakları modern tesislerde, Türkiye’de ilk defa, “BOPP” kod adıyla tanımlanan, çift yönde gerdirilmiş polipropilen film üretecekti.

Sabri Ülker’in Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı şirket, 1982-1985 yılları arasında tesislerini kurdu, ardından da üretime geçti. Polinas’ın ürünleri, kısa zamanda günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasına girecek, bu arada Avrupa ihraç kalemleri arasında da önemli bir yer edinecekti.

Kâmil Yazıcı: “Sabri Bey’le ikinci yatırıma giriyoruz”

Sabri Ülker, “Polinas Projesi”ni hazırlatıp, Teşvik Belgesi’ni de aldıktan sonra, NASAŞ’taki eski ortaklarından, Anadolu Grubu Başkanı Kâmil Yazıcı’yı ziyaret eder. Ziyareti sırasında, elindeki dosyasının içeriğini Yazıcı’ya anlatır. Bu, çok önemli bir yatırım dosyasıdır. Kâmil Yazıcı, dostu Sabri Ülker’i dikkatlice dinler. Ardından da, “Sabri Bey, bu işte varım, ama bir şartla...” der. Bakalım, Kâmil Yazıcı’nın şartı neymiş:

NASAŞ işini başarılı bir şekilde sürdürdüğümüz yıllarda, bir gün Sabri Bey elinde bir Teşvik Belgesi’yle ziyaretime gelerek, “Kâmil Bey, çift yönde gerdirilmiş polipropilen film üretim tesisi kurmak istiyorum. Bu, gerdirilmiş esnek ambalaj imalatıdır. Bu konuda bir grup arkadaşla teşebbüsüm oldu, ama sonunu getiremedik. Bu yatırımı birlikte gerçekleştirebilir miyiz?” dedi.

Sabri Bey’i dikkatlice dinledim, özellikle paketleme işinde kullanılan filmler, Türkiye’de tüketiciye ilk defa sunulacaktı.

Sabri Bey’in anlattıklarından tatmin oldum. Bu işe girebileceğimizi söyledim, ama bu arada kendisine bir şartımı da açıkladım.

Şartım şuydu:

Biz, Anadolu Grubu olarak “Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı” kurmuştuk. Vakfın amacı ve hedefi, zaten isminde görülüyordu. İleride “Polinas” adını vereceğimiz yeni şirketin kazancından her yıl yüzde 5’lik bir bölümün vakfa bağışlanmasını istedim. Sabri Bey, bu önerim karşısında aynen şunları söyledi:

“Kâmil Bey, bu teklifinizi memnuniyetle karşılıyorum. Hertürlü hayır işinde varım.”

İşte Sabri Bey’in de rızasıyla şirketimizi kurduk, kuruluş statüsüne kârdan yüzde 5’lik payın Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı’na bağışlanacağını yazdık, kolları sıvadık, teşvikimizi tazeledik, Manisa’da da arsa temin ederek, işe giriştik. Manisa, hem teşvik, hem de sanayi bölgesi olduğu için yatırımımızı orada gerçekleştirdik.

Tuncay Özilhan: “Polinas’ı Sabri Bey’le birlikte kurduk”

Türk sanayiinde bir “ilk”i oluşturan Polinas’ın kuruluşunda büyük emeği bulunan ve o yıllarda Anadolu Grubu’nda genç bir yönetici olan Tuncay Özilhan, Sabri Ülker’le birlikte geçirdiği 20 yıllık çalışma dönemini anlatırken, “Sabri Ülker, rol modelim olacak kişilerden birisiydi” diyor.

Anılarında, ortaklaşa kurdukları her iki şirketin de yönetimi sırasında Sabri Ülker’in deneyimlerinden istifade ettiğini de anlatan Özilhan, bu arada şu değerlendirmede bulunuyor:

“Ülker’in bugünkü başarısının arkasındaki beyin, Merhum Sabri Bey’dir.”

Özilhan’ın Sabri Ülker’le ilgili anıları şöyle:

Sabri Ülker Bey’le, 1970’li yılların sonuna doğru NASAŞ Alüminyum Şirketi’nde yönetim kurulu üyeliği yaparken tanışma fırsatı buldum. NASAŞ Şirketi, Anadolu Grubu ile Ülker Grubu’nun da aralarında bulunduğu çok ortaklı bir şirketti. Ortaklarımız arasında Türkiye İş Bankası ile Sınai Kalkınma Bankası da bulunuyordu. NASAŞ, aynı zamanda Türkiye’nin ilk halka açık şirketlerinden biriydi.

Ülker Grubu’yla birlikte giriştiğimiz NASAŞ ortaklığından sonra, bu defa polipropilen film üreten Polinas Şirketi’ni birlikte kurduk. Aramızda yabancı bir ortağın da bulunduğu bu yeni şirketi, diyebilirim ki Sabri Bey’le birlikte ikimiz sıfırdan inşa ettik ve geliştirdik.

Sabri Ülker Bey’le hem NASAŞ’ta hem de Polinas’ta ortak yıllarımız geçti. Kendileriyle çalışmaktan her zaman büyük keyif aldım. Özellikle Polinas döneminde Sabri Bey’le çok daha yakınlaştık. Şirketin yönetim kurulu başkanlığını Sabri Bey yürütüyordu, ben de başkan yardımcısıydım. Neredeyse oğlu yaşına yakındım, ama Sabri Bey müşterek çalışmamız sırasında bana daima sevgi ve saygı gösterdi.

Sabri Ülker Bey, gerçekten tecrübesine, insanlığına ve dostluğuna çok hürmet ettiğim, benim için “rol model” olacak kişilerden biriydi.

Sabri Bey’le çalışmak çok kolaydı. Çünkü şirket yönetiminde şeffaf bir davranış sergilerdi. Ortağına her zaman söz hakkı tanır ve saygılı davranırdı. Yönetim kurulunda her konunun rahat bir şekilde tartışılmasına ortam hazırlardı. Sabri Bey’in bu tavrı, kurulda görev yapanlar için de büyük kolaylık sağlardı.

Bir kurum, ortaklıkla idare ediliyorsa, ortakların birbirine karşı şeffaf olması gerekir. Aksi halde bu ortaklık er ya da geç duvara çarpar. Bu özellik, Sabri Bey’de fazlasıyla vardı. Yönetim kurulu toplantılarında ast-üst sınırlaması olmadan, masanın etrafındaki herkes açıkça fikrini söyler, meseleler özgürce, enine boyuna görüşülürdü.

Bütün bunları anlatırken, “Yönetim kurulumuzda hiç tartışma olmazdı” demek istemiyorum. Tartışma, insanın kimyasında vardır. Önemli olan, fikirlerin tartışılmasından, pozitif kararlara ulaşılabilmesidir. Sabri Bey’in yönetimindeki toplantılarda daima pozitif sonuçlara ulaşılmıştır.

“Gizli ajandası yoktu, her konuyu bizimle paylaşırdı”

Polinas şirketimizin tesisleri Manisa’daydı. Biz de Sabri Bey’le birlikte şirket merkezindeki toplantılara katılmak amacıyla sık sık Manisa’ya giderdik. Bu ortaklık çalışmalarımızın başladığı yıllarda, henüz 32-33 yaşlarındaydım. O dönemden itibaren Sabri Bey’i hem gözlemlemeye, hem de deneyimlerinden yararlanmaya gayret ettim.

O döneme ait tespitlerimi şöyle sıralayabilirim:

Sabri Bey’in insana huzur veren bir yapısı vardı. Öncelikle, çok sakindi. Karşısındakini ezmeyen bir tavır içindeydi. Herkese karşı saygılı ve mütevazıydı.

Sabri Bey, benim için, iş hayatının dışında da karakteri itibariyle rol model olabilecek bir kişi. Benim kendisine karşı sevgim ve saygım hiç eksilmeden devam etti.

Bu arada şunu da belirtmek istiyorum; Sabri Bey’in karakter yapısının yanı sıra, iş çıkarma modeli ile insanları yönetme modeline de saygı duydum ve bu uğurda tecrübeler edindim. Hem iş ilişkileri, hem de sosyal ilişkilerinde insanı rahatlatan bir yapısı olduğu için, kendisiyle beraber olduğum günlerde mutluluk duydum.

Sabri Bey, yenilikleri çok iyi takip eden, araştıran, geliştiren ve bunları şirketimiz için kullanan değerli bir yöneticiydi. Gizli ajandası yoktu. Her konuyu iş arkadaşlarıyla paylaşırdı.

“Yardımseverlik, Sabri Bey’in en önemli özelliğiydi”

Benim açımdan Sabri Bey’in en önemli özelliklerinden biride, çok yardımsever olmasıydı. Şirketimizin kuruluşu sırasında Sabri Bey’e bir şart sunmuştuk. O da, Polinas Şirketi’nin yıllık vergi ödendikten sonra elde edilen kârından yüzde 5’inin Anadolu Eğitim Sosyal Yardım Vakfı’na verilmesiydi. Sabri Bey, bu teklifimizi hiç itiraz etmeden canı gönülden destekledi. Bana göre, bu tavır, yardımseverliğinin en önemli göstergesidir. 

 

Polinas Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Ülker, Başkanvekili Tuncay
Özilhan ve Kurucu Genel Müdür merhum Kayhan Özhun’la birlikte.

 

Polinas Yönetim Kurulu başkan ve üyeleri bir arada (arka sıra, soldan sağa)
Mustafa Özel, Kayhan Özhun, Osman Yazıcı, George Wiederkehr, Orhan Özokur;
(Ön sıra, soldan sağa) Nuh Kuşçulu, Sabri Ülker ve Tuncay Özilhan.

 

Polinas, ilerleyen yıllarda çok önemli kârlar elde etti, Sabri Bey de hiç gözünü kırpmadan o kârların yüzde 5’ini Anadolu Grubu’nun kurduğu vakfa gönderdi. Anadolu Vakfı, bu arada Manisa’da “Polinas” adında büyük bir Mesleki Eğitim Lisesi yaptırdı. Bu okuldan yeni bilgilerle donanmış gençlerin yetişmesi sağlandı.

“Vizyon sahibi ve uzlaşmacıydı; insanı daraltmazdı”

Sabri Ülker Bey’in yöneticilik özelliklerine gelince...

Başkanımız Sabri Ülker, daima profesyonellerine güven duyardı. Biz de, Polinas’ın ilk genel müdürü, rahmetli Kayhan Bey’i yetkilendirir ve yönlendirirdik. Kısacası, Sabri Bey’in şirkette sergilediği “koç”luk, üretimde semeresini verirdi.

Tekrar yönetim toplantılarına dönmek istiyorum.

Sabri Bey’in yönetimde sergilediği vizyon hemen hissediliyordu. İnsanı hiç daraltmazdı. Uzlaşmacıydı. Benim de çok iyi anlaşabildiğim bir karakter yapısı vardı.

Aradan bunca yıl geçtikten sonra düşünüyorum, Sabri Bey’le karşılıklı olarak sesimizi hiç yükseltmedik. Anlaştık, uzlaştık. Kendisinden hep o elektriği aldım.

Zaman zaman Sabri Bey’i işyerinde ziyarete giderdim. Fabrikasının idari binasında, dipte, mütevazı bir odası vardı. Ziyaretim sırasında, çok sevdiğim bisküvi ve çikolata ürünlerinden yeni üretilmiş mamuller getirtir, ikram ederdi. Büyük misafirperverlik sergilerdi.

Sabri Bey, Kırım’dan, koyu bir rejimden geldiği için, özgürlüğün ne olduğunu bilirdi. Hep söylüyorum, ülkesine çok bağlı, sevgiyle dolu bir kişiydi. Liberal görüşleri vardı, ama o görüşlerini hiç kimseye dayatmazdı.

Kuşçulu: “Sabri Bey, babamın kabrinde gönlümü fethetti”

Sabri Ülker, NASAŞ şirketinin kuruluşunda birlikte oldukları çok yakın dostu Nuh Kuşçulu’nun da Polinas yönetim kuruluna dahil olmasını arzu etmişti. Bu arkadaşının deneyimlerinden yararlanmak istiyordu.

Polinas’ın kuruluşundan 13 yıl sonra Nuh Kuşçulu vefat etti. Sabri Bey, bu kadim dostunu ebedi âleme uğurladıktan sonra, oğlu Mahmut Mahir Kuşçulu’yu aradı ve kendisini Polinas yönetimine davet etti.

 

Polinas Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Ülker ve Başkanvekili Tuncay Özilhan,
Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerde incelemede bulunurken...

 

Şimdi de, “Babamın vefatından sonra, beni arayan, sahip çıkan tek kişiydi” dediği Sabri Ülker’i, Mahmut Mahir Kuşçulu’dan dinleyelim:

Babam, 1993 yılının Eylül ayında vefat etti. Bilindiği gibi, uzun yıllar hem İstanbul Ticaret Odası Başkanı, hem de sanayici-işadamı olarak toplumda önemli bir yeri vardı. Cenaze törenine yüzlerce kişi katılmıştı. Fatih Camii’nin avlusu tıklım tıklımdı. Babamın naaşı, cenaze namazından sonra Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. Kabristana gelen akraba ve dostlarımız başsağlığı dilerken, bulunduğum noktadan yaklaşık üç metre ileride Sabri Bey’in beklediğini fark ettim. Bir süre sonra kabristan boşaldı, Sabri Bey yanıma gelerek, şunları söyledi:

“Oğlum, ben Sabri Ülker’im. Ne zaman bir ihtiyacın olursa, hiç çekinmeden beni arayabilirsin.”

Fatih Camii’nin avlusu, babama son görevlerini yapmak için gelen yüzlerce insanla doluydu. Bunların çok büyük bir kısmını işadamları oluşturuyordu. Ama kabristana kadar gelen akraba ve dostlar arasında babamın işadamı arkadaşları, bir elin parmakları kadardı. İşte bu sayılı kişiler arasında Sabri Bey’in konumu ve tutumu çok farklıydı. Çünkü herkes gittikten sonra benimle baş başa kalma ihtiyacı hissetmiş, duygu ve düşüncelerini doğrudan doğruya bildirmiş, gönlümü fethetmişti.

Aradan birkaç ay geçtikten sonra Sabri Bey beni telefonla arayarak, şunları söyledi:

“Evladım, rahmetli baban Nuh Kuşçulu, çok dürüst bir insandı. Sen de o ailenin, o babanın evladısın. Seni, Polinas şirketimizin yönetiminde görmek istiyoruz. Şirket yönetiminde büyük paralar, büyük gelirler beklemeyiniz. Ancak hakk-ı huzur vardır, onu öderler. Ama bilesin ki, şirket yönetimine dahil olunca, engin tecrübe kazanırsın.”

Evet, baba dostu Sabri Bey, babamın vefatından sonra beni arayan, sahip çıkan tek kişiydi. Bu tavrından dolayı çok memnun oldum, büyük mutluluk duydum.

“Kartal gibi ol, tepeden aşağıya bak, şirketi oradan izle”

Sabri Bey’in Polinas yönetim kurulu toplantılarında sergilediği yöneticilik vasıfları, alınması gerekli derslerle doluydu.

Sabri Bey’in başkanı bulunduğu Polinas şirketinde yönetim kurulu toplantıları, tam zamanında gerçekleşirdi. Başkan ve üyeler, toplantıdan önce, beş-on dakikayla sınırlı sohbette bulunulur, bu arada cep telefonları kapatılır ve görüşmeye geçilirdi.

Sabri Bey, otoriter bir yönetici, aynı zamanda çok iyi bir dinleyiciydi. Yönetim kurulunda bulunan tüm üyelerin fikrini sorar, ardından da ortaklaşa alınan kararları uygulardı.

Sabri Bey’deki yönetim disiplinini bugüne kadar bir başka yöneticide görmedim dersem, yanlış bir tespit yapmamış olurum.

Polinas yönetim kurulu toplantıları münasebetiyle İzmir ve Manisa’ya gidiş gelişlerimizde Sabri Bey’le özel sohbetlerde bulunma imkânı elde ederdim. Sabri Bey’in bu sohbetler sırasında şöyle bir tespiti vardı:

“Türkiye’deki sanayicileri araştırırsanız, çoğu ya göçmendir, ya da Doğu’dan gelmiştir.”

Sabri Bey’in bu tespiti üzerine araştırdım, soruşturdum, aynı sonuca ulaştım.

ABD’de eğitim gören oğlum mezun olup, Türkiye’ye döndükten sonra, Sabri Bey’le tanıştırmaya götürdüm. Oğlumun, Sabri Bey’i yakından görmesini, iş düzeni hakkında bir tespitte bulunmasını arzu ediyordum. Oğlum, Sabri Bey’in elini öptükten sonra karşısına oturdu. Daha sonra, Sabri Bey hayat tecrübelerini anlatmaya başladı.

İşte o sohbet sırasında çok ilginç bir cümlesi oldu. Cümle, aynen şöyleydi:

“Kartal gibi olacaksın, tepeden aşağıya bakacaksın, şirketleri oradan izleyeceksin.

”Wiederkehr: “Sabri Bey, yönetici seçmede çok yetenekli”

Polinas’ın Yönetim Kurulu üyeleri arasında Dr. George Wiederkehr adında İsviçreli bir avukat da vardı. Bu avukat, Iraklı Al-Bunnia Grubu’nu temsil ediyordu.

Dr. Wiederkehr, yönetim kurulunun ilk toplantıları sırasında, Başkan Sabri Ülker’le uyum sağlamakta sıkıntı çektiğini, ancak zamanla anlaştıklarını anlatıyor.

İsviçreli Avukat Dr. Wiederkehr, Sabri Ülker’le ilgili gözlemlerini paylaşırken, “Polinas’ta temsil ettiğim Mr. Al-Bunnia, ‘Politikaya karışmadığım için ailemizin soyu devam eder’ derdi. Sabri Bey de aynı şeyi yaptı” diyor:

 

Aslen İsviçreliyim. İsviçre’nin Alman bölgesindenim. Tarih ve hukuk tahsili yaptım. Uzun yıllar avukatlık mesleğini sürdürdüm. Müşterilerimden birisi Türkiye’de, Ülker Grubu ve Anadolu Endüstri Holding’le birlikte 1983 yılında Polinas fabrikasının kuruluşuna başladı. Fabrika, 1985’te tamamlandı ve üretime geçildi. Polinas’ın kurucularından olan müvekkilimi temsilen şirket yönetim kuruluna girdim. Bu vesileyle Sabri Ülker’le tanıştım. Fabrikanın kurucularından Anadolu Grubu ve Ülker Türk; Iraklı Al-Bunnia ise Arap.

Polinas Yönetim Kurulu’nda şirket ortaklarından Iraklı Al-Bunnia Grubu’nu
Isviçreli Avukat Dr. George Wiederkehr temsil ediyordu.

Polinas yönetim kurulu toplantılarında önceleri dil sorunu çıktı. Sabri Bey, görüşmelerin Türkçe yapılmasını istedi. Bunun üzerine, toplantıda bir de İngilizce tercümanı bulundurduk.

Açık sözlü olmak gerekirse, ilk başlarda sanırım Sabri Bey beni yönetim kurulunda görmekten pek mutlu değildi. Sabri Bey, bir süre sonra bazı toplantıların İngilizce olmasını kabul etti. Bu defa tercüme sadece Sabri Bey için yapılıyordu.

“Sabri Bey, politikaya karışmadı”

Benim için Sabri Bey, oldukça yaşlı ve tecrübeli bir kişi. Ayrıca, birinci kuşak idarecisi. Bir süre sonra Sabri Bey, “Bu adam, o kadar da aptal değil” diye düşünmüş olacak ki, ben, kabul edildim. Daha sonrası kolaydı. Başta zordu, fakat kabul edilmemi söyleyene kadar... Benim için, Türk olmamama rağmen, Sabri Bey’in beni kabul ettiklerini söylemesi, çok güzel bir andı.

Sabri Bey’le ilgili söyleyebileceğim bir başka şey, kendisinin yönetici seçmedeki yeteneğidir. Polinas’ta başa koyduğu Türk yönetici, çok güçlü ve kararlı biriydi. Temelde, projenin babasıydı ve kampanyada, her yerdeydi. Çok sıkı çalışan bir adamdı. Bu şirketi o kurdu, diyebilirim.

Sabri Ülker’le iş dışında özel görüşmelerim olmadı. Zaman zaman Arap müşterilerle birlikte akşam yemeği yerken bir araya geliyorduk, ama bunlar da resmi yemeklerdi.

Sabri Ülker’in oğlu Murat Ülker’le daha sık görüşmelerimiz oldu. Bana, ailelerinin göçleriyle ilgili tarihi anlattı. Çok ilginç geldi...

Sabri Ülker’le Iraklı ortak Mr. Al-Bunnia iyi arkadaştı. Mr. Al-Bunnia derdi ki: “Politikaya karışmadığım için ailemizin soyu devam eder. Sabri Bey de aynı şeyi yaptı.

”Al-Bunnia: “Dünya, Sabri Ülker’in başarısını konuşuyor”

Irak’ın uluslararası boyuttaki şirketi Al-Bunnia Grubu’nun sahibi Haj Abdul Wahab Al-Bunnia, Polinas şirketinin ortakları arasında yer aldı. Al-Bunnia, Sabri Ülker’le hem dost hem de arkadaştı. Arkadaşını anlatırken, heyecan duyduğunu söylüyordu:

İnsanları derin maneviyatıyla kendisine bağlayan, yorulma bilmeden çalışmasıyla iş imkânları sağlayan ve büyük başarılarıyla toplumu etkileyen insanlar vardır. Bu kişiler, yaptığı işe, kendisini adayarak çalışırlar ve örnek olduğu insanlara ışık tutarlar. Bu tespitimi, Sabri Ülker’den bahsederken hiç çekinmeden kullanabiliyorum.

Otuz yıldan fazla dostluğumuzla, onun ismi, zihnimde geçmişteki muhteşem zamanları ve hatıraları canlandırıyor. Bu silinmez hatıralar; Sabri Bey’in kendini işe adamışlığı, sıkı çalışması ve başarıya giden yolun, ancak kararlılık, çok çalışma ve sabırdan geçtiğine inanmasıyla bezenmiştir.

Bu başarı formülünün Sabri Ülker’i [Ülke ekonomisi için büyük önem taşıyan firma sahibi] bir efsaneye dönüştürdüğü konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Onun başarı öyküsü, okullarda ders olarak işleniyor ve bütün dünyada konuşuluyor. Sabri Bey, girdiği iş sektörlerinin hepsinde adını duyurmuştur. Bu sektörlerden bazıları; büyük başarılar elde ettiği gıda imalatı, gazlı içecekler, bilgisayar ve inşaat sektörleridir.

“Sabri Ülker’den bahsetmek bile, bana heyecan veriyor”

Sabri Ülker; işine bağlılığı, karar vermedeki inceliği, kararlılığı ve dakikliği bakımından nev-i şahsına münhasır biriydi. Sabri Ülker’den bahsetmek bile, bana heyecan veriyor. Ülkesine hizmet ederken, hiçbir karşılık beklemeden, insanların yüzlerindeki gülümsemeyle tatmin olmayı bilen bu insanı tarif etmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Sabri Bey’in bağlılığı, sadece işine değildi. Aynı sevgiyle ülkesine ve çevresindekilere bağlıydı. O, tam anlamıyla ülkesine hizmet âşığıydı ve ülkesinin başarısı için elinden geleni yapıyordu. Muhtaçlara, fakirlere ve yetimlere olan ilgisinin gönüllerdeki yeri ayrıydı. Sabri Bey’in oğlu Murat Ülker’in, babasının açmış olduğu yolda, aynı kararlılık, coşku ve bağlılıkla devam edeceğine gönülden inanıyorum.

Önceki
Hikaye
Sonraki
Hikaye