Ali Doğan: “Sabri Bey’in kurmuş olduğu Ülker gibi 50 firma olsa ülkenin birçok sorunu halledilir.”

Sabri Bey, hayatın felsefesini anlatırken şunları söylemişti: “Bir insan, hayatın akışı içinde önüne çıkan merdivenleri tırmanmaya başlar. Birkaç basamak çıkar, sonra indiği de olur. Bir müddet sonra da, merdiven değiştirir. Akıllı insan ise, kendine bir merdiven tespit eder, orada sabırlı olur. Gün gelir, o insan, seçtiği merdivenin tepesine çıkar. Öbürü ise, merdiven değiştirmeye devam eder.”

Devlet eski bakanlarından Ali Doğan, Sabri Ülker’le, 1979’da baş gösteren işçi olayları sırasında tanışmış. Bu tanışma ile başlayan münasebetleri hiç kesintisiz sürmüş ve zaman içinde güvene dayalı bir dostluğa dönüşmüş.

Ali Doğan, gün olmuş, Sabri Ülker’i bir siyasetçi olarak gözlemlemiş; gün olmuş, bu sanayicinin sosyal ve kültürel faaliyetlerini izlemiş. Doğan, yıllar sonra sanayici Sabri Ülker’in portresini çizerken, şu sonuca ulaşmış:

“Sabri Bey’in her teşebbüsü, bir milattır”

Şimdi, Sabri Ülker’i, bir dönem Ülkerspor Kulübü’nün başkanlığını da yapmış olan Ali Doğan’dan dinleyelim:

Sabri Bey’le tanışmamız ve birlikte çalışmamız, 1979-1980 yıllarında başladı. Geçen zaman içinde kendisinden çok etkilendim. Sigara tiryakisiyim. Sigarayı sadece iki kişinin yanında içmedim. Bunlar; rahmetli babam ve Sabri Bey...

Sabri Bey’in meziyetlerini iki başlık altında toplayabiliriz:

İnsan ilişkilerine önem veren, fevkalâde beyefendi, son derece nazik, kibar; randevu saatlerine hassasiyet gösteren, hiç kimseyi kırmayan, incitmeyen; sözün hep en güzelini bulan, insanı takdir ve taltif etmesini bilen muhteşem bir kişi...

Ülke bütünlüğüne çok önem veren, kalkınma için çaba harcayan, kültür ve sanatı önemseyen, müzik seven, ama özellikle Türk Sanat Müziği’ne ilgi duyan bir vatansever...

20 ve 21. Dönem milletvekili ve bakan olarak Parlamento ve Kabine’de görev yaptım. Bu görevlerim sırasında, hafta sonları Sabri Bey’i evinde ziyarete giderdim. Kendisi, benden; Bütçe, Devlet Planlama Teşkilatı’nın faaliyetleri ve buna benzer konularda bilgi alır, başkent Ankara’da olup bitenleri çok yakından takip ederdi.

Türkiye’nin bütünlüğü için çaba harcayan dernek ve vakıflarla, sivil toplum kuruluşlarında görev alan Sabri Bey, onları desteklerdi.

Sabri Bey, bildiğim kadarıyla bugüne kadar Türk Dünyası Vakfı, Avrasya-Bir Vakfı, ASAM, Aydınlar Ocağı, İlim Yayma Vakfı ve TEMA Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı.

Bugün diyorum ki; Türkiye’de Sabri Bey’in kurmuş olduğu Ülker gibi 50 firma olsa, ülkenin birçok sorunu halledilir. Ülker, bugün 40 bin civarında personel istihdam ediyor, yılda milyarlarca dolarlık ciro yapıyor, dünyanın da 100 küsur ülkesine ihracatta bulunuyor.

Ülker’in, ülke ekonomisine katkısını düşünecek olursak, şu tabloyla karşılaşırız:

Ülker; sosyal dengeleri gözeten bir kuruluştur. Örnek vermek gerekirse; Ülker, her gün Tekirdağ’dan Muğla’ya kadar 2 bin tona yakın süt alır. Bunu, köylünün kapısına giderek alır. Bilindiği gibi, eskiden süt fiyatları çok düşüktü. Onun için köylü ineğini kesiyordu. Oysa şimdi, süt fiyatları kıymete bindiği için, köylü ineğinin yanına bir inek daha alıyor. Üstelik, köylünün süt parası da kendisine ânında veriliyor. İşte bu, bir sosyalden gedir.

Ülker’in sosyal dengeyi sağlamadaki payı, anlatmakla bitmez. Bu büyük kuruluş, sütün yanı sıra, arpa, buğday, yulaf, fındık ve fıstık da alır. Bu alımlar, Türk ekonomisinin damarlarını besler.

“Her teşebbüsü, birer milattır”

Ülker’in 1944’te kuruluşundan bu yana yapmış olduğu atılımlar, birer milattır. Sabri Bey, İkinci Dünya Savaşı yıllarında şekerin bulunmadığı, unun da karneyle verildiği bir dönemde, büyük cesaret göstermiş ve bisküvi üretimine başlamıştır. İşte bu, bir milattır.

Sabri Bey’in 60’lı yılların başında sanayileşmeye ayak uydurarak fabrika kurması da bir başka milattır.

Ülker; üretimin yanı sıra, sosyal sorumluluk bilinciyle ülkenin kültürüne, sanatına ve sporuna da destek vermektedir.

Meseleyi özetleyecek olursak, bunların hepsi, “Sabri Bey Düsturu”dur. O düsturu, bugün Murat Bey de büyük bir hassasiyetle sürdürmektedir.

“Hayat mücadelesini, ‘merdiven’ örneğiyle anlatırdı”

Sabri Bey, hayatın felsefesini anlatırken, şunları söylemişti:

“Bir insan, hayatın akışı içinde önüne çıkan merdivenleri tırmanmaya başlar. Birkaç basamak çıkar, sonra indiği de olur. Bir müddet sonra da, merdiven değiştirir. Akıllı insan ise, kendine bir merdiven tespit eder, orada sabırlı olur. Gün gelir, o insan, seçtiği merdivenin tepesine çıkar. Öbürü ise, merdiven değiştirmeye devam eder.”

Mükemmeliyetçi bir kişiliğe sahip olan Sabri Bey, ruhunda ve gönlünde hep memleket sevgisi taşırdı. Bu konuyu özel sohbetlerimizde dile getirirken, şunları söylerdi:

“Bu ülke bizim; çalışmalıyız, üretmeliyiz, kazanmalıyız ve paylaşmalıyız.”

Sabri Bey’le özel sohbetlerimiz sırasında, siyasetin yanı sıra mâziyi de konuşurduk. Henüz çocuk yaşta iken Kırım’dan gelişlerini, Türkiye’nin bugünkü şartları ile Osmanlı’nın son dönemini mukayese ederek değerlendirirdi. Kendilerini Kırım’dan getiren geminin Karaköy’deki Salıpazarı İskelesi’ne yanaşmasını, gemiden nasıl çıktıklarını, nereye gideceklerini bilememenin şaşkınlığı içinde kaldıklarını anlatırdı.

“Sabri Bey, siyasetçilere karşı mesafeliydi”

Sabri Bey’in siyaset ve siyasetçiye karşı tavrını, eski bir siyasetçi olarak değerlendirmek istiyorum.

Şüphesiz, ayda yaşamıyoruz. Bu toplumdaki insanların daima birbirleriyle münasebeti, kaçınılmaz bir sosyal olgudur. Hâl böyle olunca, insanî ilişkilerde siyasetçilerin konumu ve durumunu da ister istemez değerlendiririz.

Gözlemlerime göre, Sabri Bey’in çok yakın olduğu hiçbir siyasetçi yoktu. Bir başka ifadeyle, siyasetçilere, Sabri Bey kadar mesafeli ünlü bir işadamı görmedim ve duymadım. Aslında Sabri Bey’in siyasetçiye hiç müdanası (minnet etme) yoktu, ama saygısı ve sevgisi vardı.

Sabri Bey, sadece işiyle meşguldü, ancak demokratik bir ülkede yaşadığımıza göre, siyaset ve siyaset adamı olmadan devlet çarkının işlemeyeceğini de bilirdi. Bütün bunlara rağmen, herkesle olduğu gibi, siyasetçilerle de beşerî münasebetlerini sevgi ve saygı kuralları içinde kurar, aradaki mesafeyi de hiç bozmazdı.

Sabri Bey’in dostluğunu kazanmıştım. Siyasetçiydim, ama kendisiyle münasebetlerimde siyasetçi kimliğimi hiç kullanmadım. Zaten, Sabri Bey de bizim siyasi nüfuzumuzu kendi lehine kullanmamız için en ufak bir telkinde bulunmadı.

Sabri Bey’in bu üstün meziyetini tarihe not düşmek için açıklıyorum.

Merhum Sabri Ülker’le 1979 yılında tanışan, geçen zaman içinde çok köklü bir dostluk kuran eski Devlet Bakanı Ali Doğan, “Sabri Bey’in her teşebbüsü bir milattır” diyor.

Önceki
Hikaye
Sonraki
Hikaye