Ülker Firması, 1950’lerin sonunda, Topkapı’da modern tesisler kurdu. Bu arada, yurtdışından makine ithal ederek, seri ve kaliteli üretime geçti. Ardından da Amerika’dan bisküvi uzmanı getirdi. 1967 yılında da ürünlerini Ortadoğu ülkelerine ihraç etmeye başladı.
“Başarı” üzerine o kadar çok söz söylenmiş ve yorum yapılmış ki; insan, ister istemez bu sözleri söyleyen kişilerin başarı derecelerini de merak ediyor.
Şimdi, biz, başarılarından kuşku duyulmayan iki dünya liderinin “başarı” konusundaki değerlendirmelerine bakalım.
Mesela; Fransa İmparatoru Napolyon, “Yenile yenile, yenmeyi öğrendim” demiş; ardından da şunları eklemiş: “İnsanların kazanabilmeleri için, sabır şarttır.”
İngilizlerin efsanevi liderlerinden Winston Churchill ise, “başarı” kavramını siyaset boyutunda değerlendirirken, bu olguyu elde etmek için yola çıkanların bazı engellerle karşılaşmaları halinde takınacakları tavır konusunda şu tavsiyede bulunmuş: “Muhalefet, sizi korkutmasın, çünkü uçurtma bile ters yönden gelen rüzgârla uçar.”
“Başarı”yı irdeleyen özdeyişleri incelememizi sürdürelim. Dünyamızı aydınlatan Edison da, konuyu, “başarılı kişi”ye taşımış ve şu tahlili yapmış: “Hayatta, başarılı olmuş kişilere bakarsak; onların ruhen, bedenen ve fikren huzurlu kişiler olduklarını görürüz.”
Ve nihayet, Amerikalı ünlü sosyolog Harry Barnes ise, “Başarılı değilseniz, nedenini araştırın” tavsiyesinde bulunmuş. Evet, başarı nedir, ne değildir? Acaba elle tutulup gözle görülebilir mi?
Dünyaya yön veren siyasetçi, düşünür ve fikir adamlarının imbiğinden süzülüp günümüze gelen bu tespitlerle, “başarı” dediğimiz olgunun tanımı ve şartlarını, şu şekilde özetleyebiliriz:
Başarı;
Geleceği görmektir.
İleri gitmektir.
Hayatın sırlarını bilerek yürümektir.
Gerektiğinde, riski göze almaktır.
...Ve nihayet, kazanmaktır.
Almanların 19. yüzyılda yaşamış olan ünlü şairlerinden Alexander Kaufman da, başarıyı, hayatın gerçekleriyle yoğurduktan sonra, adeta bir şiirin mısraı gibi son tespitini yapıyor: “Başarının talibi çok, yenilginin ise yok...”
Çocuk yaşta köyde yumurta, şehirde kurabiye satan hikâyemizin kahramanı Sabri Ülker, bu “başarı” dediğimiz olgunun basamaklarından tırmanırken, acaba nasıl bir yöntem kullanmış?
Kim bilir, belki de kendi kozasını örmüş. O kozanın içinde, geleceğini hazırlarken, herhalde sabretmeyi de öğrenmiş. Sonra, kozasından kurtulmanın yollarını keşfetmiş.
Bütün bunlar, bir faraziye... Şimdi, hayatın gerçeklerine dönelim ve Sabri Ülker’in 1960-1970 yılları arasındaki yol haritasını takip ederek, gözlemlerimizi, tespitlerimizi ve kahramanımızı yakından tanıyan kişilerden dinlediklerimizi aktaralım...
Hikâyemizin başında, Ülker’in, sadece üç işçinin çalıştığı Eminönü’ndeki mütevazı bisküvi imalathanesinden söz etmiş, daha sonra Topkapı’da tütmeye başlayan fabrika bacasını anlatmıştık. 1960’ların başında Topkapı’da faaliyete geçen bu yeni fabrika, ithal makinelerle donatıldı. Aslında Türkiye, henüz sanayileşmemişti, ama Ülker’in bu teşebbüsü dahi, sanayileşmemizin ilk adımlarından birini oluşturuyordu.
1960’lara gelmeden önce, 50’lerin siyasal, sosyal ve ekonomik durumuna bir bakalım...
Ülkemiz, 1950’de çok partili siyasi yaşamla birlikte, henüz dört yaşındaki Demokrat Parti’nin iktidarıyla yönetilmeye başlanmış, bu arada tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişin temelleri de atılmıştı. Cumhuriyetimiz, henüz 30’lu yaşlarındaydı. Ekonomik rakamlar çok küçüktü. 1950 ile 1960 arasında, sadece 8,1 milyar dolarlık yatırım yapılabilmişti. 27 Mayıs 1960 İhtilali sırasında ise, Demokrat Parti’den miras, inşa halindeki yatırımların miktada 2,4 milyar dolardı. Bunun sadece 300 milyon doları Ereğli Demir ve Çelik Fabrikası’nın kurulması için harcanacaktı.
Ülker, sanayileşme kervanına 1950’li yılların sonunda katılarak, Topkapı dışındaki Sağmalcılar semtinde bir bisküvi fabrikası kurdu. Onu, 4 Temmuz 1961’de, bu defa yine Topkapı’nın Davutpaşa Caddesi’ndeki yeni fabrikalarının kuruluşu izledi. Ülker kardeşler, bu alanda üç ayrı tesis inşa ettiriyordu
Sabri Ülker, “Çikolata-1” adı verilecek olan fabrikanın inşaatı sırasında yine ön saflardaydı. Hem mühendis, hem mimar, hem de müteahhit gibi çalışıyordu.
Bu arada, Ülker kardeşlerle uzun süreden beri ortaklık yapan Hayim Nahum (Mösyö Vitali) ise, yeni fabrikanın kuruluşunu takiben ortaklıktan ayrılıyordu. Bu yol ayrımı üzerine, “Asım Ülker, Sabri Ülker ve Ortakları Kollektif Şirketi”nin adı “Asım Ülker-Sabri Ülker Kollektif Şirketi”ne dönüştürülecek, yeni şirketin sermayesi de, 400 bin TL’den, 5 milyon TL’ye çıkarılacaktı.
Fabrika inşaatı tamamlandığında, Sabri Ülker’in, kendisine mütevazı bir “kaptan köşkü” yaptırdığı görüldü. Ülker, ofisini, fabrikadaki tüm faaliyetleri görüp kontrol edebileceği stratejik bir konuma kurdurmuştu. Binanın ön tarafındaki bu ofiste, muhasebe ve personel servisleri de yer alıyordu. Kısacası fabrika, Sabri Ülker’in ofisinin bulunduğu, alanı küçük ama işlevi büyük bölümden yönetiliyordu.
Ülker, bu yeni atılımla birlikte, bir yandan Avrupa ülkelerinden makineler ithal ederek yeni fabrikalar kuracak, bir yandan da üretim kapasitesini artıracaktı. Ancak, önünde bir büyük engel vardı. Ülker’in yurtdışından makine ithal edebilmesi için Maliye Bakanlığı’ndan döviz tahsisi alması gerekiyordu. Bu tahsis de şarta bağlanmıştı. Devlet, yurtdışından makine getirecek firmalara, “İhracat taahhüdünde bulunursanız, size döviz veririm” diyordu.
Ülker, başarıya talipti. Onun için, öncelikle makine getirmesi, üretim yapması ve dış pazara açılması gerekiyordu. Aslında Ülker, dış pazar ararken, iç pazarda da büyük atılım yapıyordu. İhracat taahhütleri olmasaydı, belki iç pazarda kalacaklardı.
1965 yılının Ekim ayında Adalet Partisi tek başına iktidara geldi. AP’nin henüz 39 yaşındaki Genel Başkanı Süleyman Demirel de Türkiye’nin on altıncı başbakanı oldu.
Yeni iktidarla birlikte, ihracat gayretleri başladı. Zaten o döneme kadar Türkiye’de doğru dürüst ihracat yapan da yoktu. İhracat; incir ve üzüm gibi tarım ürünleri ile krom madeninden ibaretti. Ülkenin, sınırlı sayıda fabrikası bulunuyordu. Bunlar; Beykoz Deri ve Kundura, Sümerbank Yünlü ve Pamuklu Dokuma Fabrikaları, Şeker Fabrikaları ve Çay Fabrikası idi.
İşte, bu manzaraya rağmen, Ülker kardeşler, büyük bir cesaretle ihracat taahhüdü verip, ithal makine getirme yolunu seçti. Ancak, o dönemde yurtdışında pazar bulmak da kolay bir iş değildi. Sabri Ülker, kısa sürede bu konuda destek alabileceği kişiyi buldu. Bu kişi, 1977-1980 yılları arasında Şanlıurfa Milletvekili sıfatıyla Parlamento’ya girecek olan Salih Özcan’dı.
Sabri Ülker ile Salih Özcan’ı, dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür tanıştırmıştı. Özcan’ın özellikle Arap ülkelerinde yakın dostları vardı. Çünkü kendisi, aynı zamanda Dünya İslam Birliği’nin kurucu üyelerindendi.
1967 yılında, Ülker ürünlerine pazar bulmak için Sabri Ülker’le birlikte Arap ülkelerine giden Salih Özcan, sırasıyla Lübnan, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a yaptıkları ziyareti, aradan 40 yıl geçtikten sonra ayrıntılı bir şekilde anlatırken, şunları söylüyordu:
Sabri Bey, seyahate çıkacağımız tarihe kadar, Körfez ülkelerini görmemişti. Önce, Beyrut’a gittik. Lübnan’ın başkentinde, bu ülkenin hâkim bisküvi üreticisi Gandur’la görüştük. Sabri Bey, Gandur’un ürettiği bisküvilerin arzu edilen kalitede olmadığını, ancak Lübnan’da çok tutulduğunu söyledi.
İkinci durağımız Kuveyt’ti. Bu ülkede, Türkiye’nin Vehbi Koç’u kadar zengin olan Abdullah El Mutavva’yı ziyaret ettik. Ofisi çok lükstü. Hiç unutmuyorum; Sabri Bey, her zamanki tevazuu içinde, “Salih Bey, bu lüks, bize göre değil” demişti.
Basra Körfezi’nde, o yıllarda küçücük bir şehir olan Kuveyt’i dolaşırken, Sabri Bey, kendi yöntemleriyle piyasa etüdü yapıyor, yeni bilgilere ulaşıyordu. İşte bu etüt sırasında, Kuveyt’e bisküvi ve tatlı mamullerinin İran’dan geldiğini öğrendi. Sabri Ülker, kısa zamanda yaptığı Kuveyt etüdünü, şu sözlerle yorumladı: “Salih Bey, burası küçük. Kuveyt piyasasına girmeye değmez.”
Üçüncü durağımız Bahreyn’di. Bu ülkede tüketilen bisküvilerin de, İran’dan ve komşu olmayan başka ülkelerden alındığını öğrendik.
Sabri Bey, her gittiği yerde çok sıkı bir piyasa etüdü yapıyor, adeta bölgenin fotoğrafını çekiyordu.
Sabri Ülker, ilk defa ziyaret ettiği Arap ülkelerinde değişik manzaralarla karşılaşıyor, Suudi Arabistan’a Amerikalıların çoktan yerleşmiş olduğunu görüyordu. Suudi piyasasında, İngiliz bisküvileri de vardı, ama lüks paketler içinde ve yüksek fiyatla pazarlandı ğı için, bu ürünlere pek müşteri bulamıyorlardı. Aslında, Arabistan zor bir pazardı. Riskliydi. Risk oluşturan nedenler de çok fazlaydı.
Salih Özcan, Sabri Ülker’in tereddütlerini gidermek için yoğun çaba harcadı. Ancak, Ülker’in zihninde büyük fotoğraf henüz oluşmamıştı. Türkiye’ye döndükten sonra düşünecek, taşınacak ve nihai kararını verecekti.
Şimdi, Salih Özcan’dan, Arap pazarlarına açılması için Sabri Ülker’i nasıl ikna etmeye çalıştığını dinleyelim:
Körfez’de dördüncü durağımız, Suudi Arabistan oldu. Önce, ülkenin petrol merkezi konumundaki Dahran kentine ulaştık. Dostlarımızdan, büyük ilgi gördük. Sabri Bey’i, 50 kişiden oluşan Suudi Arabistan zenginleriyle tanıştırdım. Kendisi, ilk izlenimlerini şu cümlelerle anlatmıştı:
“Salih Bey, buradan bir şey çıkmaz. Çünkü Dahranlı ticaret erbabı, ürünlerin büyük çoğunluğunu Amerikalılardan veya çevre ülkelerden alıyor.”
Sabri Bey’le Dahran’dan, başkent Riyad’a geçtik. Yol arkadaşım, seyahatimizin dördüncü ayağında, bölgeye girmeye çekindiğini ifade ederek, “Salih Bey, ben, buraların piyasasına girersem, bisküvileri zararına veririm” diyordu.
Sabri Bey, Riyad’da girdiğimiz bir marketin raflarındaki ürünleri de inceledikten sonra, aynı kanaatini tekrarladı:
“Buraya girersek, zarar ederiz...”
Riyad’dan Cidde’ye geçtik. Marketleri dolaştık. Sabri Bey, oradaki izlenimlerini de şu cümleyle ifade etti: “Buralarda fazla kâr yok.” Ben ise, ısrarımı sürdürüyor ve şunları söylüyordum:
“Sabri Bey, zararına da olsa, kârına da olsa, bu piyasaya gir...” Sabri Bey, benim önerimi anlayışla karşıladı, “Peki, madem öyle diyorsun, öyle olsun” dedi.
Uzun mücadeleden sonra, Sabri Bey’i ikna ettiğimi zannediyorum. Çünkü Sabri Bey, bu seyahatimizi takiben Suudi Arabistan’a her ay bir TIR dolusu bisküvi göndermeye başlayacaktı.
Körfez ülkelerini ziyaretimiz sırasında, Sabri Bey’den çok şey öğrendim. Öncelikle belirtmem gerekir; Sabri Bey, çok akıllı bir kişi. Dönüş yolculuğumuz sırasında, bize uçakta bisküvi ikram edilince, Sabri Bey kolumdan tuttu ve “Ne yapıyorsun?” dedi. “Yiyecektim” cevabını verince, “Bunda, domuz yağı var” uyarısında bulundu. Sonra kendisinden şu bilgileri aldım:
Bisküvi çok uzun zaman kalınca, bozulurmuş. Bozulmaması amacıyla, içine domuz yağı konulurmuş. Nitekim, Sabri Bey de kendi ürünlerinin uzun süre dayanması konusunda araştırma yaptırmış. Bu iş için yurtdışından bir uzman getirtmiş. Uzman, domuz yağı kullanmasını önermiş. Sabri Bey ise, o öneriye karşı çıkmış, “Vallahi fabrikayı kapatırım, yine de ürünlerime domuz yağı koymam” demiş.
İşte o günden beri, Sabri Bey’in bisküvilerinden başka bisküvi yemiyorum.
Sabri Ülker’in Salih Özcan’la birlikte beş Ortadoğu ülkesine gerçekleştirdikleri iş seyahati yararlı oldu. Seyahatten dönerken, çantalarında paket paket numune bisküviler vardı. Bunlardan, İngiliz bisküvileri dikkat çekiciydi. Ülker, şayet Suudi Arabistan piyasasına girmek isterse, kendisini öncelikle İngiliz bisküvileriyle rekabete hazırlamalıydı.
Aslında, İngilizlerin ürünü lükstü. Sabri Ülker, bu ürünlerin yeterli sayıda müşteri bulamadığını da tespit etmişti.
Seyahat dönüşü, Topkapı’daki yeni tesislerde deneme-yanılma yöntemiyle pek çok bisküvi paketi hazırlandı. Bunların fiyatları da makuldü. Suudi Arabistan pazarına açılmak için artık hiçbir engel yoktu. Araplar, damak tatlarına uygun bisküviyi bulurlarsa, fiyat avantajından dolayı, Ülker ürünlerini tercih edeceklerdi. Nitekim, öyle de oldu.
Sabri Ülker, aslında o koskoca Ülker Fabrikası’nın ortaklarından biriydi, ama bir yandan da küçücük makam odasında kartondan imal edilecek kutuların maketleri üzerinde kafa yoracak derecede her şeyin hâkimiydi. Ağabeyi Asım Ülker ise, fabrika alanı dışındaki bir noktada, Eminönü’ndeki şirketin idari merkezinde hem mali hem de pazarlama işlerini yöneten beyin konumundaydı.
Göğsündeki kurum kimlik kartında “Umum Müdür” sıfatı yer alan Sabri Ülker’in adeta bir endüstri mühendisi gibi çalıştığını bilmeyen yoktu. Bir makineyi bozup yeniden yapmak, onun için sıradan bir işti. Bunların yanı sıra, aynı zamanda hammadde ve lezzet konusunda da çok deneyimliydi. Yeni ürünleri çeşnicibaşı titizliğiyle inceler, Türk insanının damak tadını çok iyi bildiği için, bu konuda kolay kolay yanılgıya düşmezdi. Bu arada, ihraç ürünlerinin tadı konusunda da mamullerin gideceği ülke koşullarını dikkate alırdı.
Ayrıca, fabrikaya hammadde alımlarını da bizzat yapar, bu ürünlerin kalite ve fiyatını çok sıkı şekilde takip ederdi.
Sabri Ülker’in yaptığı işler bunlarla da sınırlı değildi. Fabrikanın imalat defterini dahi kendisi tutardı. Zaten, imalat defteri tutmak, yasal bir zorunluluktu. Maliye Bakanlığı denetçilerinin işyerlerini teftişleri sırasında, öncelikle imalat defteri kontrol edilirdi.
Avrupa menşeli çeşitli ürünlerin Türkiye mümessilliğini yapan Rıfat Hassan adındaki genç, 1964 yılında, bir gün Sirkeci’den minibüse binerek Topkapı’ya, Sabri Ülker’i ziyarete gidiyordu. Bu genç müteşebbis, o yıllarda yıldızı parlamaya başlayan Ülker’e ambalaj ürünleri ve hammadde satmayı hedefliyordu. Hassan, aradan yıllar geçtikten sonra, Türkiye’nin ünlü işadamları arasına dahil olacaktı.
Rıfat Hassan, yarım asır önce kapısını çaldığı Sabri Ülker’le ilgili anılarını günümüze taşırken, hayretler içinde kaldığı sahneleri de naklediyor:
Gençtim. Arayış içindeydim. Mümessili olduğum Avrupa menşeli değişik ambalaj ürünlerinin pazarlamasını yapıyordum. Sabri Bey’i ziyaret etmek için fabrika sahasına girdim. Kendisi, sağda, küçücük bir odada, elindeki bir metreyle karton kutuları ölçüyordu. Bu manzarayı görünce, Sabri Bey’e, “Beyefendi, işyerinizde bunca insan çalışırken, kutu ölçmek size mi düştü?” demekten kendimi alamadım.
Sabri Bey, beni sükûnetle dinledikten sonra, “Rıfat Bey, bunun önemini sen bilemezsin. Bu kutular, biraz bol gelirse, memleketin dört bir köşesine gidecek olan bisküvilerin hepsi kırılır. Onun için, bunları tek tek kontrol etmeliyim. Sen, bu işi benden daha iyi yapacak kimseyi bulamazsın” dedi.
Sabri Bey’den ilk hayat dersimi almıştım. Ülker’le iş yapmak istiyordum. Mesela, çikolata imalatında kullanılan kakao çekirdeği satabilirdim. Ama diyebilirim ki, Sabri Bey’den iş alabilmek için tam 1,5 yıl uğraştım. Bu süreçte, Sabri Bey’i zaman zaman ziyaret eder, 5-10 dakikalık kısa görüşmelerimizde fikir alışverişinde bulunurdum.
O yıllarda, bisküviler, teneke kutularda muhafaza ediliyordu. Bir ziyaretim sırasında Sabri Bey’e, “Sizde ambalajlı mal yok mu? Biliyorsunuz, bu gibi ürünler, karton kutularda ambalajlanıyor” dedim. Sabri Bey, bu önerim karşısında, şunları söylemişti:
“Oğlum, bu millette para yok. Bir çocuk, bisküvi yerken, bir de ambalaj kâğıdına mı para versin? Günah değil mi?..”
Ülker’in ambalaj değişikliği konusunda ısrarlıydım. Sabri Bey’i ikna etmeye çalışıyordum. Bir görüşmemizde de kendisine, “Sabri Bey, Van’a gönderdiğiniz mal, acaba kaç günde gidiyor? Biliyorsunuz, orada, raflarda uzun süre kalır ve bayatlar. Bu durum, sizin isminize de zarar verir. Mal, fireye gider. Benim size önereceğim ambalaj, ürünleri hem sıcak hem soğuk havada koruyucu nitelikte. Selefon ağırlıklı bir ürün. Zaten incecik” dedim. Sabri Bey, ikna oldu. Bu yeni ambalajlar için ucuz ve uygun bir makine aldık. Ancak, makineyi çalıştırmakta zorlandık. Amerika’ya gidip, oradan bir makine teknisyeni getirdim, işi çözdük.
Sabri Bey’den aldığım bir başka ders ise, iş hayatım boyunca beni hem çok etkileyecek, hem de kendisine karşı hayranlık duygularımı artıracaktı.
Sabri Bey, iş hayatının ilk dönemlerinde işten başını alamazdı, ama daha sonraki yıllarda dostlarıyla görüşmeye, daha fazla vakit ayırmaya başlamıştı. Bir gün hiç unutmuyorum, “Piyasayı nasıl görüyorsun? Neler oluyor?” demişti. Bu soruyu yönelttiği gün, zaten dertliydim. “Sabri Bey, altı aydır canım çıktı. Takip ettiğim bir işten sonuç alamıyorum” cevabını verdim. Sabri Bey, her zamanki nezaketiyle beni dinledikten sonra, düşüncelerini şöyle özetledi:
“Rıfat Bey, sen elinden geleni yapmışsın. İnsanın gücünün bittiği yerde, kaderi başlar. Bu bahsettiğin konudaki koşuşturmaya biraz ara ver, dinlen.”
İnanır mısınız, Sabri Bey’le bu görüşmemizden 1,5 ay sonra, uzun bir süreden beri takip ettiğim iş, benim peşimden koş- maya başladı. Yani, meseleyi kadere bırakmıştım, kader yüzüme güldü.
21 Ocak 1968 tarihli Hürriyet gazetesinde ilginç bir haber vardı. O haberde, Amerikan Bisküviciler Cemiyeti Başkanı Dr. Melvin C. Allen’ın uzun zamandır İstanbul’da yaşadığı, hatta Ülker Fabrikası’nda çalışmakta olduğu yazılıydı. Haberde, aynen şu ifadeler yer alıyordu:
İLK YABANCI UZMAN - 10 yıldan beri Amerikan Bisküviciler Cemiyeti Başkanı bulunan Dr. Melvin C. Allen, uzun bir zamandan beri şehrimizde bulunmaktaydı.
Dr. Allen, UNESCO’nun “Hürriyet İçin Gıda Teşkilatı”nda aktif görev almış, ayrıca ABD Başkanı Johnson’ın isteği üzerine, “Buğday Sarfı Komitesi”nde de önemli bir görevi başarıyla yürütmüştür. Halen İstanbul’da, Ülker Bisküvi Fabrikası’nda çalışmalar yapan Dr. Allen, bu fabrikada uzun süreden beri bisküvi ve kraker sanayiinin dünyada ulaştığı en son merhalelerin uygulanması işine nezaret etmiş ve bu çalışmaları, memleketimiz bisküvi sanayii için büyük yeniliklerle dolu, müspet sonuçlar sağlamıştır.
Bisküvi sanayiimize yaptığı hizmetleri unutulamayacak olan Dr. Allen, bugünlerde memleketimizden ayrılacağı için üzüntüsünü izhar (belirtme) etmiş ve çok iyi intibalar (izlenim) edinmiş olduğu Türkiye’ye ilk fırsatta tekrar geleceğini söylemiştir.
Selçuk Berksan, ABD’den Türkiye’ye gelen ilk yabancı bisküvi uzmanı Dr. Melvin C. Allen konusunda ayrıntılı bilgilere sahip. Bu yabancı uzman, Ülker’e hem yenilikler kazandırmış, hem de ufuklarını açmış. Türkiye’de çalışan yabancı uzmanların adeta parmakla gösterildiği bir dönemde Ülker’de çalışan Amerikalı bisküvicinin hikâyesini Selçuk Berksan anlatıyor:
ABD’de, “Hürriyet İçin Gıda Teşkilatı” diye anılan bir kuruluş vardı. Bu teşkilat, Amerika’da emekli olmuş uzman kişileri, ihtiyaç duyulan ülkelere gönderiyordu. Bu kişiler, deneyimleriyle, gittikleri işyerindeki çalışanları motive ediyor, bu arada ABD’ye de prestij sağlıyordu.
Söz konusu teşkilat hakkında o yıllarda epeyce spekülasyon vardı. Bu teşkilatın, CIA’e bağlı olduğu dahi söyleniyordu. Amerikalı uzmanlar, makul ve mütevazı ücretle çalışıyorlardı. Anladığım kadarıyla, Amerikan yönetimi, bu uzmanlar vasıtasıyla, çalışmakta oldukları ülkelerin ekonomik durumunu da izliyordu.
ABD’den gelen uzman kişiler, mesleğinin ehliydi. Aslında, onların seçimini, talep sahipleri yapıyordu. İşte o seçim sırasında, doğru kişiyi bulmak gerekiyordu.
Gerçeği söylemek gerekirse, Mr. Allen, bizde işe başladıktan sonra ufkumuzu açtı. Bu arada, “Marshmallow” adı verilen bir Çokomel tesisinin kurulmasını sağladı. Bu tesis, eski bir teknolojiydi, ancak o makineler tamir edildi ve üretime sokuldu. Marshmallow tesisi, Ülker’e çok kazanç sağladı.
“Marshmallow” ismi, Mel’i Melov’dan geldi. Bu ismi de amcam koymuştu.
Otomasyona geçmek için yola koyulduk, ama asla işçi çıkarma yoluna girmedik. Otomatik çalışan makineleri alıp kurdukça, yeni işçiye gerek olmadığı için, makine parkımıza göre işçi sayımız orantılı olarak eksiliyordu.
Otomasyonla birlikte iş verimliliğimizi de fevkalade yükselttik. Dolayısıyla, kazancımız da arttı. Sendikalarla pazarlık masasına oturunca, aynı işkolundaki başka firmalara göre daha iyi ücret verebilecek duruma geldik. Bu, bize üstünlük sağladı. Ancak, sendikalarda doyum yoktu. Oysa, işçilerimiz hayatından memnundu. Sektördeki emsallerinden çok daha yüksek ücret alıyorlardı. Öte yandan, diğer firmalar ise, bize “Niçin böyle ücret verdiniz?” diye sitem ediyordu.
Bu arada, diyebilirim ki, bir Amerikalı nasıl düşünür, onu da Mr. Allen’dan öğrendik.
O yıllarda Türkiye ile Amerika’nın ilişkisi çok zayıftı. Zaten bu ülkeye gitmek de zordu. Oysa, Avrupa ülkeleriyle temaslarımız fazlaydı. Dolayısıyla, Avrupa’yı iyi öğrenmiştik.
Mr. Allen, bize “Amerika’ya mutlaka gitmelisiniz, oradaki fabrikaları gezmelisiniz” dedi. Amerika’ya gittik, fabrikalarını gezdik, fakat makineleri çok uydurma gördük. Sonradan anladık ki, adamlar makinelerin estetiğine, görünüşüne hiç önem vermiyor, fiyatına bakıyor, ekonomisine bakıyor, sağlamlığına bakıyor, ne kadar problem çıkarıyor, ona bakıyor... Sanayi tesislerinde temizlik filan da o kadar iyi değil, ama Avrupa’da temizlik çok fazla.
Amerika’daki düşünce tarzında her şey ekonomi, ekonomi, ekonomi...
Ekonomi... Mesela, Mr. Allen, bize bisküvide bir iki fikir verdi; biz de onun üzerine, bisküviyi daha hızlı pişirmeye başladık. Bir anda hem kapasite hem de kalite arttı. Rutubet miktarını biraz yükselttik, bu sayede bisküvinin lezzeti de arttı. Ürünün içine ucuz bir hammadde olan suyu koyuyorsun, lezzet alıyorsun. Kısacası Amerikalıların böylesine inceliklerle dolu formüllerinin faydasını gördük.
Amerikalıları tanıdıktan sonra, bu defa Amerika’ya gidip gelmeye başladık. Amcam, sadece bir defa gitti. Daha sonra “O yol beni yorar, sen devam et” dedi. Bunun üzerine Amerika’ya sık sık gitmeye başladım, oradan beraberimde yenilikler getirdim.
TEMA Vakfı, 1992 yılında Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit’in öncülüğünde, “Türkiye Çöl Olmasın” sloganıyla kurulmuştu. Gönüllü kurucu grubun içinde Sabri Ülker de bulunuyordu. TEMA’nın kurucularından Nihat Gökyiğit, Türkiye’nin çölleşme ve fakirleşmeden kurtulması için birlikte çaba harcadıkları yol arkadaşlarını, bu arada Sabri Ülker’i de anlatıyor. Gökyiğit, Ülker’in yabancı uzman ve yabancı sermaye konusundaki tavrını yorumlarken, şunları söylüyor:
Daha dün gibi hatırlıyorum, Amerika’da emekli olan uzman seviyesinde bazı yöneticiler, aralarında bir grup oluşturarak, “Gelişmekte olan ülkelere tecrübelerimizi taşımak istiyoruz. Sadece, bizim o ülkelerdeki masraflarımızı karşılayın, yeterli” diyorlardı. Biz, bu teşebbüsü, Sabri Bey’den öğrendik. O tarihte, faaliyetteki ampul ve süt fabrikamız için, bu uzmanlardan Sabri Bey sayesinde istifade ettik.
Sabri Bey, bu ve buna benzer çalışmaları yürütürken, hiç ön plana çıkmıyor, kendisini tanıtma hevesi gütmüyor, sadece hizmet ederek, eserler bırakmak ve öyle anılmak istiyordu. Oysa, malum bazı işadamları, devamlı basının önündeydi. Sabri Bey, asla o yollara tevessül (başvurma) etmedi. Ama unutulmayacak eserler yaptı.
Sabri Ülker, yabancı sermaye ve yabancı marka düşmanlığı da yapmadı. Çünkü biliyordu ki, kapalı bir ekonomiyle bir yere ulaşmamız mümkün değil. Atatürk’ün büyük hedefi olan yoksulluktan kurtulmak için Sabri Bey üzerine düşen görevi yerine getirdi. Girdiği her işte, en iyisini yaptı...”
Ülker, İstanbul’un Topkapı semtindeki fabrikasında, bisküvinin yanı sıra adeta bisküvi makinesi de üretiyordu. Sabri Ülker, bu işlere, taa 1944 yılında Eminönü’ndeki ilkel makinesini tamir ederek başlamıştı. Daha sonra, Almanya seyahatleri sırasında gördüğü modern makinelerin benzerini, Türkiye’deki sınırlı imkânlarla üretmeye yöneldi. Bu uğurda, çok da başarılı oldu. Hatta o kadar ki, Almanya’dan ve Amerika’dan ithal edilen makinelerin eksiklerini tespit ediyor, bu durum, yabancı teknik uzmanları hayretler içinde bırakıyordu.
Ülker’in 1960 yılında İstanbul’un Topkapı semtinde faaliyete geçen ve ileride "Cikolata-1" adı verilecek olan fabrika binası...
Sabri Ülker’in Hayat Hikâyesi
Kırımlı Devletler Ailesi, 60 yılda dört savaş ve bir ihtilal yaşadı.
“Ülker Fırtınası” romanından dev bir marka ve soyadı doğuyor.
1944’ün “Türkiye markası” Ülker, 1994’te “dünya markası” oluyor.
Altı torundan ortak söylem: “Sabri Ülker’in torunu olmak, çok büyük sorumluluk istiyor.”
Ülker Fırtınası ile özgürlüğe kavuştu Ülker Fırtınası ile ebedi yolculuğa çıktı.
Sabri Ülker, 92 yıllık yaşamının ardında “Hoş bir sadâ” bıraktı...
16 Eylül 1920 Sabri Ülker, Kırım’ın Aluşta şehri Küçük Lambat köyünde dünyaya geldi.
15 Haziran 1929 Annesi Şakire Hanım, babası Hacı İslam Efendi, ablası Sıdıka, ağabeyleri Asım ve Hakkı’yla birlikte Kırım’dan İstanbul’a göç ettiler. Sabri, annesi ve babasıyla beraber Tekirdağ’ın Saray ilçesi Büyükmanika (Büyükyoncalı) köyüne gitti. Aile, bu köye yerleşti. Diğer çocuklar ise, yaşamlarını İstanbul’da sürdüreceklerdi.
Eylül 1929 Sabri, Kırım’da üç yıl eğitim görmüştü. Ancak, Türkiye’ye gelince, ilkokula 1. sınıftan başlamak zorunda kaldı.
1932 Sabri’nin ağabeyi Hakkı hastalanıp, İstanbul’da hastaneye kaldırıldı. Bunun üzerine aile, Bü- yükmanika köyünden İstanbul’a taşındı. Sabri’nin okul kaydı, aynı yıl Büyükmanika İlkokUlu’ndan Kadırga 3. İlkokulu’na alındı.
1934 Kırımlı Devletler Ailesi, Türkiye’de, Soyadı Kanunu ile birlikte “Berksan” soyadını aldı.
Eylül 1934 İlkokuldan mezun olan Sabri, aynı yılın sonbaharında İstanbul Erkek Lisesi’nde ortaöğreni- me başladı.
15 Aralık 1934 Ağabeyi Hakkı, Büyükmanika’da vefat etti.
Eylül 1935 Parasız Yatılı Sınavını kazanması üzerine, İstanbul Erkek Lisesi’ndeki kaydı, Bilecik Ortaokulu’na nakledildi.
20 Temmuz 1937 Bilecik Ortaokulu’ndan “pekiyi” dereceyle mezun oldu. Aynı yılın sonbaharında, lise öğrenimi için Kütahya’ya gönderilecekti.
22 Temmuz 1940 Kütahya Lisesi’nden “pekiyi” dereceyle mezun oldu. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, ailesi İstanbul’dan Ankara’ya taşındığı için yükseköğrenime gidemedi, ağabeyi Asım Berksan’ın Ankara’nın Anafartalar Caddesi’nde açtığı şekerci dükkânında çalışmaya başladı.
25 Eylül 1941 İstanbul’daki Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nda yükseköğrenime başladı.
16 Eylül 1944 Asım ve Sabri Berksan kardeşler, “Ülker” markalı bisküvi imalatına başladılar.
1 Ekim 1944 Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nu “pekiyi” dereceyle bitirdi. Ardından da ağabeyi Asım Berksan’ın İstanbul-Sirkeci’deki şekerci dükkânına ortak oldu.
1 Kasım 1947 Yedek subay adayı olarak, Ankara’da silah altına alındı. Kıta hizmetini ise Diyarbakır’da sürdürecekti.
20 Mayıs 1949 Güzide İman’la İstanbul’da evlendi.
14 Ağustos 1950 İlk evlatları Ahsen dünyaya geldi.
1953 Babası Hacı İslam Efendi İstanbul’da vefat etti.
26 Ağustos 1954 Aile, “Berksan” olan soyadını, mahkeme kararıyla “Ülker” olarak değiştirdi.
28 Ekim 1954 İlk erkek evlatları Ali dünyaya geldi.
1957 Ülker’in, Topkapı semtinde kurulan ilk bisküvi fabrikasının temeli atıldı. Şirket merkezi, bir süre sonra Eminönü’nden Topkapı’ya taşınacaktı.
21 Mart 1959 İkinci erkek evlatları Murat dünyaya geldi.
20 Ocak 1963 Evlatları Ali, bir doktor hatası sonucu İstanbul’da vefat etti.
10 Ocak 1969 Annesi Şakire Hanım, İstanbul’da vefat etti.
1 Mart 1987 Asım ve Sabri Ülker kardeşlerin 1944’te başlayan iş ortaklığı sona erdi.
13 Kasım 1989 Ülker Grubu Şirketleri, Yıldız Holding çatısı altında toplandı.
31 Ocak 1994 Ablası Sıdıka Hanım vefat etti.
5 Nisan 2000 Ülker Şirketi’nin İcra Kurulu Başkanlığı görevini oğlu Murat Ülker’e devretti.
6 Temmuz 2001 Ağabeyi Asım Ülker vefat etti. Cenazesi, Edirnekapı Mehmet Akif Şehitliği’ne defnedildi.
13 Eylül 2010 Hayat arkadaşı Güzide Ülker İstanbul’da vefat etti. Merhumenin cenazesi, 14 Eylül 2010 Salı günü Fatih Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra Eski Kozlu Mezarlığı’nda ebedi istirahatgâhına tevdi edildi.
12 Haziran 2012 92 yıllık hayatının ardından, İstanbul Çamlıca’daki ikametgâhında vefat etti. Merhumun cenazesi, 13 Haziran 2012 Çarşamba günü Fatih Camii’nde, öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından, Eski Kozlu Mezarlığı’nda, eşi Güzide Ülker’in yanı başındaki kabrine defnedildi.
Söyleşi ve Yazışmalar
Söyleşi ve yazışmalar; 3 Ağustos 2006 - 18 Ocak 2014 tarihleri arasında yazar Hulûsi Turgut ile araştırmacı Ali Osman Mola tarafından Adana, Ankara, Antalya, Bilecik, Bolu, Edirne (Keşan), Eskişehir, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Manisa, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ (Büyükyoncalı ve Karamehmet köyleri) ile Kırım ve Brüksel’de yapıldı. Yaklaşık 400 saatte 166 kişi ile gerçekleştirilen 195 söyleşi ve yazışma için, yurtiçi ve yurtdışında 55 bin km yol kat edildi.
Abdul Wahab Al Bunnia (Yazışma)
Abdullah Ali Balsharaf (Söyleşi: 20 Ekim 2007, İstanbul)
Abdullah Gül (Yazışma: 23 Kasım 2013, Ankara)
Abdullah Şişmanoğlu (Söyleşi: 10 Kasım 2007, İstanbul)
Abdurrahman Çinbaşı (Söyleşi: 8 Eylül 2006 17 Kasım 2006, İstanbul)
Abdülkadir İman (Söyleşi: 2 Şubat 2007, İstanbul)
Adem Sezer (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 17 Kasım 2006, İstanbul)
Adnan Büyüksoy (Söyleşi: 23 Mayıs 2007, İstanbul)
Agâh Kafkas (Söyleşi: 30 Mart 2007, Ankara)
Ahmet Edip Uğur (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Ahmet Mahir Dindar (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Mayıs 2007, Ankara)
Ahmet Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Selvi (Yazışma)
Ahsen Özokur (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 8 Kasım 2012 14 Şubat 2013, İstanbul)
Ali Doğan (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ali Ülker (Söyleşi: 19 Mart 2007, İstanbul)
Asım Kocabıyık (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Asım Taşer, Dr. (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ataman Yıldız (Söyleşi: 4 Mayıs 2007 - 18 Eylül 2007 26 Ekim 2007, İstanbul)
Atıf Biliközen (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Avni İman (Söyleşi: 13 Aralık 2006 - 26 Ekim 2007, İstanbul)
Aziz Refiğ (Söyleşi : 7 Şubat 2007, İstanbul)
Bayram Babacan (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Betül Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008, İstanbul)
Bülent Çorapçı (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Celal Adan (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Cemil Çiçek (Yazışma: 25 Ekim 2013, Ankara)
Claus Müller (Yazışma)
Deniz Baykal (Söyleşi: 4 Aralık 2013, Ankara)
Devlet Bahçeli (Yazışma: 11 Aralık 2013, Ankara)
Deyvi Florentin (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Dilaver Devlet (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul 21-23 Haziran 2007 - 27 Eylül 2007, Kırım)
Dirk Koedijk (Yazışma)
Doğan Besler (Söyleşi: 10 Ağustos 2006, İstanbul)
Ekrem Şevket Yücesoy (Söyleşi: 31 Ocak 2007, Ankara)
Elmas Akkuş (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Erhan Kurtulmuş (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Erol Erbaş (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Fahri Öksüz (Söyleşi: 12 Ocak 2007, Hatay)
Faik Evirgen (Söyleşi : 18 Eylül 2007, İstanbul)
Faruk Berksan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Faruk Dağyar (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Fatih Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Fikret Evyap (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Firuz Kanatlı (Söyleşi: 1 Şubat 2007, Eskişehir)
Fuat Çanakçı (Söyleşi: 16 Eylül 2006, Samsun)
George Wiederkehr, Dr. (Söyleşi: 10 Kasım 2006, Manisa)
Gülizar Bayraktar (Söyleşi: 2 Nisan 2011, İstanbul)
Hakan Kırımlı, Doç. Dr. (Yazışma: 28 Şubat 2013, 10 Mayıs 2013)
Haluk Mesci (Söyleşi: 7 Şubat 2007, İstanbul)
Haluk Yavuzer, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Aralık 2010, İstanbul)
Hasan Uğur (Söyleşi: 13 Aralık 2006, İstanbul)
Hasan Yozgat Söyleşi: (17 Mayıs 2007, İstanbul)
Hayati Kuru (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 5 Aralık 2006, İstanbul)
Hayri Dinçsoy (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Hilmi Durmaz (Söyleşi: 9 Ağustos 2006, Ankara)
Hüseyin Güneş (Söyleşi: 5 Ağustos 2011, İstanbul)
İbrahim Avcu (Yazışma)
İbrahim Bodur (Söyleşi: 16 Haziran 2009, İstanbul)
İdris Erbaş (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
İsmail Bacacı (Söyleşi: 4 Mart 2013, İstanbul)
İsmet Eldener (Söyleşi: 6 Aralık 2007, Eskişehir)
İsmet Sezgin (Söyleşi: 27 Mayıs 2013, Ankara 24 Ekim 2013, İstanbul-Yazışma: 30 Ekim 2013, Ankara)
İsmet Yüksel (Söyleşi: 27 Eylül 2007 - 6 Ağustos 2012, Kırım)
İzmir Tolga (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Kadir Çeliktürk (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Kadir Güler (Söyleşi: 31 Temmuz 2007, İstanbul)
Kâmil Yazıcı (Söyleşi: 14 Ağustos 2007, İstanbul)
Kemal Şentürk (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Kemal Unakıtan (Söyleşi: 9 Şubat 2008, Ankara)
Kerami Mercan (Söyleşi: 2 Temmuz 2007, Edirne / Keşan)
Korhan Tegül (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Kurt Seyit Çalı (Söyleşi: 2 Ağustos 2011 - 6 Temmuz 2012, İstanbul)
M. Kemal Cabıoğlu (Söyleşi: 6 Aralık 2006, İstanbul)
Macit Akın Özoflu (Söyleşi: 8 Kasım 2013, İstanbul)
Mahir Şenbabaoğlu (Söyleşi: 3 Temmuz 2007, İstanbul)
Mahmut Mahir Kuşçulu (Söyleşi: 24 Ağustos 2006, İstanbul)
Mehmet Ağar (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Mehmet Ali Eroğlu (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet İman (Söyleşi: 12 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mehmet Kurtuluş (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Mesut Erez (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Metin Emiroğlu (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Metin Yurdagül (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Mevlüt Onat (Söyleşi: 5 Aralık 2006, İstanbul)
Mike Acemyan (Söyleşi: 23 Ağustos 2006, İstanbul)
Muallâ Öner (Söyleşi: 13 Mart 2011, İstanbul)
Murat Aluç (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Murat Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 23 Nisan 2013 28 Eylül 2013 - 23 Ekim 2013, İstanbul)
Mustafa Acar (Söyleşi: 19 Ekim 2007, Bolu)
Mustafa Albayrak (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Kalaycıoğlu (Söyleşi: 4 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa (Cemiloğlu) Kırımoğlu (Söyleşi: 29 Eylül 2007 6 Ağustos 2012, Kırım)
Mustafa Özel, Dr. (Söyleşi: 6 Şubat 2007 - 2 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Mustafa Topbaş (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Muzaffer Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mümin Erkunt (Söyleşi: 16 Temmuz 2007, Ankara)
Nahit Küçük (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul)
Nâzım Düzenli (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Necati Can (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Necati Çelik (Söyleşi: 29 Mart 2007, Ankara)
Necdet Buzbaş (Söyleşi: 20 Şubat 2007, İstanbul)
Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Nihat Gökyiğit (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Nihat Öner (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Orâl Turanoğlu (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Orhan Ateş (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Orhan Çakırlar (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, İstanbul)
Orhan Göker (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Orhan Kayım (Söyleşi: 25 Nisan 2007, İstanbul)
Orhan Karabulut (Söyleşi: 30 Ocak 2010, İstanbul)
Orhan Özokur (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 - 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Osman Kartal (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Ömer Çetiner (Söyleşi: 27 - 28 Kasım 2007, Şanlıurfa)
Ömer Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Patrick Baird (Söyleşi: 14 Kasım 2006, Ankara)
Raşit Köken (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ-B.Yoncalı)
Recep Tayyip Erdoğan (Yazışma: Temmuz 2013, Ankara)
Recep Toktemir (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ / B.Yoncalı)
Remzi Önal (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Reşat Sözen (Söyleşi: 25 Haziran 2013, İstanbul)
Rıfat Hassan (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Rıza Sepet (Söyleşi: 10 Mayıs 2007, İstanbul)
Sabahattin Zaim, Prof. Dr. (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Sadettin Korkut (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Salih Özcan (Söyleşi: 2 Şubat 2007 - 20 Şubat 2007, İstanbul)
Salih Tuğ, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ocak 2007, İstanbul)
Salim Uslu (Söyleşi: 18 Ağustos 2006, Ankara)
Sami Bakanoğlu (Söyleşi: 24 Nisan 2007, İstanbul)
Sebahattin Kahyaoğlu, Dr. (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Selçuk Berksan (Söyleşi: 27 Kasım 2006 - 15 Mart 2007 19 Mart 2007 - 3 Nisan 2007 - 2 Temmuz 2012, İstanbul)
Sezgin Elmas (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Silvio Kluzer (Söyleşi: 31 Ağustos 2009, Brüksel)
Süleyman Çelebi (Söyleşi: 17 Mayıs 2013, Ankara)
Süleyman Demirel (Söyleşi: 3 Ağustos 2006 - 23 Ekim 2013 Yazışma: 18 Ocak 2014, Ankara)
Süleyman Yalçın, Prof. Dr. (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Şaban Gülbahar (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 25 Nisan 2007, İstanbul)
Şemsi Kopuz (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Ş̧̧ener Astan (Söyleşi: 20 Ağustos 2013, İstanbul)
Talât Özgün (Söyleşi: 1 Mayıs 2008, İzmir)
Tanıl Küçük (Söyleşi: 5 Eylül 2006, İstanbul)
Tekin Kantarcı (Söyleşi: 16 Mayıs 2007, Kayseri)
Tekin Küçükali (Söyleşi: 26 Nisan 2007, Ankara)
Tevfik Arıkan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Turgay Demirel (Yazışma)
Tuncay Özilhan (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Turgut Ayla (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Ümit Çelebi (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Vitali Hakko (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Vural Baylan (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, Ankara)
Vural Bulut (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Yahya Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Yakup Tahincioğlu (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Yılmaz Akar (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Yılmaz Karadeniz (Söyleşi: 16 Aralık 2006, İstanbul)
Yurdakul Gözde (Söyleşi: 18 Mayıs 2013, Bodrum)
Yusuf Oda (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Yüksel Ertan (Söyleşi: 21 Haziran 2007, İstanbul)
Yüksel Günay (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Zeki Sözen (Yazışma)
Zeki Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Zihni Uğurses (Söyleşi: 7 Ağustos 2006, Adana)
Ziya Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Yayınlar
A. M. Şamsutdinov Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi 1918-1923, Çeviren: Ataol Behramoğlu, Doğan Kitap, İstanbul, 1999
Agâh Oktay Güner, Dr., Türkiye’nin Kalkınması ve İktisadî Devlet Teşekkülleri, Damla Yayınları, İstanbul, 1978
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr., Stratejik Derinlik - Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 68. Baskı, Küre Yayınları, İstanbul, 2011
Alan Fisher, Kırım Tatarları, Çeviren: Eşref B. Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009
Alan Parmer, 1853-1856 Kırım Savaşı ve Modern Avrupa’nın Doğuşu, Türkçesi: Meral Gaspıralı, Sabah Kitapları İstanbul, 1999.
Aleksandr Keresnki, Kerenski ve Rus İhtilâli, Çeviren: Rasih Güran, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul, 1967.
Ali Polat, Üç Bin Yıllık Birikim, Enes Matbaacılık, İstanbul, 2006.
Aram Andonyan, Balkan Savaşı, Çeviren: Zaven Biberyan, Aras Yayıncılık, İstanbul, 1999. Atlas Tarih Dergisi Özel Sayısı, “100. Yılında Balkan Savaşları”, Sayı: 16, 2012.
Aziz Kaylan, “Tarihimizin Unutulan Olayı Kırım Savaşı (1853-1856)”, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1975.
Boris Pasternak, Doktor Jivago, Cem Yayınevi, İstanbul, 2011.
Burhan Belge, İkinci Dünya Savaşı - Radyo Konferansları, Başnur Matbaası, Ankara, 1970.
E. H. Carr, Sovyet Rusya Tarihi, Bolşevik Devrimi 1917 - 1923, 3 Cilt, Ceviren: Orhan Suda, Metis Yayınları, İstanbul, 1979.
Emel Akal, Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.
Erdal Güven, “Stalin-Troçki Mücadelesi”, Atlas Tarih Dergisi, Sayı: 18, Şubat-Mart 2013.
Ernest Hemingway, İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı’ndan Mektuplar, Türkçesi: M. Ali Kayabal, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1970.
Fahir Armaoğlu, Prof. Dr., 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1983.
Ferénc Feher - Helles Ágnes, Doğu Avrupa Devrimleri, Derleyip Çeviren: Tarık Demirkan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995.
Fevzi Çakmak, Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik?, Yayına Hazırlayan: Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Hayrettin Bey, Kırım Harbi, Yayına Hazırlayan: Şemsettin Kutlu, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul.
Henrik Eberle-Matthias Uhl, Hitler Kitabı, Çeviren: Mustafa Tüzel, NTV Yayınları, İstanbul, 2009.
Hulûsi Turgut, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Avrasya ve Demirel, II. Cilt, ABC Yayınları, İstanbul, 2002. Demirel’in Dünyası, ABC Yayınları, İstanbul, 1992.
İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 3 Cilt, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 2006.
İlhan Bardakçı, Bir İmparatorluk Yağması - Balkan Bozgunu ve I. Dünya Harbi, 3. Baskı, Ajans-Türk Yayınları, Ankara.
İlhan Tekeli-Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1977.
İsmail Soysal, Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye - Olaylar Kronolojisi (1945-1975), İsis Yayımcılık, İstanbul, 1997.
İsmet İnönü, Hatıralar, 2. Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1987.
Jak Deleon, Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003.
Kâmuran Gürün, Türk-Sovyet İlişkileri (1920-1953), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991.
Kâzım Karabekir, Ankara’da Savaş Rüzgarları, II. Dünya Savaşı - CHP Grup Tartışmaları, Emre Yayınları, İstanbul, 1994.
Kemal Çapraz, Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım, Turan Yayıncılık, İstanbul, 1995.
Kerem Çalışkan, 100 Yılın Rövanşı, Caretta Yayınları, İstanbul, 2012. Kütahya Lisesi 100. Yıl Albümü (1890-1990), Ekspres Matbaası, Kütahya, 1990.
Leon Troçki, Balkan Savaşları, Çeviren: Tansel Güney, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Lev Tolstoy, Sivastopol 1855, Türkçesi: E. Nermi, Gün Yayınları, İstanbul, 1966.
Liddell Hart, II. Dünya Savaşı Tarihi, 1. ve 2. Cilt, Çeviren: Kerim Bağrıaçık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1999.
Mehmet Arif Demirer, Demokrat Parti ve Tarım, Demokrat Parti 60.Yıl Kitapları No:5, Ankara, 2006. Demokrat Parti’nin Yatırımları, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006. 6 Eylül 1955 Olaylarına 50.Yılda Yeni Bakış, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006.
Mehmet Maksudoğlu, Prof. Dr., Kırım Türkleri, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2009.
Mert Toker-Ceyhun Arca, Alman’ın Mehmetçikleri, Cinius Yayınları, İstanbul, 2012.
Nadir Devlet, Prof. Dr., İsmail Gaspıralı, Başlık Yayın Grubu, İstanbul, 2011.
Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Yapı Kredi Kültür Yayınları, İstanbul, 2005.
Olaf Caroe, Sir, Sovyet İmparatorluğu, 2 Cilt, Tercüme: Zerhan Yüksel, Tercüman 1001 Eser, İstanbul.
Onur Öymen, Silahsız Savaş, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002.
Orlando Figes, Kırım - Son Haçlı Seferi, Çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2012.
Ömer Sami Coşar, Troçki İstanbul’da, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1969.
Özcan Pehlivanoğlu, Yeniden Merhaba Rumeli, Ufuk Ötesi Yayınları, İstanbul, 2008.
Philip S. Jowett, Balkan Harpleri’nde Ordular 1912-13, Çeviren: Emir Yener, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Safiye Erol, Ülker Fırtınası, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2010.
Şevket Rado, Hayat Böyledir, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul, 1966.
Sâmiha Ayverdi, Türk-Rus Münasebetleri ve Muharebeleri, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1970.
Serge A. Zenkovsky, Prof. Dr., Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, Çeviren: Prof. Dr. İzzet Kantemir, Üçdal Neşriyatı, İstanbul, 1983.
Süheyl Gürbaşkan, Bir Reklâmcı Aranıyor, İstanbul Reklâm Yayınları, İstanbul, 1980
Süleyman Demirel, Bir Ömür Suyun Peşinde, 2 Cilt, (2. Baskı) ABC Medya Ajansı Yayınları, İstanbul, 2006.
Stefan Zweig, Yıldızın Parladığı Anlar, Çeviren: Burhan Arpad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1997.
Stefanos Yerasimos, Türk-Sovyet İlişkileri, Ekim Devrimi’nden Milli Mücadeleye, Gözlem Yayınları, İstanbul, 1979.
Stephane Lauzanne, Balkan Acıları, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1990.
Taha Akyol, Rumeli’ye Elveda, Doğan Kitap, İstanbul, 2013.
Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi 1923-1950, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994.
Yaşar Kalafat, Dr., Kırım-Kuzey Kafkasya Sosyal Antropoloji Araştırmaları, ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999.
Yılmaz Öztuna, Rumeli Kaybımız - 93 ve Balkan Savaşları, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1990. Osmanlı Devleti Tarihi, Faisal Finans Kurumu Yayını, İstanbul, 1986.
A
Abdurrahman (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 317
Abdülhamid II., Padişah 51, 56, 58-60, 107, 565, 566
Abdülmecid, Padişah 51
Ablum, Mahir 163, 641, 642
Acar, Mustafa 613, 614, 633, 717
Acıman, Eli 525
Ağca, Mehmet Ali 426
Ahmet Ziya Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 59, 102, 125-128, 131
Akbulut, Ziyaeddin 616-617
Akın, Kenan 514, 515
Aksoy, Temel 253
Aktin, Edip 679
Akyol, Taha 683, 691, 693, 722
Akzambak, Mehmet 376
Al-Bunnia, Haj Abdul ahab 480, 715
Aleko Usta 204
Allen, Melvin C. 310, 311
Ali Haydar Efendi 222-223
Altıntak, Hüseyin 204, 595
Arın, Suat 628
Arıkan, Tevfik 633, 634, 719
Arısan, Mehmet 162
Aslan, Yusuf 377
Astan, Şener 585, 628, 629
Ataseven, Asaf 465, 466, 530, 661
Ataseven, Gülsen 465, 466
Ateş, Orhan 559, 560
Atatür, Pervin 172
Atatürk, Mustafa Kemal 107, 108, 113, 114, 123, 146, 147, 154, 158, 168, 172, 267, 314, 365, 378, 554
Avcu, İbrahim 209
Aydemir, Talat 332
Aydıner, Atilla 620
Ayvazovski, İvan 51
B
Bacacı, İsmail 418
Balcı, Şükrü 370, 394, 395, 548
Balzac, Honor± de 55
Bahçeli, Devlet 32
Barnes, Harry 301
Başar, Şükûfe Nihal 154, 223
Başaran, Mustafa 360, 361
Bayar, Celal 167, 211, 268, 332, 347
Baykal, Deniz 30
Bayraktar, Gülizar 249-251
Bayram, Mahmut 667
Benekay, Yahya 226, 228
Berker, Şinasi Nahit 349
Berkman, Münir Müeyyed 154, 158
Berksan, Betül (Asım Ülker’in kızı) 240, 290, 465-467, 669
Berksan, Faruk 116, 240, 259, 349, 351, 352, 354, 355, 357- 360, 362, 368, 369, 371, 387, 400, 405, 415, 460, 486, 487, 533, 534, 592, 602, 636, 707
Berksan, Selçuk 58, 79-81, 91, 101, 109, 116, 118, 119, 127, 139, 142, 173, 181, 200, 201, 203, 205, 240, 257-260, 262, 263, 285, 311, 314, 315, 336, 337, 350-352, 354, 359, 369, 370, 373, 376, 382, 383, 385, 387, 399, 401, 405, 415, 434, 448, 449, 484, 494, 702
Besler, Doğan 143
Besler, Fehmi 143
Besler, Sami 141, 170
Beyatlı, Yahya Kemal 122, 172, 555
Beykont, Zeki 159, 160, 162
Biliközen, tıf 362
Bodur, İbrahim 321, 323, 325
Bolak, Aydın 325
Bonaparte, Napolyon 156, 213, 301
Boran, Behice 426
Bölükbaşı, Rıza Tevfik 157
Budak, Rıdvan 418, 419, 424
Buzbaş, Necdet 403, 404, 430, 536, 538, 539
Büyük, Gürol 445
Büyükanıt, Yaşar 550
C
Cansen, Ege 463
Cengiz Han 40, 41
Ceyhun, Ekrem 689
Churchill, Winston 43, 44, 193, 301
Cibran, Halil 89, 137, 701
Cilasun, Zafer 346
Clay, Muhammed Ali 646
Commer, Robert 346
Coşkun, Ali 564
Ç
Çağlayangil, İhsan Sabri 519
Çalı, Kurt Seyit 84-86, 90, 91, 94, 110, 114, 119, 120, 185, 226-228, 231, 232
Çalı, Nuriye 231
Çakır, Erden 636
Çamlıbel, Faruk Nafiz 153
Çanakçı, Fuat 340, 341, 585, 592, 594, 679
Çanakçı, Suat 594
Çar Nikolay 107, 120
Çehov, Anton 51
Çelebi, Bünyamin 531
Çelebi, Süleyman 418-421
Çelebi, Ümit 513, 514, 521, 522, 530, 542
Çeliktürk, Kadir 601
Çetiner, Ömer 614, 615, 617
Çiçek, Cemil 19
Çiller, Tansu 554
Çizmecioğlu, Abdullah 172
Çizmecioğlu, Mustafa 172
Çorapçı, Bülent 320-322, 325, 548
D
Dağcı, Cengiz 51
Dağyar, Faruk 590, 591, 634
Damat Ferit Paşa 108
Davis, William Hersey 319
Davutoğlu, Ahmet 104, 105, 350, 412, 413, 443, 451, 661
Davutoğlu, Sare 104
Demirel, Süleyman 24, 45, 46, 175, 304, 333-335, 345, 364, 378, 417, 424-426, 428, 519, 520, 548, 554, 580, 626
Demirel, Turgay 580, 581
Denizci, Süheyl 265, 695, 697
Denktaş, Rauf 425
Devletof Süleymanoğlu, Dilaver 116, 117
Dinçsoy, Ahmet 207, 208
Dinçsoy, Hamdi 141, 353
Dinçsoy, Hayri 208
Dinçsoy, İsmet 207
Dinçerler, Vehbi 165
Doğan, Ali 571, 572, 576
Durmaz, Hilmi 539, 585, 596, 597
Duruel, Hasan 617
Düzenli, Samime 179
E
Ecevit, Bülent 346, 376-378, 384, 392, 425, 428, 519, 520, 551
Ecevit, Rahşan 520
Eczacıbaşı, Nejat 609
Ecirzade, Mustafa Avni 171
Edison, Thomas 301
Eflatun (Platon) 146, 151
El Mutavva, Abdullah 305
Elrom, Efraim 365
Emiroğlu, Metin 409, 410
Engin, Kemal 153
Erbakan, Necmettin 175, 347, 364, 365, 376, 378, 424, 519, 549, 551, 554, 618
Erbuğ, Orhan 384, 385
Erdem, Ercan 384, 385
Erdoğan, Recep Tayyip 22, 618, 619, 622, 623, 690
Erez, Mesut 163, 641
Erkunt, Mümin 338, 339
Eroğlu, Mehmet Ali 609, 611
Erim, Nihat 364, 365, 377, 519
Erol, Safiye 199, 200
Erozan, Celal Sahir 154
Ersoy, Mehmet Akif 66
Ertan, Yüksel 521-524
Esen, Fikret 214, 215
Esener, Ali Fethi 520
Eşref Sabit 154
Evren, Kenan 425, 426, 519, 520
Eyüboğlu, Bedri Rahmi 122
F
Fahreddin (Türkkan) Paşa 106
Fatih Sultan Mehmed, Padişah 41, 197
Feyzioğlu, Turhan 424, 426
G
Gamsız, Nuri 265, 695, 697
Gaspıralı, İsmail Bey 42, 43, 45
Gates, Bill 691
Gazioğlu, Şaban 321
General Wrangel 120, 124
Genç, Faruk 265
Gezmiş, Deniz 377
Goethe, Johann Wolfgang von 71, 169
Goldenberg, Emil 679
Gomez, Heinz 264
Gök, Adem 178
Gök, Süleyman 178
Gökçen, Sabiha 114
Gökbörü Kançal, Fikri 110
Gökyiğit, Nihat 313, 567
Gövsa, İbrahim Alâaddin 154, 158
Gözde, Yurdakul 422
Gül, Abdullah 15
Gülen, Fethullah 550
Gümüşpala, Ragıp 332
Günay, Yüksel 583, 584
Güneş, Hüseyin 566, 600
Güney, Eflatun Cem 151
Gürbaşkan, Süheyl 521
Gürcan, Tarık 265
Gürel, Halit 139, 144, 450
Gürsel, Cemal 332, 345
Güzelses, Celal 217
H
Hacı Bekirzade Ali Muhiddin 171
Hacı Geray Han 41
Hacı İslam Efendi (Sabri Ülker’in babası) 17, 39, 52, 53, 57-62, 64-69, 71, 73, 76, 79-81, 83, 86, 87, 89, 91-94, 96, 97, 106, 110, 113, 114- 116, 118, 119, 122, 125- 128, 131, 134, 135, 138-140, 141, 171, 185, 207, 208, 223, 230, 235-237, 239-241, 248, 255, 316, 317, 681, 711, 712
Hacı Sayid 171
Hafız Numan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 61, 64, 67, 68
Hafız Rıza Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 102
Hanife Hanım 223
Hasan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 52, 55, 58, 59, 62, 681
Hassan, Rıfat 308, 309
Hatemi, Nadir 273
Hatice Gülsüm Hanım (Sabri Ülker’in babaannesi) 52, 55, 62
Haşim, Ahmet 153, 156
Hitler, Adolf 159, 184, 185, 189, 210, 214, 225, 229
Hugo, Victor 555
Humeyni, Ayetullah 426
Hz. Ali 393, 394
Hz. Muhammed 106, 137
I
Ilıcak, Kemal 514
Işık, Murat 110
İ
İbrahim, Veli 90, 91
İman, Ahmet 417
İman, Avni 220, 277, 401, 402
İman, Mehmet 238
İman, Muharrem 222, 275, 639
İman, Sabiha 116, 190, 236, 273, 275
İnam, Orhan 359
İnan, Hüseyin 377
İnönü, Erdal 554
İnönü, İsmet 114, 167, 168, 193, 194, 211, 332, 333, 347, 364, 377, 378
İnönü, Mevhibe 114
İpekçi, Abdi 426
İsmail Hakkı (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 91, 317, 557
İzzet Melih 159
J
Jankoviç, Jean Paul 679
Jobs, Steve 691
Johnson, Lyndon B. 310, 345
K
Kâmil Paşa 565
Kamu, Kemalettin 154
Kanatlı, Firuz 349, 350, 683, 685, 688
Kantarcı, Hayrullah 630
Kantarcı, Tekin 630, 631
Kantarcızade Hacı Ömer 172
Karaağaçlı, Hacı Mustafaoğlu Süleyman 172
Karabulut, Orhan 179, 180, 181
Karaca, Kadri 263
Karaca, Yunis 568
Karadayı, İsmail Hakkı 557
Karadeniz, Yılmaz 224
Karataş, Ayfer 299
Karpat, Kemal 692
Kasım, Ahmet 167
Katerina (Çariçe) 45
Kaufman, Aleander 302
Keçeci, Karpiç (Juri Georges Karpovitch) 172
Kent, Muhtar 697
Kerenski, Aleksandr 107
Kırımlı, Ahmet İhsan 324
Kırımoğlu (CemiloğluԜ) Mustafa 46-48
Kısakürek, Necip Fazıl 154, 155, 677
Kibritçioğlu, Ahmet 597
Kocabıyık, Asım 533
Koç, Vehbi 172, 254, 305, 321, 603, 605, 687
Koçu, Reşat Ekrem 179
Kohen, Hayim 219, 220, 222, 224, 225, 255
Konfüçyüs 169
Koraltan, Refik 211
Koru, Naci 566
Korutürk, Fahri 376, 378, 425, 426, 519
Koryürek, Enis Behiç 154
Köprülü, Fuat 211
Kösdağ, Mehmet 130, 319
Kubayev, Memet 86, 91
Kumak, Mehmet Gafur 172
Kurt Mehmet (Sabri Ülker’in amcası) 55
Kuşçulu, Mahmut Mahir 330, 476, 477
Kuşçulu, Nuh 320, 321, 324, 327, 330, 331, 475, 476, 478
Küçükali, Tekin 406, 407, 569
L
La Bruy°re, Jean de 555
Lamartine, Alphonse de 109
Le Bon, Gustave 109
Lenin (Ulyanov), Vladimir İlyiç 79, 90, 96, 107, 122
M
Mahire (Sabri Ülker’in ablası) 61, 139, 317
Mardin, Yusuf 154
Mareşal Fevzi Çakmak 210
Marko Usta 170
Mar, Karl 90, 123
Mavituna, Abdurrahman 151, 167
Mehmet Turhan Bey 171
Melen, Ferit 378
Menderes, Adnan 211, 257, 265-268, 296, 332, 377, 522, 554
Menderes, Yüksel 377
Mercan, Kerami 607, 608
Mercan, Nedim 607
Mercan, Sami 607
Meriç, Cemil 240
Mesci, Haluk 521, 522, 525, 526
Morçay, Şükrü 496
N
Nahum, Hayim 203, 303
Nebioğlu, Kemal 380-382, 396, 417, 424
Neriman Teyze (apartman komşuları) 244
Nurettin Hoca 667
O
Oluç, Mehmet 585, 596, 598
Onnik Usta 208, 258
Orhon, Orhan Seyfi 154, 158
Ortaylı, İlber 45, 213
Osman Nuri Bey 171
Osmanoğlu, Abid 565
Ö
Öksüz, Fahri 588, 589, 679
Öner, Mualla 59, 72, 131, 199
Öner, Nihat 82, 102, 130, 132, 207
Ömer, Öner 679
Önsel, Vedat 425
Öz, Sebahattin 153
Özal, Turgut 165, 175, 327, 343, 346, 409-411, 520, 554, 689, 692
Özbek, Necip 615
Özcan, Gazanfer 447, 448
Özcan, Gönül Ülkü 447, 448
Özcan, Salih 304-307, 565, 566
Özdemir, Sadi 516, 517, 692
Özdemir, Nâzım 363
Özden, Yekta Güngör 561
Özdil, Yılmaz 683, 695, 697
Özdöner, Fazıl 615
Özel, Mustafa 144, 145, 176, 475, 522, 535
Özgü, Cemal 181
Özgü, Cemile 181
Özgün, Talât 215, 216, 218
Özhun, Kayhan 475
Özilhan, Tuncay 471-473, 475, 477, 577
Özokur, Ahmet 104, 617, 643, 660, 661, 669
Özokur (Ülker) Ahsen 36, 38, 76, 95, 97, 100-104, 118, 133, 145, 162, 166, 200, 222, 235, 237, 240-243, 246, 249- 251, 270, 275, 280, 281, 283- 285-292, 316, 354, 372, 387, 388, 462, 468, 484, 542, 645, 649, 678, 679, 681, 712
Özokur, Alanur 660
Özokur, Ayşe Senem 660
Özokur, Beyhan 660
Özokur, Kerem 660
Özokur, Nur Vera 669
Özokur, Orhan 104, 354-356, 363, 380, 381, 441, 475, 489, 491, 492, 536, 540, 575, 578, 661
Özokur, Ömer 643, 652, 653, 660
Özokur, (Davutoğlu) Sefure 104, 661, 669
Özokur, Yusuf İhsan 669
P
Page, Larry 691
Pandeli Usta 201
Pasternak, Boris 52, 77
Peker, Alptekin 680
Polatkan, Hasan 332, 554
Puşkin, Aleksandr Sergeyeviç 51
R
Rado, Şevket 269, 270, 281, 555
Rakiros, Parasko 183, 203, 205
Rasputin, Grigori 107
Recaizâde Ekrem 153
Richepin, Jean 154
Roosevelt, Franklin 43, 44
S
Sabancı, Hacı Ömer 685, 688
Sabancı, Sakıp 562, 685, 688
Sadık Rifat Paşa 692
Saharov, Andrey 47
Said Şamil 565
Sancar, Semih 426
Saracoğlu, Şükrü 177, 193, 194, 205
Sazak, Gün 519
Selışık, Selahattin 214, 215
Sepet, Rıza 594, 625, 626, 679
Seyit Ömer, (Sabri Ülker’in amcası) 55, 101
Sezer, Adem 167, 504
Sezgin, İsmet 26, 557, 558
Sıdıka Hanım (Sabri Ülker’in ablası)
Simavi, Sedat 233
Socrates 69, 316
Songar, Ayhan 564
Sökmen, Tayfur 519
Sözen, Reşat 618, 619
Sözer, Vural 521
Sultan Aziz, Padişah 692
Sultan Reşad, Padişah 87
Sunay, Cevdet 345, 364, 365, 377
Sükan, Faruk 426
Stalin, Jozef 43-45, 47, 50-52, 80, 90, 114, 122, 123, 185, 240, 288
Ş
Şahabettin, Cenap 156
Şakire Hanım, (Sabri Ülker’in annesi) 55, 61, 65, 67, 68, 76, 78, 81, 82, 91, 93, 102, 114, 125, 126, 136, 138, 171, 205, 237, 239, 240, 241, 291, 316, 317, 711, 713
Şapolyo, Enver Behnan 172
Şendal, Yusuf 172
Şentürk, Aziz 167
Şentürk, Kemal 585, 603, 605, 628
Şentürk, Namık Kemal 376
Şerif Hüseyin Paşa 106
Şeyh Şamil 565
Şişmanoğlu, Abdullah 278
T
Tağmaç, Memduh 346, 364
Tamer, Zekirriya 162
Taviloğlu, Mustafa 244
Tecer, Ahmet Kutsi 154
Tolga, İzmir 521, 522, 526-528
Topbaş, Mustafa 120
Topbaş, Sabahattin 321, 327, 328
Tosunzade, Abdurrahman 172
Troçki, Leon 66, 122-124
Tunagür, Yaşar 304
Tuncer, Kenan 170, 178
Turanoğlu, M. Uluğ 154
Turhan, Mediha 172
Tuğ, Salih 533, 534, 568
Tural, Cemal 346
Türkeş, Alparslan 210, 406, 407, 424, 519, 520, 551, 554, 592, 594
Türel, Yusuf 321
U
Uğur, Hasan 327, 328
Uğurses, Zihni 594, 596, 636, 637, 679
Ulaş, Fahrettin 321
Unakıtan, Kemal 110
Uras, Güngör 683, 689, 690, 692
Uşaklı, Ömer Bedrettin 154
Ü
Ülken, Aydın 526
Ülker, Ahmet Asım 58, 64, 68, 76, 79-82, 85, 91, 92, 99, 101, 115, 116, 118, 126-128, 131- 133, 135, 139, 141-143, 169- 179, 181-185, 197-199, 201- 205, 207, 208, 214, 221, 230, 231, 239-241, 247-249, 252- 255, 256, 258, 259, 261, 272, 303, 307, 316, 319, 320, 326, 335, 351, 352, 354, 357, 387, 397, 405, 414, 415, 417, 437, 444, 483-485, 487-489, 491, 500, 505, 522, 587, 590, 591, 593, 594, 601, 607-609, 631, 640, 662, 681, 685, 686, 699, 701, 710-713
Ülker, Ali (Ahsen Özokur’un oğlu) 83, 103, 274, 277, 293, 396, 397, 484, 533, 534, 536, 538, 539, 568, 576, 643, 646, 647, 652
Ülker, Ali (Sabri Ülker’in oğlu) 35, 36, 235, 237-239, 241, 242, 246, 269, 270-279, 292
Ülker (Ataseven), Betül 240, 290, 465-467, 669
Ülker, Fatih 643, 669, 674
Ülker, Fatma 117, 190, 652
Ülker, Güzide (İman) 76, 130, 220, 222, 235-237, 248-251, 258, 259, 269, 270, 280, 292, 316, 319, 387, 388, 401, 465- 467, 469, 551, 591, 617, 645, 670, 675, 677, 678, 682, 712, 713
Ülker, İbrahim 652
Ülker, Meryem 652
Ülker, Murat 36, 38, 59, 60, 62, 69, 109, 111, 113, 115, 118, 165, 213, 219, 240, 245-248, 253, 255, 271, 276, 280, 292, 300, 344, 373, 375, 387, 395, 398, 418-420, 424, 437, 440, 442-444, 456, 462, 466, 469, 489, 491, 492, 503, 532, 535, 536, 539-544, 547, 556, 557, 559, 570, 575, 605, 645, 669, 673, 692, 699, 701, 704, 707, 710, 713
Ülker, Mustafa 643, 669, 670, 673
Ülker, Rahmi 217
Ülker, Yahya 618, 643, 669, 670, 677
Ülker, Zehra 174, 230
Ülker, Zeynep 652
Ülkücü, Aydın 437
Ürgüplü, Suat Hayri 333, 377
V
Vahideddin, Padişah 107
W
Wiederkehr, George 475, 479
Y
Yalçın, Süleyman 564
Yalçıntaş, Nevzat 120, 129, 130, 142, 555, 562, 563
Yaramanoğlu, Hüdai 447, 661
Yavuzer, Haluk 270, 433-435, 441, 443
Yazıcı, Kâmil 327-329, 472
Yazıcı, Osman 475
Yelmen, Hasan 326
Yener, Faruk 265
Yıldız, Ziya 164, 166, 341, 342, 639
Yılmaz, Mesut 554
Yozgat, Hasan 343, 595, 679
Yöntem, Ali Canip 154
Yusuf Ziya 153, 171
Yusuf Ziya Bey (şekerci) 171
Yurdagül, Metin 38, 499, 500, 501, 509, 510, 512, 514, 567
Yurdakul, Mehmet Emin 210
Yurdoğlu, Lebit Fehmi 154
Yüceses, Fethi 192
Yüceses, Hamiyet 178, 192
Yücesoy, Ekrem Şevket 560, 561
Yüksel, İsmet 51
Z
Zaim, Sabahattin 321
Zorlu, Fatin Rüştü 332, 554
Zweig, Stefan 197