Sabri Ülker’in Hayat Hikâyesi

Abdullah Gül

Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı

Sabri Ülker, iş hayatında dürüstlüğü, söze sadakati ve kaliteyi her şeyin üstünde tuttu. 

19. yüzyılın neredeyse tamamı ile yirminci yüzyılın ilk 30-40 yıllık dilimi, sadece bugün içinde yaşadığımız bölgede değil, daha geniş bir imparatorluk coğrafyasında ve Avrupa kıtasının tamamında, iki büyük dünya savaşı ile çok sayıda bölgesel savaşın, rejim ve sınır değişikliklerinin yaşandığı, imparatorlukların çöktüğü ve yeni devletlerin tarih sahnesine çıktığı, kitlesel göçlerin yaşandığı ve milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, insanlık tarihinin belki de en sancılı ve bunalımlı dönemi olmuştur.

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz, değerli işadamı rahmetli Sabri Ülker’in hayatı, kuşağının birçok insanında olduğu gibi, işte bu savaşlar, göçler ve acılar içinde başlayıp, sonunda anlamlı bir başarı hikâyesine sahne olan bir ömrün en değerli örneklerinden biridir.

Bu çalkantılı tarihin Kırım’dan İstanbul’a, sonra tekrar Kırım’a ve yeniden İstanbul’a savurduğu bir ailenin ikinci erkek evladı olarak Kırım’da başlayıp 9 yaşından sonra İstanbul’da ve Türkiye’nin başka birçok kentinde devam eden ve yine İstanbul’da nihayete eren rahmetli Sabri Ülker’in 92 yıllık ömrü, adeta Türkiye’nin sosyal ve ekonomik tarihinin de bir özeti gibidir.

Ama Sabri Ülker denince, Türk insanının, özellikle de bizim ve bizden hemen sonraki kuşağın aklına, bu savrulmalarla ve göçlerle geçen kişisel tarihi değil, 1944’te temellerini atarak bugün ülkemizin ender global şirketlerinden biri haline getirdiği Ülker Grubu’nun ve markasının arkasındaki vizyon, gayret ve fedakârlık gelmektedir.

1944 yılında Eminönü’ndeki bir atölyede üç işçi ve birkaç basit makine ile başladığı iş hayatını, bugün dünyanın dört bir yanına dağılmış ve en modern teknolojiyle üretim yapan 60 fabrika ve 41 bin çalışana sahip bulunan, 80 ülkeye ihracat yapan ve gıda sektörünün yanı sıra 5 sektörde daha faaliyet gösteren devasa bir grup haline dönüştürme başarısı, elbette sadece hayranlık duyulacak ve takdir edilecek bir büyüme trendini değil, aynı zamanda bütün müteşebbislere ders olarak öğretilmesi gereken bir başarı hikâyesini temsil etmektedir.

Ama Sabri Ülker’i sadece iş hayatında sağladığı bu başarı grafiği de tam olarak tanımlamaya yetmez. Onu en doğru ve en güzel şekilde tanımlamak, ancak onun gerek iş hayatında, gerekse kişisel hayatında titizlikle uyguladığı ve kendi aile efradı ile yöneticileri de dahil olmak üzere bütün iş dünyasına telkin ve tavsiye ettiği değerleri hatırlamakla mümkündür.

Sabri Ülker, iş hayatında her zaman, dürüstlüğün, sözüne sadakatin, güvenilirliğin, kaliteyi her şeyin üstünde tutmanın, modern üretim ve pazarlama tekniklerini uygulama başarısının timsali olurken, özel hayatında da, paylaşmanın, tevazuun, fedakârlığın ve yardımseverliğin en güzel örneklerini sergilemiştir.

Bu tablo, bir işadamının, ahlaki değerleri, sadece özel hayatında değil, iş hayatında da vazgeçilmez bir rehber olarak görmesinin ve onlardan asla taviz vermemesinin, hem iş hayatında başarının, hem de özel hayatta hayırla yâd edilen mümtaz bir şahsiyet olarak temayüz etmenin anahtarı olduğunu herkese göstermiştir.

Sabri Ülker’in örnek alınması gereken bir tarafı daha vardır. Ancak son yıllarda dünyada ve ülkemizde görülmeye başlanan, işadamlarının sosyal sorumluluk projeleri de üstlenmelerinin en güzel örnekleri, rahmetli Sabri Ülker tarafından iş hayatının her döneminde sergilenmiştir. Üstelik sessiz sedasız bir şekilde ve büyük bir tevazu içinde, kimseye duyurmadan ve reklamını yapmadan...

Yıllar boyu en büyük reklam verenlerinden biri olduğu halde medyanın karşısına ancak 50 yılın sonunda çıkması, tevazuu ve şan-şöhretten uzak durmayı hayatının en vazgeçilmez düsturu yapmış olmasının örneklerinden sadece birisidir.

Türkiye’nin son 40-50 yılında sosyal faaliyetlerle, eğitim ve kültür faaliyetleriyle, öğrencilere burs, yurt temini ve ihtiyaç sahiplerine yardım işleriyle ilgilenen gönüllü kuruluşların ve vakıfların hiçbir yöneticisi veya hayatlarını bu hizmetlere adamış gönül erlerinden hiçbiri yoktur ki yolu Sabri Ülker ile kesişmemiş olsun.

Onu yakından tanıyanların bildiği gibi, sanayiciliği, işadamlığını, asla zengin olmak, para kazanmak, zenginliğin sağladığı güç ve itibardan yararlanmak olarak görmemiş, yaptığı işi en iyi şekilde yaparak insanlara hizmet etmeyi ve aynı zamanda, bu yolla ülke ekonomisinin gelişmesine ve iş ahlakının yerleşmesine katkıda bulunmayı vazgeçilmez bir ilke edinmişti.

Rahmetli Sabri Ülker’in bir işadamı ve sanayici olarak en fazla takdir edilmesi ve örnek alınması gereken tarafı da buydu; yani üretimde kaliteyi, müşteri ve çalışan memnuniyetini ve verimliliği her zaman birinci sıraya koyması ve onlardan asla taviz vermemesi.

Benim de şahsen tanımaktan büyük onur duyduğum bu azim, başarı ve fedakârlık timsali kişinin yetiştirdiği evlatları ve yöneticilerinin kendisinden teslim aldıkları bayrağı, yine kendisinden örnek aldıkları değerleri koruyarak daha da yükseklere çıkarmalarını, onun hatırasını yaşatma adına yapılan en değerli hizmet olarak görüyorum.

Ayrıca Sabri Ülker’in hayatının ve başarısının altında yatan hasletlerinin böyle bir çalışmayla kamuoyuna anlatılmasının da, iş hayatında olan veya yeni atılacak olan insanlarımızı o hasletleri örnek almaya teşvik etmesi açısından çok yararlı olduğuna inanıyor ve bu çalışmayı hazırlayanları tebrik ediyorum.

Son olarak Sabri Ülker Bey’e Allah’tan rahmet niyaz ediyor, Ülker Grubu’nun bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da büyük başarılara imza atmaya devam etmesini diliyorum.

Çankaya / Ankara, 23 Kasım 2013

Abdullah Gül

Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı 

Sonraki
Hikaye