Hacı İslam Efendi Ailesi’nin fertleri, ana yurda gelince, ikiye bölündü. Üç evlat İstanbul’da kaldı; Sabri, annesi ve babasıyla köye gitti ve orada ilkokula başladı. Ellerinde avuçlarında hiçbir maddi varlık yoktu. Önce topraktan kazandılar, sonra İstanbul’da maaşlı bir iş buldular.
1929 Türkiye'si, harap ve yorgundu. Ülkenin 1914’te 16 milyon olan nüfusu, aradan geçen 15 yılın sonunda 14 milyona düşmüştü.
“On Yıl Savaşı”; yani 1912’de başlayan Balkan Savaşı, 1914’te Osmanlı’yı içine alan Birinci Dünya Savaşı ve nihayet 1919’da başlayıp 1922’de sona eren Kurtuluş Savaşı, Türkiye’nin üzerinden adeta silindir gibi geçmişti.
Savaş boyunca erkekler cephedeydi. Sadece Birinci Dünya Savaşı’nda 400 bin şehit vermiştik. Bunun yanı sıra hasta, kaçak ve kayıp asker sayısı ise 1 milyon 600 bin civarındaydı.
Şehirler boşalmış, halk köylere sığınmıştı. Beslenme ve sağlık koşullarındaki olumsuzluklar, ölüm oranlarını artırmış, bunun yanı sıra işgal bölgelerindeki etnik çatışmalar da henüz altı yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin nüfusunu azaltmıştı.
Ülkede okuryazarlık oranı sadece yüzde 11’di. Kamu kuruluşlarında görevli 1000 civarında doktor vardı. 13 bin kişiye, bir doktor düşüyordu. Hastanelerin yatak sayısı ise belli değildi.30 Kırım Türklerinden Hacı İslam Efendi Ailesi’nin, Bolşeviklerin yönetimindeki ata topraklarından, bir ömür boyu yaşamak üzere göç ettikleri ve “anayurdumuz” dedikleri Türkiye’nin 15 Haziran 1929’daki durumu işte böyleydi. Ancak onlar, ekmek değil, özgürlük peşindeydi. Türkiye’nin şartlarını biliyor, tüm engelleri aşarak geliyorlardı.
Aileyi; Karaköy, Salıpazarı İskelesi’nde akrabaları karşılamış ve bağırlarına basmıştı. Karşılayanlar arasında bulunan Şakire Hanım’ın kardeşlerinden Ahmet Ziya Efendi, yolcuları alıp, doğruca Bakırköy’deki evlerine götürdü. Bakırköy, o yıllarda İstanbul’un batısındaki uç semtlerinden biriydi.
Kırımlı aile, kasvetli bir yolculuğun ardından yol haritalarını çizdi. Ailenin büyük evlatları Sıdıka, Asım ve Hakkı, İstanbul’da memurluk yapan Ahmet Ziya dayılarının evinde kalacak, Hacı İslam Efendi de eşi ve küçük evlatları Sabri’yle birlikte Büyükmanika köyünde yaşamak üzere Trakya’ya hareket edecekti.
Saray ilçesinin Büyükmanika köyü, 1854-1856 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Kırım’dan gelen göçmenler tarafından kurulmuştu. Köye ilk gelen sığınmacılar, Kırım’dan Tekirdağ’a gemiyle ulaşmış kafilede bulunanlardan bir kısmı Hayrabolu ilçesinin Emiryakup köyüne, bir kısmı da Saray’a yerleştirilmişti.
Adı, 1960’ta “Büyükyoncalı”ya dönüştürülen Büyükmanika köyünde yaşayan Kırım Tatarları, zamanla kültürel değerlerine Balkan ve Trakya âdetlerini de katıp yerli halkla uyum sağladılar. Büyükyoncalı yakınlarına, 2000’li yıllarda Avrupa Serbest Bölgesi’nin sanayi tesisleri kuruldu. 1940’lı yıllarda 2900 olan köy nüfusu,2000’li yıllarda 8 bine ulaştı.31
Büyükmanika, Şakire Hanım’ın köyüydü. Ailenin cebinde beş kuruş para yoktu, ama köyde onlara destek olacak akrabaları vardı. Zaten Türk toplumunun geleneklerinin temelinde, insanların kaderde, kıvançta ve tasada daima dayanışma içinde yaşamaları vardı.
Hacı İslam Efendi, 1913’te Balkan Savaşı nedeniyle terk ettiği topraklara 16 yıl sonra döndü. Ancak, Kırım’da edindiği tüm malvarlığını orada bırakmıştı. Kısacası, yeni Türkiye Cumhuriyeti’n de hayata sıfırdan başlıyordu.
İyi bir öğretmen olan Hacı İslam Efendi, hayatını kazanabilmek için önce, üzerinde tütün tarımı yapabileceği bir tarla edindi. Kırım’da bağ bahçe işleriyle de meşgul olmuştu. Ancak, tütün tarımının nasıl yapıldığını yeterince bilmiyordu. Bu konuda kitaplar aldı, okudu ve işi bilimsel olarak öğrendi. Ardından da tütün yapraklarının toplanması, dizilmesi ve kurutulması konusunda köylülere örnek oldu.
Hacı İslam Efendi, bilimsel tarım yaptığı için, kısa sürede bol verimli tütün aldı. Bunun üzerine, Tekel İdaresi’nin tütün eksperleri, kendisine ekstra ürün bedeli ödemesi yaptı.
Ailenin İstanbul’da, dayıları Ahmet Ziya Bey’in yanında kalan üç çocuğundan Asım ile Hakkı ise, bir süre sonra Çemberlitaş’ta, Atikali Paşa Camii’nin yanında kiraladıkları bir han odasında yaşamaya başladılar.
Asım, Rusça biliyordu. İş aramaya koyuldu. Rusya’dan petrol ithal eden “Neft Sendikat” isimli bir şirkete başvuruda bulundu. Şirket yetkililerinden, işe yerleştirilmesi konusunda söz aldı, ama bu söz yerine getirilmedi. Ardından da Kırımlı bir akrabalarının aracılığıyla, Üsküdar’da Rum asıllı bir kişinin benzin istasyonunda iş bularak, maddi sıkıntıdan kısmen kurtuldu.
Asım, bu istasyonda çalışırken Çemberlitaş’taki han odasından ayrıldı ve işyerinde yatıp kalkmaya başladı. Daha sonra, Üsküdar’da kiraladığı bir göz odada konakladı.
1930 Türkiye'sinde akaryakıt istasyonlarında yeraltı tankları olmadığı için, benzin, ilkel usullerle pazarlanıyordu. Akaryakıtlar genellikle 20 kiloluk tenekelerin içinde satışa sunuluyordu. Asım, birgün iş kazası geçirmiş, üst üste istif edilmiş bulunan içi benzin dolu tenekeler üstüne doğru devrilince, canını zor kurtarmıştı.
Rum benzinci, Asım’a çok eziyet etti. Zaten çalışma şartları ağırdı, ama Asım’ın yapabileceği başka bir iş de yoktu. İş yerinde huzur bulamayan Asım, bir süre sonra benzinciden ayrılıp, memuriyetten emekli olduktan sonra ticarete başlayan dayısı Ahmet Ziya Bey’le kısa bir süre birlikte çalıştı.
Ailenin en küçüğü Sabri, Kırım’da ilkokulu üçüncü sınıfa kadar okumuş, daha sonra ailesi “hukuksuz” ilan edilince, devlet okulundan çıkarılmıştı. Sabri, bunun üzerine öğrenimini, diploma vermeyen özel bir okulda sürdürmek zorunda kalmıştı. Aile Türkiye’ye göç edince, Sabri’nin Kırım’daki öğrenim süresi kabul edilmedi. Zaten, elinde herhangi bir belge de yoktu, ayrıca Latin alfabesinide bilmiyordu.
Büyükmanika köyündeki ilkokulda birinci sınıftan öğrenime başlayan Sabri, Kırım’da öğrendiği Kiril alfabesini bir kenara bırakarak, Türkiye’de bir yıl önce kabul edilmiş olan Latin alfabesiyle öğrenime başladı.
Tütün tarımı, ailenin temel geçim kaynağı olmuştu. Ama elde avuçta hiçbir şey yoktu. Dünyalarını yeniden kuruyorlardı. Kırım’dan göç ederken, sadece birkaç parça çamaşırlarını getirebilmişlerdi. Tütün üretiminden alınan ödül, Sabri’nin ilkokul masrafları için harcanıyor, primler ise ailenin geçimini sağlamaya yetmiyordu. Hacı İslam Efendi, bu durum karşısında asıl mesleğine dönmek üzere başvuruda bulundu ve ardından da Saray ilçesinin Kalpaklı köyü ilkokul öğretmenliğine atandı.
Ancak, aile Türkiye’ye geldikten sonra büyük bir talihsizlik yaşandı; özellikle Batı dünyasını etkisi altına alacak olan “1929 Dünya Ekonomik Buhranı” başladı. Henüz emekleme döneminde olan Türkiye, bu krizden fazlasıyla etkilendi. Çalışan nüfusun yüzde 82’si tarım sektöründeydi. Her şey ateş pahasıydı. İnsanlar, bir kilo şeker alabilmek için 3,5 kg buğday veriyordu. Örtünmek için kullanılan “pazen” adındaki pamuklu bezin 1 metresi de 2,5 kg buğdayla alınabiliyordu.
Mal takasıyla hayatını sürdüren Türk insanı, nakit paraya hasretti. Krizle birlikte Türk Lirası’nın değeri pula dönmüştü. O zamanın dünya piyasalarında geçerli parası olan 1 İngiliz Lirası, 10,24Türk Lirası’na satın alınabiliyordu.32
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, insanlar, “bir hırka, bir lokma” felsefesine rıza gösterdi. Bu arada, ailelerin tüm fertleri, işgücüne dahil olma gayreti içine girdi. Sabri de, henüz 7-8 yaşlarındayken ailesinin geçimine katkıda bulunmak amacıyla, ders saatleri dışında küçük çapta ticaret yapıyordu.
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, yakın dostu Sabri Ülker’den, çocukluk yıllarının anılarını dinlerken, henüz ilkokul çağında ticari faaliyette bulunduğunu öğrenmiş. Yalçıntaş, Sabri Ülker’den yıllar önce dinlemiş olduğu anıları günümüze şu cümlelerle taşıyor:
Türk ekonomisinde önemli bir yeri olan Sabri Bey, zaman zaman bir araya gelince, bana hayat hikâyesini anlatırdı. Çatalca’da, ufak bir Tatar köyü vardır. Adı, İzzettin köyü. Bizimde orada yazlığımız olduğu için, söz konusu köyü biliyorum. Sabri Bey, bir sohbetimiz sırasında bana şunları anlatmıştı: “Nevzat; sizin yazlığın olduğu yerde, bizim evimiz vardı. Babam da imamdı. Biliyorsunuz, biz Kırım’dan muhacir [göçmen]olarak geldik. Dışardan gelmiş bir aile olduğumuz için, geçim derdimiz vardı. Anacığım, tepsi içinde tatlılar, kurabiyeler yapıyor, ben de onları yakınımızdaki tren istasyonuna götürüp, yolculara satıyordum. Sonra, “Bu trenin gittiği son noktaya niçin gitmiyorum?” diye düşündüm. Yani Sirkeci’ye... Çünkü orada daha çok müşteri vardı. Köyümüzün yakınındaki istasyonda tatlı satma yerine, Sirkeci’ye yöneldim. Tablamı ve tatlılarımı alıp, trenle oraya gittim.”
Güzide Ülker’in yeğeni Mehmet Kösdağ da, enişteleri Sabri Ülker’den dinlediği çocukluk anısını şöyle naklediyor:
Sabri Enişte’den zaman zaman çocukluk hatıralarını dinlerdim. Bu hatıralar arasında, ilgimi çeken bir sahne vardı. Henüz 9-10 yaşlarındayken, köylülerden yumurta toplar, satar ve ailesinin bütçesine katkıda bulunurmuş. Bu söylediğim dönem, Kırım’dan geldikleri yıla tesadüf ediyor.
Sabri Ülker’in çocukluk yıllarının yakın tanığı olan dayızadesi Nihat Öner’de de ilginç bilgiler var. Bunlar, daha çok, çocuk oyunlarını kapsıyor. Şimdi Nihat Öner’i dinleyelim:
Biz, İstanbul’un Bakırköy semtindeki Zeytinlik Mahallesi, Bilge Sokak’ta oturuyorduk. Bizim evin bulunduğu yer, bir Rum mahallesiydi. Şakire Halamların Kırım’dan gelişinden yaklaşık iki yıl sonra, bir gün annem “Çocuklar, bugün halanız gelecek, uslu olun!” dedi. Heyecanla beklemeye başladık.
Halamlar Manika’dan geldiler. Öyle zannediyorum ki, Sabri Ağabeyim 10-12 yaşlarındaydı. Üzerinde, genellikle Rusların giydiği işlemeli Kazak gömleği vardı, başında da kalpak...
Akrabalarımızı bir anda evimizde görünce büyük şenlik yaşadık. Hemen kaynaştık. Biz çocuklar, bir odaya çekildik ve kovalamaca oynamaya başladık. Taşkınlığımız artmıştı. Bu sırada Sabri Ağabey, hepimizden büyük olduğu için bizleri uyarırcasına, “Tokta, tokta...” diyordu. “Tokta”, Tatarcada “Dur” demekmiş.
Sabri Ağabeylerin gelişine sevinmiştik. Biz de Büyükmanika’ya gideceğimiz günleri adeta iple çekerdik. Çünkü, köy ortamında daha özgür oynama imkânımız olurdu.
1932 yılı, aile için uğursuz geldi. İstanbul’da, ağabeyi Asım’la birlikte yaşayan Hakkı’ya ileri derecede verem hastalığı teşhisi konuldu. Verem, 20. yüzyılın başında tüm dünyayı tehdit ediyordu. Hakkı’nın vereme yakalandığı sırada, 14 milyon nüfuslu Türkiye’nin 1 milyonu veremliydi.
Hacı İslam Efendi, oğlunun durumu karşısında hiç tereddüt etmeden ailesini bir anda toparlayıp, köyden İstanbul’a taşındı. Kadırga’daki Şehsuvar Sokak’ta ahşap bir ev tuttular. Hakkı’yı da iki yıl boyunca kalacağı Heybeliada Sanatoryumu’na yatırdılar.
Ailenin maddi imkânları yine sıfırlandı. Elde avuçta yine hiç birşey yoktu. Zaten, Büyükmanika’da yaşamlarını, topraktan kazanmaya çalışıyorlardı. İstanbul’da ise, ekecek dikecek toprakları yoktu.
Hacı İslam Efendi, iş aramaya koyuldu. Aile, çaresizdi. Sadece Asım’ın kazancıyla geçimlerini sağlamaya çalışıyorlardı. Bu sıkıntılı dönem, iki yıl sürecekti.
Babası iş ararken, dayısının yanında çalışan Asım da aynı duruma düştü. Çünkü dayı Ahmet Ziya Bey, emeklilikten sonra başladığı ticari hayatını noktaladı. Ancak, yeğeninin imdadına yine kendisi yetişti ve Asım’ı, Besler Bisküvi Fabrikası’na 20 lira aylıkla yerleştirdi. Ahmet Ziya Bey, bir süre sonra da vefat etti.
Mualla Öner, kuzeni Asım’ın yeni işiyle ilgili babasından dinlediği ayrıntıları, yıllar sonra şöyle anlatıyor:
Besler firmasının sahipleri Fehmi ve Sami Beyler, Rumelili bir aileymiş. Beybabam da [babası Ahmet Ziya Bey] o yıllarda gıda ticareti yaptığı için, Besler’in sahiplerini tanıyormuş.
Daha dün gibi hatırlıyorum; Beybabam, Asım Ağabey’i alarak, ambleminde fil resmi olan Besler imalathanesine gitmişti. Firmanın sahipleri, Asım Ağabeyime Latin harflerini bilip bilmediğini sormuşlar. O da “Biliyorum” demiş. Asım Ağabeyimin Latin harflerini bilmesi, ona yeni bir iş kapısı açmış.
Besler firmasında işe başlamış ve bisküvi paketlerinin üzerine adresleri yazmakla görevlendirilmiş. Bunun yanı sıra, irsaliyeleri tutuyor, diğer yazışmaları da yapıyormuş. Ayrıca, sabahları dükkânı açıp, akşamları kapatma görevi de kendisine verilmiş.
Asım, zaman içinde Besler Fabrikası’nın alt katında ürün satışının yapıldığı dükkânın tezgâhtarlığına terfi etti. Fabrika, Bahçekapı’daki tramvay durağındaydı. Aslında, fabrikanın bulunduğu bina, küçük bir apartmandı. Bu binanın alt katında da Besler Fabrikası Satış Mağazası yer alıyordu.
Çok iyi derecede Rusça bilen Asım, aynı zamanda Latin ve Kiril alfabesine de hâkimdi. Zaten, bu bilgisi, kendisinin Besler Fabrikası’nda iş bulmasında etkili olmuştu.
Hiç beklenmedik bir anda Hakkı’nın hastalanması üzerine, Sabri’nin okul kaydı da Büyükmanika’dan İstanbul’daki Kadırga 3.İlkokulu’na nakledildi. Çalışkan bir öğrenci olan Sabri, yaz tatillerinde de Sirkeci ve Eminönü semtlerinde, ağabeyi Asım’ın çalıştığı Besler Fabrikası’nın ürünlerini satmaya başladı. Sabri bununla da yetinmedi, evlerinin bulunduğu Kadırga semtinde karpuz ticareti de yaptı.
Yine o yılların tanığı Nihat Öner’i dinleyelim:
Asım Ağabey, Besler Fabrikası’nda işe girmişti. Sabri Ağabey de yaz aylarında seyyar tezgâhta Besler ürünleri satıyordu. Asım Ağabey, Üsküdar’da çalışırken, üstü benzin kokardı; Besler Fabrikası’na girince, bu defa şeker ve çikolata kokmaya başladı.
Asım Ağabey’in yaşı müsaitti, sabit işi vardı. Sabri Ağabey ise, henüz ilkokul öğrencisi olmasına rağmen, yaz tatillerini çalışarak değerlendiriyordu. Abdül isimli bir arkadaşı vardı. Bir gün bu arkadaşıyla karpuz sattığını da gördüm. Hiç unutmuyorum, Kadırga’daki evlerinin yakınında karpuz yığınını görünce, halama, “Bunlar nedir?” diye sormuştum. O da bana, “Sabri Ağabeyin, bu karpuzları satıyor” demişti. O dönemde, biz Bakırköy’den ayrılmış, kısa bir süre halamlara komşu oturmuştuk. Benim, oyuncak bir tüfeğim vardı, onunla sinekleri öldürürdüm.
Biz çocukluğumuzu yaşarken, Sabri Ağabey ticaretle uğraşırdı. Çok iyi hatırlıyorum; bir gece karanlığında sokakta dolaşırken, Sabri Ağabey’le karşılaştım; “Senin ne işin var burada?’ diye, kendisinden azar işittim. O zamana kadar hiçbir akrabamdan böyle bir azar işitmemiştim. Sonra ağlaya ağlaya eve gittim...
Sabri Ağabey’le aramızda yedi yaş var. Bir gün, ailenin çocukları halamların evinde toplanmış, kendi aramızda oynuyorduk. İçimizden birisi, Sabri Ağabey’e, “Haydi gel, şarkı söyle” dedi. Sabri Ağabey, utanıp kapının arkasına saklandı. O zaman, kantolar söylenirdi. Dün gibi hatırlıyorum; Sabri Ağabey, ısrarımız üzerine utana sıkıla şu kantoyu okumuştu:
Erkekten farklı, neyimiz eksik; Saçlarımız dibinden kesik...
Tüm maddi varlıkları Odesa’da sokak ortasında kalan aile, kelimenin tam anlamıyla yokluk içindeydi. Büyükmanika köyünde, ekmeklerini topraktan çıkarmışlardı. Ama, İstanbul’un şartları ağırdı. Ailenin en küçük ferdi Sabri, okumak istiyordu. Çalışkandı. Azimliydi. Maddi zorluklar karşısında teslim olmaya hiç niyeti yoktu.
Sabri Bey, uzun yıllar sonra o dönemi, kızı Ahsen Özokur’a anlatırken, bir çift ayakkabıdan da söz etmişti. Kadırga’da başlayan bu hikâye, Bilecik’te sona erecekti. Ahsen Özokur anlatıyor:
Dedemler İstanbul’a gelince, büyük bir geçim sıkıntısına düşmüşler. Ailede sadece Asım Amcam çalışıyormuş. Babamın okula giderken ayağına giyebileceği doğru dürüst bir ayakkabısı dahi yokmuş. O sırada babamların bir aile dostu, kendisine ısmarlama iskarpin [ayakkabı] yaptırmış. Ancak, o ismini hatırlayamadığım amcanın ayakkabısı, ayağını sıkmış. Amca, ayakkabısını babama vermiş. Henüz çocuk yaştaki babam, belki de babası yaşındaki bir kişinin yeni ayakkabısıyla, okula gitmek mecburiyetinde kalmış.
Bunca geçim darlığına rağmen, babam, Kadırga İlkokulu’nda çalışkanlığıyla kendini göstermiş. Özellikle aritmetik dersinde hep akıldan hesap yaparmış. Zannedersem, Mefharet Hanım ismindeki öğretmeni, babamın dört işlemi hep ezbere, adeta hesap makinesi gibi yapması karşısında şaşırıp kalmış. Hoca hanım, babama bir yandan “Aferin” diyor, bir yandan da “Sabri, ben sana yetişemiyorum, hangi yöntemleri kullanıyorsun?” diye soruyormuş. Babamın kılık kıyafeti çok mütevazı imiş, ama zekâsı sayesinde tüm dikkatleri üzerinde topluyormuş.
Oğlu Hakkı’nın hastalanması üzerine evini köyden İstanbul’a taşıyan Hacı İslam Efendi’ye, iki yıl sonra mütevazı bir iş kapısı açıldı. Sultanahmet’ten Beyazıt’a giderken Divan yolu üzerindeki tarihi Köprülü Kütüphanesi’ne müstahdem (odacı) olarak girdi.
Hacı İslam Efendi, öğretmen okulu mezunuydu, ancak diplomasını, Saray ilçesindeki Milli Eğitim memurları kaybetmişti. Dolayısıyla, öğrenim durumunu ispat edecek belgesi olmadığı için, müstahdemliğe razı oldu.
Aradan bir süre geçtikten sonra kütüphanenin müdürü Halil Efendi, Hacı İslam Efendi’nin kültür seviyesinin farkına varmış olacak ki, kendisine memuriyet kadrosu verdi; ardından da, yine kütüphanenin bulunduğu bahçe içinde iki odası bulunan, ancak mutfağı ve banyosu olmayan bir lojman tahsis etti. Lojman sayesinde ev kirasından kurtuldular; muntazam devlet maaşına da kavuştular.
İki göz lojman, onların mutlu olmasına yetiyor, bunun yanı sıra, adeta misafirhane gibi de kullanılıyordu. Çünkü Büyükmanika’dan İstanbul’a hastasını getiren, bu büyük şehirde işi olan, hatta çocuğunu evlendirmek için Kapalıçarşı’dan alışveriş yapmak isteyen tüm akraba ve hemşeriler, ailenin misafiri oluyordu.
1934 yılı aile için çok hareketli geçti. Asım, kısa dönem askerlik görevini yapmak üzere silahaltına alınırken, Sabri de Kadırga İlkokulu’ndan mezun oldu.
Sabri Ülker, ailesinin 1929’da Kırım’dan Türkiye’ye göç ettikten sonra, öğrenimini tamamlayıp, iş hayatına atılışına kadar geçen dönemi, “mahrumiyet yılları” olarak tanımlayacaktı.
Yaşamı boyunca medyaya mesafeli duran Sabri Ülker, 1994 yılında, Asomedya dergisine hayat hikâyesiyle ilgili önemli açıklamalarda bulunurken, ailesinin 60 yıl önce yaşadıklarını, az ve öz cümlelerle anlatıyordu:
Bu mahrumiyet ve sıkıntı yıllarında, ev işlerine bakan annem hariç, hepimiz çalıştık; okul zamanı, derslerden sonra satıcılık yapıyor, yaz tatilinde fabrikada çalışıyordum. Besler Bisküvi ve Çikolata Fabrikası’nda üç yaz çalıştım. İlkokulu, Kadırga 3. İlkokulu’nda bitirdim.
Bu arada, 1934 yılında TBMM, “Soyadı Kanunu”nu kabul etti. Bu yeni kanunla birlikte, artık her Türk vatandaşına “soyadı” alma
mecburiyeti getirildi.
Aslında aile, Kırım’da “Devletler” adıyla anılıyordu. Bu yeni kanunla birlikte aile fertleri, Kırım’daki soyadlarını gündeme getirdiler. Daha sonra, belirledikleri muhtelif soyadı örneklerini bir liste yapıp, nüfus idaresine başvurdular. Nüfus müdürlüğü, Hacı İslam Efendi’nin önerdiği soyadları beğenmeyerek, reddetti. Bunun üzerine, ailenin arayışı sürdü.
Aile, soyadı belirlemeye çalışırken, Asım, babasına “Berk” kelimesinin ne demek olduğunu sordu. Herhalde bu kelimeyi bir yerden işitmişti. Hacı İslam Efendi de, “Oğlum, ‘berk’, şimşek demektir” cevabını verdi. Asım, babasına ikinci sorusunu yöneltti:
“San, ne anlama geliyor?”
Hacı İslam Efendi, “Oğlum, ‘berk’le ‘san’ birleşirse, ‘şimşek gibi’ anlamına gelir” dedi.
Aile, “Berksan” ismi üzerinde karar kıldı; yeni soyadları da Eminönü Nüfus Memurluğu tarafından kabul edildi.
Berksan Ailesi, yeni soyadına kavuşmuştu, ama iki yıldan beri Heybeliada Sanatoryumu’nda verem tedavisi gören evlatları Hakkı, maalesef onların yüzünü güldürememişti. Çünkü Hakkı’nın vücudu, tedaviye cevap vermiyor, durumu her geçen gün ağırlaşıyordu.
Doktorlar, Hakkı’dan ümidi kesmişti. Artık, tıbbın yapabileceği bir şey yoktu. Aile, hekimlerden, bu beklemedikleri ve evlatlarına yakıştıramadıkları haberi aldıktan sonra, Hakkı’yı Büyükmanika’ya götürmeye karar verdiler.
Şakire Hanım, son döneminde oğluyla baş başa kalmak istiyordu. Ona bakıyor, elleriyle besliyor ve bir mucize bekliyordu.
Allah’a sığınmıştı. Ama ne çare ki, Hakkı, 15 Aralık 1934 Cumartesi günü, henüz 20 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.
Şakire Hanım, üçüncü evladını da kaybetmenin ıstırabı içinde gözyaşı döküyordu.
Öyle ya, “Ağlarsa anam ağlar...” diye boşuna söylememişler. Devletler ve Hocalar ailesinin tüm fertleri, Büyükmanika’da toplandı. Hakkı, Hakk’a teslim edildi.
İşte o gün bugün, Devletler ve Hocalar ailesinin üç Hakkı’sı, yıllardır Büyükmanika köyü mezarlığında, ebedi uykularını yan yana sürdürüyor:
Şakire Hanım’ın kardeşi Hakkı
Şakire Hanım’ın oğlu Hakkı
Şakire Hanım’ın yeğeni Hakkı...
31. Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Tekirdağ Şubesi’nin yayınladığı bültenlerden derlendi.
32. 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, İlhan Tekeli-Selim İlkin, s. 3-90, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1977.
Sabri Ülker’in Hayat Hikâyesi
Kırımlı Devletler Ailesi, 60 yılda dört savaş ve bir ihtilal yaşadı.
“Ülker Fırtınası” romanından dev bir marka ve soyadı doğuyor.
1944’ün “Türkiye markası” Ülker, 1994’te “dünya markası” oluyor.
Altı torundan ortak söylem: “Sabri Ülker’in torunu olmak, çok büyük sorumluluk istiyor.”
Ülker Fırtınası ile özgürlüğe kavuştu Ülker Fırtınası ile ebedi yolculuğa çıktı.
Sabri Ülker, 92 yıllık yaşamının ardında “Hoş bir sadâ” bıraktı...
16 Eylül 1920 Sabri Ülker, Kırım’ın Aluşta şehri Küçük Lambat köyünde dünyaya geldi.
15 Haziran 1929 Annesi Şakire Hanım, babası Hacı İslam Efendi, ablası Sıdıka, ağabeyleri Asım ve Hakkı’yla birlikte Kırım’dan İstanbul’a göç ettiler. Sabri, annesi ve babasıyla beraber Tekirdağ’ın Saray ilçesi Büyükmanika (Büyükyoncalı) köyüne gitti. Aile, bu köye yerleşti. Diğer çocuklar ise, yaşamlarını İstanbul’da sürdüreceklerdi.
Eylül 1929 Sabri, Kırım’da üç yıl eğitim görmüştü. Ancak, Türkiye’ye gelince, ilkokula 1. sınıftan başlamak zorunda kaldı.
1932 Sabri’nin ağabeyi Hakkı hastalanıp, İstanbul’da hastaneye kaldırıldı. Bunun üzerine aile, Bü- yükmanika köyünden İstanbul’a taşındı. Sabri’nin okul kaydı, aynı yıl Büyükmanika İlkokUlu’ndan Kadırga 3. İlkokulu’na alındı.
1934 Kırımlı Devletler Ailesi, Türkiye’de, Soyadı Kanunu ile birlikte “Berksan” soyadını aldı.
Eylül 1934 İlkokuldan mezun olan Sabri, aynı yılın sonbaharında İstanbul Erkek Lisesi’nde ortaöğreni- me başladı.
15 Aralık 1934 Ağabeyi Hakkı, Büyükmanika’da vefat etti.
Eylül 1935 Parasız Yatılı Sınavını kazanması üzerine, İstanbul Erkek Lisesi’ndeki kaydı, Bilecik Ortaokulu’na nakledildi.
20 Temmuz 1937 Bilecik Ortaokulu’ndan “pekiyi” dereceyle mezun oldu. Aynı yılın sonbaharında, lise öğrenimi için Kütahya’ya gönderilecekti.
22 Temmuz 1940 Kütahya Lisesi’nden “pekiyi” dereceyle mezun oldu. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, ailesi İstanbul’dan Ankara’ya taşındığı için yükseköğrenime gidemedi, ağabeyi Asım Berksan’ın Ankara’nın Anafartalar Caddesi’nde açtığı şekerci dükkânında çalışmaya başladı.
25 Eylül 1941 İstanbul’daki Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nda yükseköğrenime başladı.
16 Eylül 1944 Asım ve Sabri Berksan kardeşler, “Ülker” markalı bisküvi imalatına başladılar.
1 Ekim 1944 Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nu “pekiyi” dereceyle bitirdi. Ardından da ağabeyi Asım Berksan’ın İstanbul-Sirkeci’deki şekerci dükkânına ortak oldu.
1 Kasım 1947 Yedek subay adayı olarak, Ankara’da silah altına alındı. Kıta hizmetini ise Diyarbakır’da sürdürecekti.
20 Mayıs 1949 Güzide İman’la İstanbul’da evlendi.
14 Ağustos 1950 İlk evlatları Ahsen dünyaya geldi.
1953 Babası Hacı İslam Efendi İstanbul’da vefat etti.
26 Ağustos 1954 Aile, “Berksan” olan soyadını, mahkeme kararıyla “Ülker” olarak değiştirdi.
28 Ekim 1954 İlk erkek evlatları Ali dünyaya geldi.
1957 Ülker’in, Topkapı semtinde kurulan ilk bisküvi fabrikasının temeli atıldı. Şirket merkezi, bir süre sonra Eminönü’nden Topkapı’ya taşınacaktı.
21 Mart 1959 İkinci erkek evlatları Murat dünyaya geldi.
20 Ocak 1963 Evlatları Ali, bir doktor hatası sonucu İstanbul’da vefat etti.
10 Ocak 1969 Annesi Şakire Hanım, İstanbul’da vefat etti.
1 Mart 1987 Asım ve Sabri Ülker kardeşlerin 1944’te başlayan iş ortaklığı sona erdi.
13 Kasım 1989 Ülker Grubu Şirketleri, Yıldız Holding çatısı altında toplandı.
31 Ocak 1994 Ablası Sıdıka Hanım vefat etti.
5 Nisan 2000 Ülker Şirketi’nin İcra Kurulu Başkanlığı görevini oğlu Murat Ülker’e devretti.
6 Temmuz 2001 Ağabeyi Asım Ülker vefat etti. Cenazesi, Edirnekapı Mehmet Akif Şehitliği’ne defnedildi.
13 Eylül 2010 Hayat arkadaşı Güzide Ülker İstanbul’da vefat etti. Merhumenin cenazesi, 14 Eylül 2010 Salı günü Fatih Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra Eski Kozlu Mezarlığı’nda ebedi istirahatgâhına tevdi edildi.
12 Haziran 2012 92 yıllık hayatının ardından, İstanbul Çamlıca’daki ikametgâhında vefat etti. Merhumun cenazesi, 13 Haziran 2012 Çarşamba günü Fatih Camii’nde, öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından, Eski Kozlu Mezarlığı’nda, eşi Güzide Ülker’in yanı başındaki kabrine defnedildi.
Söyleşi ve Yazışmalar
Söyleşi ve yazışmalar; 3 Ağustos 2006 - 18 Ocak 2014 tarihleri arasında yazar Hulûsi Turgut ile araştırmacı Ali Osman Mola tarafından Adana, Ankara, Antalya, Bilecik, Bolu, Edirne (Keşan), Eskişehir, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Manisa, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ (Büyükyoncalı ve Karamehmet köyleri) ile Kırım ve Brüksel’de yapıldı. Yaklaşık 400 saatte 166 kişi ile gerçekleştirilen 195 söyleşi ve yazışma için, yurtiçi ve yurtdışında 55 bin km yol kat edildi.
Abdul Wahab Al Bunnia (Yazışma)
Abdullah Ali Balsharaf (Söyleşi: 20 Ekim 2007, İstanbul)
Abdullah Gül (Yazışma: 23 Kasım 2013, Ankara)
Abdullah Şişmanoğlu (Söyleşi: 10 Kasım 2007, İstanbul)
Abdurrahman Çinbaşı (Söyleşi: 8 Eylül 2006 17 Kasım 2006, İstanbul)
Abdülkadir İman (Söyleşi: 2 Şubat 2007, İstanbul)
Adem Sezer (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 17 Kasım 2006, İstanbul)
Adnan Büyüksoy (Söyleşi: 23 Mayıs 2007, İstanbul)
Agâh Kafkas (Söyleşi: 30 Mart 2007, Ankara)
Ahmet Edip Uğur (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Ahmet Mahir Dindar (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Mayıs 2007, Ankara)
Ahmet Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Selvi (Yazışma)
Ahsen Özokur (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 8 Kasım 2012 14 Şubat 2013, İstanbul)
Ali Doğan (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ali Ülker (Söyleşi: 19 Mart 2007, İstanbul)
Asım Kocabıyık (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Asım Taşer, Dr. (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ataman Yıldız (Söyleşi: 4 Mayıs 2007 - 18 Eylül 2007 26 Ekim 2007, İstanbul)
Atıf Biliközen (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Avni İman (Söyleşi: 13 Aralık 2006 - 26 Ekim 2007, İstanbul)
Aziz Refiğ (Söyleşi : 7 Şubat 2007, İstanbul)
Bayram Babacan (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Betül Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008, İstanbul)
Bülent Çorapçı (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Celal Adan (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Cemil Çiçek (Yazışma: 25 Ekim 2013, Ankara)
Claus Müller (Yazışma)
Deniz Baykal (Söyleşi: 4 Aralık 2013, Ankara)
Devlet Bahçeli (Yazışma: 11 Aralık 2013, Ankara)
Deyvi Florentin (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Dilaver Devlet (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul 21-23 Haziran 2007 - 27 Eylül 2007, Kırım)
Dirk Koedijk (Yazışma)
Doğan Besler (Söyleşi: 10 Ağustos 2006, İstanbul)
Ekrem Şevket Yücesoy (Söyleşi: 31 Ocak 2007, Ankara)
Elmas Akkuş (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Erhan Kurtulmuş (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Erol Erbaş (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Fahri Öksüz (Söyleşi: 12 Ocak 2007, Hatay)
Faik Evirgen (Söyleşi : 18 Eylül 2007, İstanbul)
Faruk Berksan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Faruk Dağyar (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Fatih Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Fikret Evyap (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Firuz Kanatlı (Söyleşi: 1 Şubat 2007, Eskişehir)
Fuat Çanakçı (Söyleşi: 16 Eylül 2006, Samsun)
George Wiederkehr, Dr. (Söyleşi: 10 Kasım 2006, Manisa)
Gülizar Bayraktar (Söyleşi: 2 Nisan 2011, İstanbul)
Hakan Kırımlı, Doç. Dr. (Yazışma: 28 Şubat 2013, 10 Mayıs 2013)
Haluk Mesci (Söyleşi: 7 Şubat 2007, İstanbul)
Haluk Yavuzer, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Aralık 2010, İstanbul)
Hasan Uğur (Söyleşi: 13 Aralık 2006, İstanbul)
Hasan Yozgat Söyleşi: (17 Mayıs 2007, İstanbul)
Hayati Kuru (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 5 Aralık 2006, İstanbul)
Hayri Dinçsoy (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Hilmi Durmaz (Söyleşi: 9 Ağustos 2006, Ankara)
Hüseyin Güneş (Söyleşi: 5 Ağustos 2011, İstanbul)
İbrahim Avcu (Yazışma)
İbrahim Bodur (Söyleşi: 16 Haziran 2009, İstanbul)
İdris Erbaş (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
İsmail Bacacı (Söyleşi: 4 Mart 2013, İstanbul)
İsmet Eldener (Söyleşi: 6 Aralık 2007, Eskişehir)
İsmet Sezgin (Söyleşi: 27 Mayıs 2013, Ankara 24 Ekim 2013, İstanbul-Yazışma: 30 Ekim 2013, Ankara)
İsmet Yüksel (Söyleşi: 27 Eylül 2007 - 6 Ağustos 2012, Kırım)
İzmir Tolga (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Kadir Çeliktürk (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Kadir Güler (Söyleşi: 31 Temmuz 2007, İstanbul)
Kâmil Yazıcı (Söyleşi: 14 Ağustos 2007, İstanbul)
Kemal Şentürk (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Kemal Unakıtan (Söyleşi: 9 Şubat 2008, Ankara)
Kerami Mercan (Söyleşi: 2 Temmuz 2007, Edirne / Keşan)
Korhan Tegül (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Kurt Seyit Çalı (Söyleşi: 2 Ağustos 2011 - 6 Temmuz 2012, İstanbul)
M. Kemal Cabıoğlu (Söyleşi: 6 Aralık 2006, İstanbul)
Macit Akın Özoflu (Söyleşi: 8 Kasım 2013, İstanbul)
Mahir Şenbabaoğlu (Söyleşi: 3 Temmuz 2007, İstanbul)
Mahmut Mahir Kuşçulu (Söyleşi: 24 Ağustos 2006, İstanbul)
Mehmet Ağar (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Mehmet Ali Eroğlu (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet İman (Söyleşi: 12 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mehmet Kurtuluş (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Mesut Erez (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Metin Emiroğlu (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Metin Yurdagül (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Mevlüt Onat (Söyleşi: 5 Aralık 2006, İstanbul)
Mike Acemyan (Söyleşi: 23 Ağustos 2006, İstanbul)
Muallâ Öner (Söyleşi: 13 Mart 2011, İstanbul)
Murat Aluç (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Murat Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 23 Nisan 2013 28 Eylül 2013 - 23 Ekim 2013, İstanbul)
Mustafa Acar (Söyleşi: 19 Ekim 2007, Bolu)
Mustafa Albayrak (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Kalaycıoğlu (Söyleşi: 4 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa (Cemiloğlu) Kırımoğlu (Söyleşi: 29 Eylül 2007 6 Ağustos 2012, Kırım)
Mustafa Özel, Dr. (Söyleşi: 6 Şubat 2007 - 2 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Mustafa Topbaş (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Muzaffer Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mümin Erkunt (Söyleşi: 16 Temmuz 2007, Ankara)
Nahit Küçük (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul)
Nâzım Düzenli (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Necati Can (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Necati Çelik (Söyleşi: 29 Mart 2007, Ankara)
Necdet Buzbaş (Söyleşi: 20 Şubat 2007, İstanbul)
Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Nihat Gökyiğit (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Nihat Öner (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Orâl Turanoğlu (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Orhan Ateş (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Orhan Çakırlar (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, İstanbul)
Orhan Göker (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Orhan Kayım (Söyleşi: 25 Nisan 2007, İstanbul)
Orhan Karabulut (Söyleşi: 30 Ocak 2010, İstanbul)
Orhan Özokur (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 - 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Osman Kartal (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Ömer Çetiner (Söyleşi: 27 - 28 Kasım 2007, Şanlıurfa)
Ömer Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Patrick Baird (Söyleşi: 14 Kasım 2006, Ankara)
Raşit Köken (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ-B.Yoncalı)
Recep Tayyip Erdoğan (Yazışma: Temmuz 2013, Ankara)
Recep Toktemir (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ / B.Yoncalı)
Remzi Önal (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Reşat Sözen (Söyleşi: 25 Haziran 2013, İstanbul)
Rıfat Hassan (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Rıza Sepet (Söyleşi: 10 Mayıs 2007, İstanbul)
Sabahattin Zaim, Prof. Dr. (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Sadettin Korkut (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Salih Özcan (Söyleşi: 2 Şubat 2007 - 20 Şubat 2007, İstanbul)
Salih Tuğ, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ocak 2007, İstanbul)
Salim Uslu (Söyleşi: 18 Ağustos 2006, Ankara)
Sami Bakanoğlu (Söyleşi: 24 Nisan 2007, İstanbul)
Sebahattin Kahyaoğlu, Dr. (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Selçuk Berksan (Söyleşi: 27 Kasım 2006 - 15 Mart 2007 19 Mart 2007 - 3 Nisan 2007 - 2 Temmuz 2012, İstanbul)
Sezgin Elmas (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Silvio Kluzer (Söyleşi: 31 Ağustos 2009, Brüksel)
Süleyman Çelebi (Söyleşi: 17 Mayıs 2013, Ankara)
Süleyman Demirel (Söyleşi: 3 Ağustos 2006 - 23 Ekim 2013 Yazışma: 18 Ocak 2014, Ankara)
Süleyman Yalçın, Prof. Dr. (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Şaban Gülbahar (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 25 Nisan 2007, İstanbul)
Şemsi Kopuz (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Ş̧̧ener Astan (Söyleşi: 20 Ağustos 2013, İstanbul)
Talât Özgün (Söyleşi: 1 Mayıs 2008, İzmir)
Tanıl Küçük (Söyleşi: 5 Eylül 2006, İstanbul)
Tekin Kantarcı (Söyleşi: 16 Mayıs 2007, Kayseri)
Tekin Küçükali (Söyleşi: 26 Nisan 2007, Ankara)
Tevfik Arıkan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Turgay Demirel (Yazışma)
Tuncay Özilhan (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Turgut Ayla (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Ümit Çelebi (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Vitali Hakko (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Vural Baylan (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, Ankara)
Vural Bulut (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Yahya Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Yakup Tahincioğlu (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Yılmaz Akar (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Yılmaz Karadeniz (Söyleşi: 16 Aralık 2006, İstanbul)
Yurdakul Gözde (Söyleşi: 18 Mayıs 2013, Bodrum)
Yusuf Oda (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Yüksel Ertan (Söyleşi: 21 Haziran 2007, İstanbul)
Yüksel Günay (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Zeki Sözen (Yazışma)
Zeki Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Zihni Uğurses (Söyleşi: 7 Ağustos 2006, Adana)
Ziya Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Yayınlar
A. M. Şamsutdinov Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi 1918-1923, Çeviren: Ataol Behramoğlu, Doğan Kitap, İstanbul, 1999
Agâh Oktay Güner, Dr., Türkiye’nin Kalkınması ve İktisadî Devlet Teşekkülleri, Damla Yayınları, İstanbul, 1978
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr., Stratejik Derinlik - Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 68. Baskı, Küre Yayınları, İstanbul, 2011
Alan Fisher, Kırım Tatarları, Çeviren: Eşref B. Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009
Alan Parmer, 1853-1856 Kırım Savaşı ve Modern Avrupa’nın Doğuşu, Türkçesi: Meral Gaspıralı, Sabah Kitapları İstanbul, 1999.
Aleksandr Keresnki, Kerenski ve Rus İhtilâli, Çeviren: Rasih Güran, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul, 1967.
Ali Polat, Üç Bin Yıllık Birikim, Enes Matbaacılık, İstanbul, 2006.
Aram Andonyan, Balkan Savaşı, Çeviren: Zaven Biberyan, Aras Yayıncılık, İstanbul, 1999. Atlas Tarih Dergisi Özel Sayısı, “100. Yılında Balkan Savaşları”, Sayı: 16, 2012.
Aziz Kaylan, “Tarihimizin Unutulan Olayı Kırım Savaşı (1853-1856)”, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1975.
Boris Pasternak, Doktor Jivago, Cem Yayınevi, İstanbul, 2011.
Burhan Belge, İkinci Dünya Savaşı - Radyo Konferansları, Başnur Matbaası, Ankara, 1970.
E. H. Carr, Sovyet Rusya Tarihi, Bolşevik Devrimi 1917 - 1923, 3 Cilt, Ceviren: Orhan Suda, Metis Yayınları, İstanbul, 1979.
Emel Akal, Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.
Erdal Güven, “Stalin-Troçki Mücadelesi”, Atlas Tarih Dergisi, Sayı: 18, Şubat-Mart 2013.
Ernest Hemingway, İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı’ndan Mektuplar, Türkçesi: M. Ali Kayabal, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1970.
Fahir Armaoğlu, Prof. Dr., 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1983.
Ferénc Feher - Helles Ágnes, Doğu Avrupa Devrimleri, Derleyip Çeviren: Tarık Demirkan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995.
Fevzi Çakmak, Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik?, Yayına Hazırlayan: Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Hayrettin Bey, Kırım Harbi, Yayına Hazırlayan: Şemsettin Kutlu, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul.
Henrik Eberle-Matthias Uhl, Hitler Kitabı, Çeviren: Mustafa Tüzel, NTV Yayınları, İstanbul, 2009.
Hulûsi Turgut, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Avrasya ve Demirel, II. Cilt, ABC Yayınları, İstanbul, 2002. Demirel’in Dünyası, ABC Yayınları, İstanbul, 1992.
İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 3 Cilt, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 2006.
İlhan Bardakçı, Bir İmparatorluk Yağması - Balkan Bozgunu ve I. Dünya Harbi, 3. Baskı, Ajans-Türk Yayınları, Ankara.
İlhan Tekeli-Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1977.
İsmail Soysal, Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye - Olaylar Kronolojisi (1945-1975), İsis Yayımcılık, İstanbul, 1997.
İsmet İnönü, Hatıralar, 2. Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1987.
Jak Deleon, Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003.
Kâmuran Gürün, Türk-Sovyet İlişkileri (1920-1953), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991.
Kâzım Karabekir, Ankara’da Savaş Rüzgarları, II. Dünya Savaşı - CHP Grup Tartışmaları, Emre Yayınları, İstanbul, 1994.
Kemal Çapraz, Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım, Turan Yayıncılık, İstanbul, 1995.
Kerem Çalışkan, 100 Yılın Rövanşı, Caretta Yayınları, İstanbul, 2012. Kütahya Lisesi 100. Yıl Albümü (1890-1990), Ekspres Matbaası, Kütahya, 1990.
Leon Troçki, Balkan Savaşları, Çeviren: Tansel Güney, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Lev Tolstoy, Sivastopol 1855, Türkçesi: E. Nermi, Gün Yayınları, İstanbul, 1966.
Liddell Hart, II. Dünya Savaşı Tarihi, 1. ve 2. Cilt, Çeviren: Kerim Bağrıaçık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1999.
Mehmet Arif Demirer, Demokrat Parti ve Tarım, Demokrat Parti 60.Yıl Kitapları No:5, Ankara, 2006. Demokrat Parti’nin Yatırımları, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006. 6 Eylül 1955 Olaylarına 50.Yılda Yeni Bakış, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006.
Mehmet Maksudoğlu, Prof. Dr., Kırım Türkleri, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2009.
Mert Toker-Ceyhun Arca, Alman’ın Mehmetçikleri, Cinius Yayınları, İstanbul, 2012.
Nadir Devlet, Prof. Dr., İsmail Gaspıralı, Başlık Yayın Grubu, İstanbul, 2011.
Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Yapı Kredi Kültür Yayınları, İstanbul, 2005.
Olaf Caroe, Sir, Sovyet İmparatorluğu, 2 Cilt, Tercüme: Zerhan Yüksel, Tercüman 1001 Eser, İstanbul.
Onur Öymen, Silahsız Savaş, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002.
Orlando Figes, Kırım - Son Haçlı Seferi, Çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2012.
Ömer Sami Coşar, Troçki İstanbul’da, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1969.
Özcan Pehlivanoğlu, Yeniden Merhaba Rumeli, Ufuk Ötesi Yayınları, İstanbul, 2008.
Philip S. Jowett, Balkan Harpleri’nde Ordular 1912-13, Çeviren: Emir Yener, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Safiye Erol, Ülker Fırtınası, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2010.
Şevket Rado, Hayat Böyledir, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul, 1966.
Sâmiha Ayverdi, Türk-Rus Münasebetleri ve Muharebeleri, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1970.
Serge A. Zenkovsky, Prof. Dr., Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, Çeviren: Prof. Dr. İzzet Kantemir, Üçdal Neşriyatı, İstanbul, 1983.
Süheyl Gürbaşkan, Bir Reklâmcı Aranıyor, İstanbul Reklâm Yayınları, İstanbul, 1980
Süleyman Demirel, Bir Ömür Suyun Peşinde, 2 Cilt, (2. Baskı) ABC Medya Ajansı Yayınları, İstanbul, 2006.
Stefan Zweig, Yıldızın Parladığı Anlar, Çeviren: Burhan Arpad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1997.
Stefanos Yerasimos, Türk-Sovyet İlişkileri, Ekim Devrimi’nden Milli Mücadeleye, Gözlem Yayınları, İstanbul, 1979.
Stephane Lauzanne, Balkan Acıları, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1990.
Taha Akyol, Rumeli’ye Elveda, Doğan Kitap, İstanbul, 2013.
Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi 1923-1950, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994.
Yaşar Kalafat, Dr., Kırım-Kuzey Kafkasya Sosyal Antropoloji Araştırmaları, ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999.
Yılmaz Öztuna, Rumeli Kaybımız - 93 ve Balkan Savaşları, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1990. Osmanlı Devleti Tarihi, Faisal Finans Kurumu Yayını, İstanbul, 1986.
A
Abdurrahman (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 317
Abdülhamid II., Padişah 51, 56, 58-60, 107, 565, 566
Abdülmecid, Padişah 51
Ablum, Mahir 163, 641, 642
Acar, Mustafa 613, 614, 633, 717
Acıman, Eli 525
Ağca, Mehmet Ali 426
Ahmet Ziya Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 59, 102, 125-128, 131
Akbulut, Ziyaeddin 616-617
Akın, Kenan 514, 515
Aksoy, Temel 253
Aktin, Edip 679
Akyol, Taha 683, 691, 693, 722
Akzambak, Mehmet 376
Al-Bunnia, Haj Abdul ahab 480, 715
Aleko Usta 204
Allen, Melvin C. 310, 311
Ali Haydar Efendi 222-223
Altıntak, Hüseyin 204, 595
Arın, Suat 628
Arıkan, Tevfik 633, 634, 719
Arısan, Mehmet 162
Aslan, Yusuf 377
Astan, Şener 585, 628, 629
Ataseven, Asaf 465, 466, 530, 661
Ataseven, Gülsen 465, 466
Ateş, Orhan 559, 560
Atatür, Pervin 172
Atatürk, Mustafa Kemal 107, 108, 113, 114, 123, 146, 147, 154, 158, 168, 172, 267, 314, 365, 378, 554
Avcu, İbrahim 209
Aydemir, Talat 332
Aydıner, Atilla 620
Ayvazovski, İvan 51
B
Bacacı, İsmail 418
Balcı, Şükrü 370, 394, 395, 548
Balzac, Honor± de 55
Bahçeli, Devlet 32
Barnes, Harry 301
Başar, Şükûfe Nihal 154, 223
Başaran, Mustafa 360, 361
Bayar, Celal 167, 211, 268, 332, 347
Baykal, Deniz 30
Bayraktar, Gülizar 249-251
Bayram, Mahmut 667
Benekay, Yahya 226, 228
Berker, Şinasi Nahit 349
Berkman, Münir Müeyyed 154, 158
Berksan, Betül (Asım Ülker’in kızı) 240, 290, 465-467, 669
Berksan, Faruk 116, 240, 259, 349, 351, 352, 354, 355, 357- 360, 362, 368, 369, 371, 387, 400, 405, 415, 460, 486, 487, 533, 534, 592, 602, 636, 707
Berksan, Selçuk 58, 79-81, 91, 101, 109, 116, 118, 119, 127, 139, 142, 173, 181, 200, 201, 203, 205, 240, 257-260, 262, 263, 285, 311, 314, 315, 336, 337, 350-352, 354, 359, 369, 370, 373, 376, 382, 383, 385, 387, 399, 401, 405, 415, 434, 448, 449, 484, 494, 702
Besler, Doğan 143
Besler, Fehmi 143
Besler, Sami 141, 170
Beyatlı, Yahya Kemal 122, 172, 555
Beykont, Zeki 159, 160, 162
Biliközen, tıf 362
Bodur, İbrahim 321, 323, 325
Bolak, Aydın 325
Bonaparte, Napolyon 156, 213, 301
Boran, Behice 426
Bölükbaşı, Rıza Tevfik 157
Budak, Rıdvan 418, 419, 424
Buzbaş, Necdet 403, 404, 430, 536, 538, 539
Büyük, Gürol 445
Büyükanıt, Yaşar 550
C
Cansen, Ege 463
Cengiz Han 40, 41
Ceyhun, Ekrem 689
Churchill, Winston 43, 44, 193, 301
Cibran, Halil 89, 137, 701
Cilasun, Zafer 346
Clay, Muhammed Ali 646
Commer, Robert 346
Coşkun, Ali 564
Ç
Çağlayangil, İhsan Sabri 519
Çalı, Kurt Seyit 84-86, 90, 91, 94, 110, 114, 119, 120, 185, 226-228, 231, 232
Çalı, Nuriye 231
Çakır, Erden 636
Çamlıbel, Faruk Nafiz 153
Çanakçı, Fuat 340, 341, 585, 592, 594, 679
Çanakçı, Suat 594
Çar Nikolay 107, 120
Çehov, Anton 51
Çelebi, Bünyamin 531
Çelebi, Süleyman 418-421
Çelebi, Ümit 513, 514, 521, 522, 530, 542
Çeliktürk, Kadir 601
Çetiner, Ömer 614, 615, 617
Çiçek, Cemil 19
Çiller, Tansu 554
Çizmecioğlu, Abdullah 172
Çizmecioğlu, Mustafa 172
Çorapçı, Bülent 320-322, 325, 548
D
Dağcı, Cengiz 51
Dağyar, Faruk 590, 591, 634
Damat Ferit Paşa 108
Davis, William Hersey 319
Davutoğlu, Ahmet 104, 105, 350, 412, 413, 443, 451, 661
Davutoğlu, Sare 104
Demirel, Süleyman 24, 45, 46, 175, 304, 333-335, 345, 364, 378, 417, 424-426, 428, 519, 520, 548, 554, 580, 626
Demirel, Turgay 580, 581
Denizci, Süheyl 265, 695, 697
Denktaş, Rauf 425
Devletof Süleymanoğlu, Dilaver 116, 117
Dinçsoy, Ahmet 207, 208
Dinçsoy, Hamdi 141, 353
Dinçsoy, Hayri 208
Dinçsoy, İsmet 207
Dinçerler, Vehbi 165
Doğan, Ali 571, 572, 576
Durmaz, Hilmi 539, 585, 596, 597
Duruel, Hasan 617
Düzenli, Samime 179
E
Ecevit, Bülent 346, 376-378, 384, 392, 425, 428, 519, 520, 551
Ecevit, Rahşan 520
Eczacıbaşı, Nejat 609
Ecirzade, Mustafa Avni 171
Edison, Thomas 301
Eflatun (Platon) 146, 151
El Mutavva, Abdullah 305
Elrom, Efraim 365
Emiroğlu, Metin 409, 410
Engin, Kemal 153
Erbakan, Necmettin 175, 347, 364, 365, 376, 378, 424, 519, 549, 551, 554, 618
Erbuğ, Orhan 384, 385
Erdem, Ercan 384, 385
Erdoğan, Recep Tayyip 22, 618, 619, 622, 623, 690
Erez, Mesut 163, 641
Erkunt, Mümin 338, 339
Eroğlu, Mehmet Ali 609, 611
Erim, Nihat 364, 365, 377, 519
Erol, Safiye 199, 200
Erozan, Celal Sahir 154
Ersoy, Mehmet Akif 66
Ertan, Yüksel 521-524
Esen, Fikret 214, 215
Esener, Ali Fethi 520
Eşref Sabit 154
Evren, Kenan 425, 426, 519, 520
Eyüboğlu, Bedri Rahmi 122
F
Fahreddin (Türkkan) Paşa 106
Fatih Sultan Mehmed, Padişah 41, 197
Feyzioğlu, Turhan 424, 426
G
Gamsız, Nuri 265, 695, 697
Gaspıralı, İsmail Bey 42, 43, 45
Gates, Bill 691
Gazioğlu, Şaban 321
General Wrangel 120, 124
Genç, Faruk 265
Gezmiş, Deniz 377
Goethe, Johann Wolfgang von 71, 169
Goldenberg, Emil 679
Gomez, Heinz 264
Gök, Adem 178
Gök, Süleyman 178
Gökçen, Sabiha 114
Gökbörü Kançal, Fikri 110
Gökyiğit, Nihat 313, 567
Gövsa, İbrahim Alâaddin 154, 158
Gözde, Yurdakul 422
Gül, Abdullah 15
Gülen, Fethullah 550
Gümüşpala, Ragıp 332
Günay, Yüksel 583, 584
Güneş, Hüseyin 566, 600
Güney, Eflatun Cem 151
Gürbaşkan, Süheyl 521
Gürcan, Tarık 265
Gürel, Halit 139, 144, 450
Gürsel, Cemal 332, 345
Güzelses, Celal 217
H
Hacı Bekirzade Ali Muhiddin 171
Hacı Geray Han 41
Hacı İslam Efendi (Sabri Ülker’in babası) 17, 39, 52, 53, 57-62, 64-69, 71, 73, 76, 79-81, 83, 86, 87, 89, 91-94, 96, 97, 106, 110, 113, 114- 116, 118, 119, 122, 125- 128, 131, 134, 135, 138-140, 141, 171, 185, 207, 208, 223, 230, 235-237, 239-241, 248, 255, 316, 317, 681, 711, 712
Hacı Sayid 171
Hafız Numan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 61, 64, 67, 68
Hafız Rıza Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 102
Hanife Hanım 223
Hasan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 52, 55, 58, 59, 62, 681
Hassan, Rıfat 308, 309
Hatemi, Nadir 273
Hatice Gülsüm Hanım (Sabri Ülker’in babaannesi) 52, 55, 62
Haşim, Ahmet 153, 156
Hitler, Adolf 159, 184, 185, 189, 210, 214, 225, 229
Hugo, Victor 555
Humeyni, Ayetullah 426
Hz. Ali 393, 394
Hz. Muhammed 106, 137
I
Ilıcak, Kemal 514
Işık, Murat 110
İ
İbrahim, Veli 90, 91
İman, Ahmet 417
İman, Avni 220, 277, 401, 402
İman, Mehmet 238
İman, Muharrem 222, 275, 639
İman, Sabiha 116, 190, 236, 273, 275
İnam, Orhan 359
İnan, Hüseyin 377
İnönü, Erdal 554
İnönü, İsmet 114, 167, 168, 193, 194, 211, 332, 333, 347, 364, 377, 378
İnönü, Mevhibe 114
İpekçi, Abdi 426
İsmail Hakkı (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 91, 317, 557
İzzet Melih 159
J
Jankoviç, Jean Paul 679
Jobs, Steve 691
Johnson, Lyndon B. 310, 345
K
Kâmil Paşa 565
Kamu, Kemalettin 154
Kanatlı, Firuz 349, 350, 683, 685, 688
Kantarcı, Hayrullah 630
Kantarcı, Tekin 630, 631
Kantarcızade Hacı Ömer 172
Karaağaçlı, Hacı Mustafaoğlu Süleyman 172
Karabulut, Orhan 179, 180, 181
Karaca, Kadri 263
Karaca, Yunis 568
Karadayı, İsmail Hakkı 557
Karadeniz, Yılmaz 224
Karataş, Ayfer 299
Karpat, Kemal 692
Kasım, Ahmet 167
Katerina (Çariçe) 45
Kaufman, Aleander 302
Keçeci, Karpiç (Juri Georges Karpovitch) 172
Kent, Muhtar 697
Kerenski, Aleksandr 107
Kırımlı, Ahmet İhsan 324
Kırımoğlu (CemiloğluԜ) Mustafa 46-48
Kısakürek, Necip Fazıl 154, 155, 677
Kibritçioğlu, Ahmet 597
Kocabıyık, Asım 533
Koç, Vehbi 172, 254, 305, 321, 603, 605, 687
Koçu, Reşat Ekrem 179
Kohen, Hayim 219, 220, 222, 224, 225, 255
Konfüçyüs 169
Koraltan, Refik 211
Koru, Naci 566
Korutürk, Fahri 376, 378, 425, 426, 519
Koryürek, Enis Behiç 154
Köprülü, Fuat 211
Kösdağ, Mehmet 130, 319
Kubayev, Memet 86, 91
Kumak, Mehmet Gafur 172
Kurt Mehmet (Sabri Ülker’in amcası) 55
Kuşçulu, Mahmut Mahir 330, 476, 477
Kuşçulu, Nuh 320, 321, 324, 327, 330, 331, 475, 476, 478
Küçükali, Tekin 406, 407, 569
L
La Bruy°re, Jean de 555
Lamartine, Alphonse de 109
Le Bon, Gustave 109
Lenin (Ulyanov), Vladimir İlyiç 79, 90, 96, 107, 122
M
Mahire (Sabri Ülker’in ablası) 61, 139, 317
Mardin, Yusuf 154
Mareşal Fevzi Çakmak 210
Marko Usta 170
Mar, Karl 90, 123
Mavituna, Abdurrahman 151, 167
Mehmet Turhan Bey 171
Melen, Ferit 378
Menderes, Adnan 211, 257, 265-268, 296, 332, 377, 522, 554
Menderes, Yüksel 377
Mercan, Kerami 607, 608
Mercan, Nedim 607
Mercan, Sami 607
Meriç, Cemil 240
Mesci, Haluk 521, 522, 525, 526
Morçay, Şükrü 496
N
Nahum, Hayim 203, 303
Nebioğlu, Kemal 380-382, 396, 417, 424
Neriman Teyze (apartman komşuları) 244
Nurettin Hoca 667
O
Oluç, Mehmet 585, 596, 598
Onnik Usta 208, 258
Orhon, Orhan Seyfi 154, 158
Ortaylı, İlber 45, 213
Osman Nuri Bey 171
Osmanoğlu, Abid 565
Ö
Öksüz, Fahri 588, 589, 679
Öner, Mualla 59, 72, 131, 199
Öner, Nihat 82, 102, 130, 132, 207
Ömer, Öner 679
Önsel, Vedat 425
Öz, Sebahattin 153
Özal, Turgut 165, 175, 327, 343, 346, 409-411, 520, 554, 689, 692
Özbek, Necip 615
Özcan, Gazanfer 447, 448
Özcan, Gönül Ülkü 447, 448
Özcan, Salih 304-307, 565, 566
Özdemir, Sadi 516, 517, 692
Özdemir, Nâzım 363
Özden, Yekta Güngör 561
Özdil, Yılmaz 683, 695, 697
Özdöner, Fazıl 615
Özel, Mustafa 144, 145, 176, 475, 522, 535
Özgü, Cemal 181
Özgü, Cemile 181
Özgün, Talât 215, 216, 218
Özhun, Kayhan 475
Özilhan, Tuncay 471-473, 475, 477, 577
Özokur, Ahmet 104, 617, 643, 660, 661, 669
Özokur (Ülker) Ahsen 36, 38, 76, 95, 97, 100-104, 118, 133, 145, 162, 166, 200, 222, 235, 237, 240-243, 246, 249- 251, 270, 275, 280, 281, 283- 285-292, 316, 354, 372, 387, 388, 462, 468, 484, 542, 645, 649, 678, 679, 681, 712
Özokur, Alanur 660
Özokur, Ayşe Senem 660
Özokur, Beyhan 660
Özokur, Kerem 660
Özokur, Nur Vera 669
Özokur, Orhan 104, 354-356, 363, 380, 381, 441, 475, 489, 491, 492, 536, 540, 575, 578, 661
Özokur, Ömer 643, 652, 653, 660
Özokur, (Davutoğlu) Sefure 104, 661, 669
Özokur, Yusuf İhsan 669
P
Page, Larry 691
Pandeli Usta 201
Pasternak, Boris 52, 77
Peker, Alptekin 680
Polatkan, Hasan 332, 554
Puşkin, Aleksandr Sergeyeviç 51
R
Rado, Şevket 269, 270, 281, 555
Rakiros, Parasko 183, 203, 205
Rasputin, Grigori 107
Recaizâde Ekrem 153
Richepin, Jean 154
Roosevelt, Franklin 43, 44
S
Sabancı, Hacı Ömer 685, 688
Sabancı, Sakıp 562, 685, 688
Sadık Rifat Paşa 692
Saharov, Andrey 47
Said Şamil 565
Sancar, Semih 426
Saracoğlu, Şükrü 177, 193, 194, 205
Sazak, Gün 519
Selışık, Selahattin 214, 215
Sepet, Rıza 594, 625, 626, 679
Seyit Ömer, (Sabri Ülker’in amcası) 55, 101
Sezer, Adem 167, 504
Sezgin, İsmet 26, 557, 558
Sıdıka Hanım (Sabri Ülker’in ablası)
Simavi, Sedat 233
Socrates 69, 316
Songar, Ayhan 564
Sökmen, Tayfur 519
Sözen, Reşat 618, 619
Sözer, Vural 521
Sultan Aziz, Padişah 692
Sultan Reşad, Padişah 87
Sunay, Cevdet 345, 364, 365, 377
Sükan, Faruk 426
Stalin, Jozef 43-45, 47, 50-52, 80, 90, 114, 122, 123, 185, 240, 288
Ş
Şahabettin, Cenap 156
Şakire Hanım, (Sabri Ülker’in annesi) 55, 61, 65, 67, 68, 76, 78, 81, 82, 91, 93, 102, 114, 125, 126, 136, 138, 171, 205, 237, 239, 240, 241, 291, 316, 317, 711, 713
Şapolyo, Enver Behnan 172
Şendal, Yusuf 172
Şentürk, Aziz 167
Şentürk, Kemal 585, 603, 605, 628
Şentürk, Namık Kemal 376
Şerif Hüseyin Paşa 106
Şeyh Şamil 565
Şişmanoğlu, Abdullah 278
T
Tağmaç, Memduh 346, 364
Tamer, Zekirriya 162
Taviloğlu, Mustafa 244
Tecer, Ahmet Kutsi 154
Tolga, İzmir 521, 522, 526-528
Topbaş, Mustafa 120
Topbaş, Sabahattin 321, 327, 328
Tosunzade, Abdurrahman 172
Troçki, Leon 66, 122-124
Tunagür, Yaşar 304
Tuncer, Kenan 170, 178
Turanoğlu, M. Uluğ 154
Turhan, Mediha 172
Tuğ, Salih 533, 534, 568
Tural, Cemal 346
Türkeş, Alparslan 210, 406, 407, 424, 519, 520, 551, 554, 592, 594
Türel, Yusuf 321
U
Uğur, Hasan 327, 328
Uğurses, Zihni 594, 596, 636, 637, 679
Ulaş, Fahrettin 321
Unakıtan, Kemal 110
Uras, Güngör 683, 689, 690, 692
Uşaklı, Ömer Bedrettin 154
Ü
Ülken, Aydın 526
Ülker, Ahmet Asım 58, 64, 68, 76, 79-82, 85, 91, 92, 99, 101, 115, 116, 118, 126-128, 131- 133, 135, 139, 141-143, 169- 179, 181-185, 197-199, 201- 205, 207, 208, 214, 221, 230, 231, 239-241, 247-249, 252- 255, 256, 258, 259, 261, 272, 303, 307, 316, 319, 320, 326, 335, 351, 352, 354, 357, 387, 397, 405, 414, 415, 417, 437, 444, 483-485, 487-489, 491, 500, 505, 522, 587, 590, 591, 593, 594, 601, 607-609, 631, 640, 662, 681, 685, 686, 699, 701, 710-713
Ülker, Ali (Ahsen Özokur’un oğlu) 83, 103, 274, 277, 293, 396, 397, 484, 533, 534, 536, 538, 539, 568, 576, 643, 646, 647, 652
Ülker, Ali (Sabri Ülker’in oğlu) 35, 36, 235, 237-239, 241, 242, 246, 269, 270-279, 292
Ülker (Ataseven), Betül 240, 290, 465-467, 669
Ülker, Fatih 643, 669, 674
Ülker, Fatma 117, 190, 652
Ülker, Güzide (İman) 76, 130, 220, 222, 235-237, 248-251, 258, 259, 269, 270, 280, 292, 316, 319, 387, 388, 401, 465- 467, 469, 551, 591, 617, 645, 670, 675, 677, 678, 682, 712, 713
Ülker, İbrahim 652
Ülker, Meryem 652
Ülker, Murat 36, 38, 59, 60, 62, 69, 109, 111, 113, 115, 118, 165, 213, 219, 240, 245-248, 253, 255, 271, 276, 280, 292, 300, 344, 373, 375, 387, 395, 398, 418-420, 424, 437, 440, 442-444, 456, 462, 466, 469, 489, 491, 492, 503, 532, 535, 536, 539-544, 547, 556, 557, 559, 570, 575, 605, 645, 669, 673, 692, 699, 701, 704, 707, 710, 713
Ülker, Mustafa 643, 669, 670, 673
Ülker, Rahmi 217
Ülker, Yahya 618, 643, 669, 670, 677
Ülker, Zehra 174, 230
Ülker, Zeynep 652
Ülkücü, Aydın 437
Ürgüplü, Suat Hayri 333, 377
V
Vahideddin, Padişah 107
W
Wiederkehr, George 475, 479
Y
Yalçın, Süleyman 564
Yalçıntaş, Nevzat 120, 129, 130, 142, 555, 562, 563
Yaramanoğlu, Hüdai 447, 661
Yavuzer, Haluk 270, 433-435, 441, 443
Yazıcı, Kâmil 327-329, 472
Yazıcı, Osman 475
Yelmen, Hasan 326
Yener, Faruk 265
Yıldız, Ziya 164, 166, 341, 342, 639
Yılmaz, Mesut 554
Yozgat, Hasan 343, 595, 679
Yöntem, Ali Canip 154
Yusuf Ziya 153, 171
Yusuf Ziya Bey (şekerci) 171
Yurdagül, Metin 38, 499, 500, 501, 509, 510, 512, 514, 567
Yurdakul, Mehmet Emin 210
Yurdoğlu, Lebit Fehmi 154
Yüceses, Fethi 192
Yüceses, Hamiyet 178, 192
Yücesoy, Ekrem Şevket 560, 561
Yüksel, İsmet 51
Z
Zaim, Sabahattin 321
Zorlu, Fatin Rüştü 332, 554
Zweig, Stefan 197