Ahsen Özokur, baba evinde özgür bir ortamda büyüdü. Ailesinden daima hoşgörü ve anlayış gördü. Okulları, Aksaray semtindeydi. Hem okula giderken hem de sokağa çıkarken hiç yalnız olmadı. Çünkü yanında, daima “en yakın arkadaşım ve dostum” dediği babası vardı.
Tarih boyunca ülkeler ve toplumlar, bedenen ve zihnen sağlıklı nesiller yetiştirebilmenin gayreti içinde oldu. O gayret, günümüzde çok daha önem kazandı.
Bilindiği gibi, sağlıklı nesil yetiştirmede, ilk kilometre taşı, şüphesiz çocuğun doğduğu gün dikiliyor. Diğer taşlar da yaşam boyu birbirini izliyor. Bilim dünyası, o ilk kilometre taşını biraz daha gerilere dikerek, “gelişim psikolojisi”ni, çocuğun doğum öncesinden başlatıyor.
Yazar Şevket Rado da, zihnen sağlıklı, topluma yararlı nesillerin yetiştirilmesi için, anne ve babanın evlatlara “iyi örnek” olmasını tavsiye ediyor ve şunları söylüyor:
Çocuğun yeryüzünde en sevdiği iki varlık, anası ile babasıdır. Dünyada bu kadar ana ve baba varken, çocuğunuzu bunların arasına bırakırsanız, “O zengin”, “Bu yakışıklı”, “Şu kuvvetli” demez, ne halde olursanız olun, yine sizi seçer ve daima ufak yaştan itibaren bu hareketleriyle sizi taklit etmeye, size benzemeye özenir. Bu yüzden, ona taklit edilmeye layık bir insan gibi görünmeye mecbursunuz.48
Evet, yazar Şevket Rado, anne ve babalara, “Çocuklarınıza iyi örnek olun” diyor. Şimdi bakalım, Sabri Ülker, büyük evladı Ahsen Özokur’a ne ölçüde rol model olmuş ve etkilemiş:
Babama karşı düşkünlüğüm, kendimi bildiğim andan itibaren mevcudiyetini daima korudu. Çocukluk dönemimi yaşarken, sürekli babamın ya dizinin dibinde veya kucağında otururdum. Öyle sohbet ederdik.
Babam, beni baştan beri uzun uzadıya okutmama niyetindeydi. Oysa, herhalde okuyabilirdim; kapasitem de vardı.
Doğrusu ben, doktor olmak istiyordum, hem de cerrah... Çocukluğumdan beri eve gelen tavukların anatomisiyle meşgul olurdum. Hatta ilkokul yıllarında dahi, evde pişirilmek amacıyla hazırlanmakta olan tavukları, tüm organlarıyla inceden inceye tetkik ederdim. Annem, bu durum karşısında, “Kızım, miden bulanmıyor mu? Niçin, böyle şeylerle meşgul oluyorsun? Ben bile görmek istemiyorum” derdi.
Bütün bunlara rağmen, “Anneciğim, eve tavuk gelince, ben görmeden pişirmeye kalkmayın” uyarısı yapar, bu konuda kendisinden söz alırdım. Okuldan gelince, bıçakla tavuğu adeta operasyona tabi tutar, tüm organlarını incelerdim. Aynı şekilde eve balık gelince, onları da keser, açar ve incelerdim. Demek ki, çocuk yaşımda, psikolojik olarak cerrah olmaya hazırdım.
Ortaokulda, bir koleje gittim. Zaten babam, iyi bir yabancı dil sahibi olmamı istemişti. Onun için eve sürekli yabancı dil öğreten hocalar gelirdi. Hatta bir “madam”ımız vardı. Biz, baba-kız madamdan ders alırdık. Bu arada şunu ifade etmek istiyorum; babam, bu derslerden sonra, İngilizce öğrendi. Konuşulanları anlardı, ama konuşmazdı.
Hep söylüyorum, babamla biz arkadaş gibiydik. Her şeyi açık açık konuşurduk. Sabahın saat 5.30’unda babam kalkar, beni de kaldırırdı. Çalışma odasındaki masanın bir başına kendisi oturur, bir başına da benim oturmamı isterdi.
Günü karşılarken, babam, her ikimiz için de kahve pişirirdi. Baba-kız kahvelerimizi içerken, bir yandan sohbet eder, bir yandan da önümüzdeki defterleri karıştırırdık.
Babamın kareli not defteri vardı. O deftere günlük yapacağı işleri madde madde yazardı. Ben de babamdan görmüş, not defteri tutmaya başlamıştım. Hâlâ da tutarım. Evdeki yardımcılarımıza da yapacakları işleri not halinde veririm.
Masa etrafında babamla karşılıklı çalışırken, bazen “Baba, biraz koltukta otursam” derdim. Babam da bana, “Kızım, koltukta çalışma olmaz” cevabını verir, beni ikna ederdi.
Biz, sabah çalışmamızı bitirdiğimiz sırada, salonda, kahvaltı sofrası da hazır olur, baba-kız sohbetimiz kahvaltıda devam ederdi.
Aradan yıllar yıllar geçti, babam dede, ben de anne oldum. Oğlum Ahmet Amerika’da öğrenimini yaparken, ben hâlâ babamın kucağına oturma alışkanlığını sürdürürdüm. Bu tavrım karşısında, annem tepki gösterir, “Kızım, büyüdün, artık koca kadın oldun. Oturma...” uyarısı yapar, ben de anneciğime, “Babamın kucağı başka...” derdim. Tabii ilerleyen yaşımızda babamın kucağına oturunca, ağırlığımı vermemeye çalışırdım.
Babam, bu ikili sohbetimiz sırasında, “Kızım, seninle aldığımız falanca tesis var ya, şimdi şu durumda...” diye beni bilgilendirirdi. Bu arada babamın bir özelliğinden de bahsetmek istiyorum. Babam, konuşurken, göz temasına önem verirdi. Kim kendisini dikkatle dinliyorsa, onunla göz temasına geçer, söyleyeceklerini yüzüne bakarak anlatırdı. Ben de babamın bu tabiatını çok benimsedim.
“Annemi evde bulamayınca, çantamı fırlatırdım”
Ahsen Özokur, gençliğinde hep “özgür” olmuş. Şüphesiz bu, başıboş bir özgürlük değil. Annesinin ve babasının telkin ve tavsiyelerini dinlemiş, onların hayat tecrübelerinden istifade etmiş, ama kendisiyle ilgili kararları yine kendisi vermiş:
Babam bir gün evde istirahat ederken, “Kitaplarını al, yanıma gel” dedi. Kitapları alıp, babama verdim. Onların içinden bana bazı sorular sordu. Soruların bir kısmını bilemedim. Bunun üzerine, babamla aramızda şu konuşma geçti: “Bak yavrum, odan var, masan var, ışığın var. Niçin dersine çalışmıyorsun?”
Ben de, çok hazırcevap bir şekilde, “Babacığım, hepsi var da ondan...” dedim.
Babam, hiç kızmazdı. Güler, ama güldüğünü de bana belli etmemeye çalışırdı. Hani, “bıyık altından gülmek” derler ya, işte öyle bir şey...
Bazı günler amcamlara, akşam oturmasına gidilirken beni yanlarına almaz, “Bilmediğin konuları çalışacaksın” derlerdi. Tabii bu, annemle babamın beni, kibarca cezalandırma yöntemiydi.
Ortaokulu bitirirken, aile dostlarımız ve akrabalarımız, benim Arnavutköy’deki Amerikan Kız Koleji’ne gitmemi istedi. Şimdiki Robert Kolej...
O yıllarda, yabancı dil eğitimi veren bu tip okullara girmek çok kolaydı. Adeta bayıla bayıla öğrenci alıyorlardı. Beni bu okula yönlendirmek isteyenler, babama “Ne olur Sabri Bey, Ahsen’i Amerikan Kız Koleji’ne verin. Çok iyi İngilizcesi ve lisana karşı da kabiliyeti var; fevkalade başarılı olur” dediler. Babam, bu teklif sahiplerine, “Hı, hı...” cevabını verdi, ama baş başa kaldığımızda bana şunları söyledi:
“Bak yavrum, lise hayatı, öğrenimin en zor bölümüdür. Liseyi okuyup, üniversiteyi okumazsan, yazık olur. Okursan, iş güç sahibi olursun, ama iyi bir eş, iyi bir anne olamazsın. Çocuklarını iyi yetiştirme şansın da az olur. Okursun, doktor da olursun, ama mutlu bir evliliğin olmaz. Anneni de görüyorsun, diğer arkadaşlarını da... İyi bir eş, iyi bir anne olursan, bu, fıtratına da yaradılışına da daha uygun düşer.”
Babamın nasihatlerini dinlerken, “Peki, bir düşüneyim baba” dedim.
Yabancı özel okulların ilk bölümleri genellikle yatılıydı. Ancak, yatılı öğrenim, babamı çok etkilemiş olmalı ki, bizi asla yatılı vermek istemedi. Aslında ben bir ara yatılı öğrenim yapmayı da arzu ettim, ancak babamdan bu konuda izin çıkmadı. Çünkü babam, evlatlarını daima gözünün önünde görmek istedi. O kadar ki, beni amcamın evinde dahi yatıya bırakmadı.
Aslında, ortaöğrenim için devam ettiğim okul, iyi bir okuldu. Hocalarımız da, İngilizce derslerimiz de iyiydi. Ancak, babamı daima dinlemişimdir. Kendisi, o dönemde, bana, ailede meslek sahibi olmuş, ancak mutluluğu bir türlü bulamamış insanları da örnek göstermişti. Tabii bu arada, önümdeki en önemli örnek annemdi. Benim annem, hakikaten çok mutlu ve huzurlu bir eş, çok mutlu ve huzurlu bir anneydi. Dolayısıyla, annemin hayat tarzından fazlasıyla etkilenmiştim.
Gerçekten babamın anlattığı gibi, bazı okul arkadaşlarım çok mutluydu. Ancak; anneleri çalışan arkadaşlarım ise, genelde mutsuzdu. Oysa ben şanslıydım. Çünkü çok iyi bir annem vardı. Ayrıca, annemi devamlı evde buluyordum. Ama nadiren de olsa, bir komşuda olduğunu öğrenirsem, çantamı evin ortasına fırlatır atar, “Niye annem yok” diye bağırırdım.
Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ne girmeyi ben de ciddi ciddi düşündüm. Ama babam, bu konuda gönülsüzdü, “Bakarız” diyerek geçiştirdi. O günlerde, bana şöyle bir nasihatte bulundu:
“Bak yavrum, gidilebilecek iki yol var; biri hani bizim gitmeye çalıştığımız yol, diğeri de diğer yol -İslami açıdan söylüyor bunu-... Bu yollardan birisini kendin seçmelisin, kendin karar vermelisin.”
Ben de zaten kendilerine, “Kararlarıma hiç karışmayın” derdim. Çünkü bana karışılmasına hiç alışık değilim. Karışmadılar da... Kararlarımı, özgürce verirdim.
Bu konuyla ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum. Bir gün annemle manto almak için alışverişe çıktık. Okulda giyilecek kışlık bir mantoya ihtiyacım vardı. Vakko’ya gittik. Bir modeli beğendim. Ama sadece iki rengi vardı; birisi kahverengi, diğeri de gri. İkisi de benim sevdiğim renkler değildi; bir üçüncü renk de yoktu. Karar veremeyince, anneme sordum, “Ben karışmam, giyecek olan sensin” dedi. Bunun üzerine ben de istemeye istemeye birini seçtim.
Ahsen Özokur, çocukluk ve gençlik anılarında, uzun uzun babasıyla arkadaşlığını anlatıyor. Evet, yanlış okumadınız, baba-kız arkadaşlığı...
Sabri Bey, kızı Ahsen’in hem arkadaşı hem de dostuymuş. Dostça sohbetleri, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte başlar, onu, yol arkadaşlığı izlermiş.
Her sabah Selçuk Kız Meslek Lisesi’nin kapısındaki vedalaşma sahnesi ise, görülmeye değer bir manzaraymış:
Babamın, eğitim konusunda öğütte bulunduğu sırada, ilk defa meslek liseleri açıldı. Üç yıllıktı. Evimize en yakın meslek lisesi, Çapa’da, Millet Caddesi’ndeki Selçuk Kız Meslek Lisesi’ydi. Babam, “Kızım, o okula gitmeyi düşünür müsün?” dedi. Derslerine baktım, “Tamam” dedim. Sadece dikiş-nakış dersleri olsa canım sıkılacak, ama liselerdeki bilim dersleri de vardı.
Okulların açılacağı sırada babamla birlikte yurtdışındaydık. Babam, fabrika için yeni makine siparişi veriyordu. O yüzden derslere bir hafta geç başladım. Okula giderken de, babam bir hastaneden bana sağlık raporu almıştı.
Selçuk Kız Meslek Lisesi’nde öğrenime başladım. Sabahları beni okula babam götürürdü. Okulun yakınına gelince, birlikte arabadan iner, baba-kız el ele yolun karşısına geçerdik.
Yolun karşı tarafına geçebilmek için, önümüzde iki ayrı trafik lambası engeli vardı. Babam, vakit kaybetmemek için arabayı yolun kenarına park eder, sonra beni alır, trafik lambalarının bulunduğu bölgeden okulun kapısına getirirdi.
Diyebilirim ki, o gün bugün hayatımda hiç yalnız başıma cadde geçmemişimdir. Çünkü çocuk yaşta bu gibi yolları babamın koruması altında geçtim. Bu, bende, karşıdan karşıya yalnız geçmeme alışkanlığı oluşturdu.
Babamla karşı yola geçerken mutlaka ışıklara riayet ederdik. Yol boyunca babam elimden tutar, beni okula ulaştırır, merdivenlere gelince bırakırdı. Merdivenlerden okulun kapısına çıkar, sonra durur, yönümü değiştirip beni izlemekte olan babama el sallayarak binaya girerdim. Babam da huzur içinde işine giderdi.
Babamla okul yolculuğumuz hep aynı güzergâhta sürüp gitti. Yine bir gün, babam arabayı yolun kenarına park etti. Biz baba kız, trafik ışıklarından karşıya geçerken, bulvarın orta yerinde bulunan bir bayanla karşılaştık. Bayan, bizi durdurdu. Elinde, “İğneci Çantası”na benzeyen bir çanta vardı. Eskiden, evlerde iğne yapan kişiler olurdu. Ellerinde de özel bir çanta...
Yolda bizi durduran ve iğneci olduğunu çantasından tahmin ettiğimiz hanım, babama, “Affedersiniz beyefendi...” dedi. Babam da “Buyurun hanımefendi?” cevabını verdi. Hanım, bu defa babama, “Tek çocuğunuz mu?” şeklinde bir soru yöneltti. Babam da “Öyle sayılır...” karşılığını verdi. Hanımla selamlaştık ve ayrıldık. Demek ki, babamla bizim okula gidiş-gelişimiz, o hanımın da dikkatini çekmiş.
Kız Meslek Lisesi’nde öğrenim, öğleden sonra da devam ederdi. Akşamüzeri ise, beni babamın görevlendirdiği bir şoför alırdı. O şoförün, aileyle bir akrabalık bağı vardı. Onun için sadece bu şoför görevlendirilmişti. Babamın bu davranışı, beni hiç rahatsız etmezdi. Bir başka ifadeyle, bana güvensizlik gibi gelmezdi.
Babamla çok iyi iletişimimiz vardı. Onun için diyorum ki; ben, babamı sadece bir baba olarak düşünmüyorum. Kendisi, benim için bir dost ve bir arkadaştı. Bütün bunlara rağmen, diyebilirim ki, babamdan hiç harçlık almadım.
Gençlik bu ya; Sabri Bey’in kızı Ahsen, bir gün, boş derste arkadaşlarına uyup, okulun yakınındaki Amerikan Pazarı’na gitmiş. Sabri Bey gelmiş, okul kapısında beklerken kızı Amerikan Pazarı’ndan dönüyormuş. Babanın psikolojisi bozulmuş.
Sonra... Bir çift güzel söz, hatayı kabullenme ve baba-kız kucaklaşması yüreklere su serpmiş. Bu olayın ayrıntılarını Ahsen Hanım’dan dinleyelim:
Bir gün, son dersimiz boş olduğu için okuldan erken çıkmıştık. Okulumuzun hemen yan tarafında “Amerikan Pazarı” denilen, özellikle yabancı menşeli ürünlerin satıldığı yerler vardı. Boş dersimizde, Amerikan Pazarı’na gittim. Öğretmenime hediye almak için dolaşmaya başladım. O gün beni almaya babam gelmiş. Pazarda işimi bitirdikten sonra, okulun önüne döndüm; babamın arabasını gördüm, ona doğru yönelerek arabaya bindim.
Baktım, babamın suratı asık... “Baba, bir şey mi oldu? Bir şey mi var? Birisi mi hasta?” diye sordum. “Hayır” deyince, “Ama baba, niçin yüzün asık?” diye sorma ihtiyacı hissettim. Bunun üzerine babam, “Sen nereden geliyorsun yavrum?” dedi. İşte, o anda meseleyi anladım ve şöyle karşılık verdim: “Baba, bana güvenmiyorsan, hiçbir şey konuşmuyorum, hiçbir şey anlatmıyorum...” Babam, her zamanki yumuşak ve ikna edici tavrıyla şunu söyledi: “Ahsen, zilin çalmadığı bir saatte, benim kızımın dışarda olmasını sen doğru buluyor musun?”
Babama cevabım şöyle oldu: “Doğru baba, haklısın. Bir öğretmene hediye alacaktım. Ders boş olduğu için, zilden önce çıktım. Bunu düşünemedim...”
Babamla karşılıklı birbirimizi bu şekilde sorguladıktan sonra, gülüştük ve sarıldık...
Babamla aramızda çok güzel bir arkadaşlık ve dostluk bağı vardı. Zaman zaman baba-kız birbirimize naz yapar, tavır koyar, ama mutlaka anlaşırdık.
Sabri Bey’in “özgür” kızı, okulda da lafını esirgemezmiş. Haksızlığa hiç tahammül edemez, yanlış anlaşıldığı an tavır koyarmış. Bir sabah vakti, kaprisli bir hoca, Ahsen Ülker’i tepeden tırnağa süzmüş, sonra hükmünü vermiş:
“Niçin makyajlısın?”
Şimdi de bu makyaj hikâyesini okuyalım:
İşte böyle bir kontrol sırasında, bayan İngilizce hocamız bana “Git, yüzünü yıka!” dedi. Hocanın bu çıkışı karşısında çok şaşırmıştım. “Hocam, ben yüzümü yıkayıp, geldim” cevabını verdim. Hoca ısrar ediyor, “Yüzünde makyaj var!” diyordu.
Yeterli uyku uyumadığım zaman, gözlerimin altı kararır. Sanıyorum bu karalıkları, hoca makyaj zannetmiş. İngilizce hocamız, ısrarını sürdürdü, ben de aynı şekilde savunmaya geçtim.
O yıllar, kız öğrencilerin makyaj yaptığı yıllar değildi. Buna rağmen, hoca hanım, halimi anlayamamış. Hoca, ses tonunu yükseltti, bağırmaya başladı; ben de direndim. Bunun üzerine hoca, “Seni derse almam!” uyarısında bulundu. Hocanın bu son tavrına karşılık, kendisine şu cevabı verdim: “Almayabilirsiniz. Şimdi babama haber verin, gelip beni alsın. Çünkü eve yalnız dönemem.” Nihayet, araya öteki hocalar girdi, İngilizce hocası sakinleşti. Ben de sınıfıma girdim.
Burada bir tespitimi açıklamak istiyorum. Hoca hanım, sözde İngilizce dersi veriyordu, ama yeterli yabancı dil bilgisine sahip değildi. Hocamızın bildiği İngilizce kadar ben de biliyordum, ama derslerde asla ukalalık yapmazdım.
Ahsen Ülker’in dedesi ve babası 1929 yılında Rusya’dan, Stalin zulmünden kaçmışlardı. O dönemde, kuzey komşumuz ülkede komünist rejim vardı. Aile, bu rejime karşı çok hassastı. İşte o hassasiyet, dededen, babadan toruna da geçmişti.
Bir gün okulda komünizm konusu açıldı. Öğrenci Ahsen, bu defa öğretmeniyle tartışmaya başladı:
Okulda, hocalarım bana, “Ülker” diye hitap ederdi. Ben de, ismimin Ülker değil, Ahsen olduğunu söylerdim. Ama ona rağmen, bu uyarımı kimse dikkate almazdı.
Bu anlattığım dönemde, ülkede anarşi ve terör gündemdeydi. Babamdan ve diğer aile büyüklerinden Kırım hatıralarını dinlemiş, komünizmin insanlara ne tür eziyetler yaşattığını öğrenmiştim. Bunu, arkadaşlarıma da anlatıyordum. O dönemde, ülkemizde, sol propaganda da çok yaygındı.
Komünizm konusundaki bilgilerimi arkadaşlarımla paylaştığım bir sırada, yanımıza hocalarımızdan biri geldi. Topluca sınıfa girdik. Hocamız, bana sert bir şekilde baktı ve “Otur yerine!” dedi. Ardından da, “Senin bütün söylediklerin yalan!” şeklinde bir çıkış yaptı. Hocadan beklemediğim bu tavır karşısında, “Efendim, ben hiç yalan söylemem. Bu anlattıklarımı, ilk ağızdan, büyükannemden, halamdan dinledim. Onlar, komünizmi yaşamışlar” cevabını vermek mecburiyetinde kaldım.
Gergin başlayan meslek lisesinin ilk yılında, birinci dönem tam dokuz zayıf getirdim. Karneyi aldıktan sonra, “Babacığım, buyur karneme bak. Spor Toto kuponu gibi bir karne” dedim. Babam baktı, “Gerçekten de öyle yavrum” cevabını verdi. Arkasından da, “Peki, bu iş nasıl oldu?” diye sordu. Ben de babama, derslerden niçin zayıf aldığımı hiç saklamadan, gizlemeden anlattım.
Ahsen Özokur, öğrencilik yıllarında kırmızı paltoluydu. Baba-kız sokağa çıkınca, o kırmızı palto, hep Ahsen’in üzerinde olurdu. Zaten Sabri Bey, okul kapısında kızını beklerken, öğrenciler arasında kırmızı paltolu bir çocuğu görünce, yüreği pır pır ederdi. Çünkü kimselere emanet edemediği kızına kavuşmak üzereydi:
Aradan yıllar geçtikten sonra, kardeşim Murat’ın eşi Betül, babama bir test yapmış ve benim öğrencilik dönemimle ilgili en çok neyi hatırladığını sormuş, babam da, “Kırmızı paltolu Ahsen” cevabını vermişti.
Babam, beni yanından hiç ayırmazdı. Bu mümkün değildi. Mesela, hiçbir zaman arkadaşlarımla tiyatroya veya sinemaya göndermezdi. Dayımla dahi göndermezdi. Bu, dayıma güvenmediğinden değil; dayım, bana kendisi kadar dikkat etmez düşüncesinden... Ama bu tavrını o kadar güzel bir şekilde söylerdi ki... “Benim çok vaktim yok, kızımı benden ayırmayın, bunu benden esirgemeyin” derdi.
Babamla birlikte muhtelif fabrikaları gezerken de aynı tavır sergilenirdi. Gittiğimiz yerlerde, “Kızınızı biz gezdirelim, yanına bir bayan refakatçi koyalım” derlerdi. Babam da, teklif sahiplerine, “Kızım, benimle olmaktan büyük zevk alır” karşılığını verirdi.
Bizim öğrencilik yıllarımızda cumartesi günü de okula gidilirdi. Ama yarım gündü. İşte o günlerde benim, “cumartesi hastalığım” tutardı. “Evde benim canım sıkılıyor” deyince, annem “Ahsen, seni çarşıya götüreyim. Alışverişe gideriz, mağazaları gezeriz” teklifinde bulunurdu. Benim çarşıyla işim olmadığı için, annemin bu teklifine olumlu cevap vermezdim. Ama annem de, sinema ve benzeri yerlere gitmezdi.
Gidilecek yer konusunda ortak bir noktada buluşamayınca, annem bana, babamı aramamı önerirdi. Babamı arar, durumu kendisine yansıtırdım. Babam da “Yavrum, bak bu gece hangi sinemada ne film, hangi tiyatroda ne oyun var, onları öğren, birlikte gidelim” derdi. Ben de “Peki baba...” diyerek sevinir, gidilecek yeri belirlerdim. Babamla birlikte ya tiyatroya ya da sinemaya giderdik. Tabii kendisi yorgun geldiği için bir süre sonra yanımdaki koltukta uyumaya başlardı. Zaman zaman kıpırdadığım an, babam uyanır, “Ne güzel değil mi yavrum...” diyerek uyumadığını kanıtlamak isterdi.
Şimdi nasıl kıyayım ben bu babaya?.. Hakikaten çok severdim babamı. Sevilmeyecek insan değildi ki... O kadar kendinden veren, fedakârlık eden bir kişi ki...
Babamla annem arasındaki münasebetlere gelince... Fevkalade... Müthiş... Yani bilmiyorum, babam gibi erkek hiç görmedim çevremde diyebilirim. Evet, evet, şimdiki devirde hiç yok gibi...
Örnek vermek gerekirse; arabaya binerken, annemi ve bizleri bindirdikten sonra kendisi binerdi. Daha bir kere, bunun aksi olmamıştı. Önce bütün çocuklar biner, sonra annem, ondan sonra babam... Şoför de olsa, bu böyledir.
Denizi çok severdim. Onun için senelerce yalıda oturduk. Fakat ben büyüyünce, annem yalıda oturmaktan korktu. Çünkü söz dinlemeyeceğimden ve denize gireceğimden endişe ettiler. Bu nedenle babam beni hafta sonlarında alır, kilometrelerce uzakta denize götürürdü. Hani, örtülü filan değilim; ama daha mazbut bir yerden denize girmemi isterdi. Bazen tekneyle çıkar, motor tutar, bir şekilde benim denize girmemi sağlardı.
Sabri Ülker, çocukla çocuk, büyükle büyük oluyordu. Sevgili kızı Ahsen’le ise, adeta ruh ikizi gibiydi. Aslında, erkek çocuklarını da çok sever, hepsini şımartır, tepesine çıkarırdı. Çocukları, Sabri Ülker’in sevgi pınarıydı:
Babam, insanlara karşı daima çok nazikti. Çok fazla dostu yoktu, ama bu, belki işten dolayı öyleydi. Akrabalık ilişkilerine ise, çok önem verirdi. Her şeye rağmen ben, babamı eşsiz bir insan olarak görüyorum.
Okul arkadaşlarım, babamı çok sert ve otoriter bir kişi zannediyorlardı. Hatta “Ne kadar sert, ciddi baban var” derlerdi. Dış görünüşü öyleydi, ama iş hayatında ve evde hiç öyle değildi. Bizimle oynar, adeta tepesinde gezdirirdi.
Babam, bizleri büyütürken işiyle çok fazla meşguldü. Aynı şekilde, torunlarına da ayıracak vakti olmadı. Sadece pazar günleri ailece toplanır, evde otururduk. O toplantılar bazen erkek erkeğe olurdu. Ama ben, o toplantılara da arada bir katılır, kendilerini dinlerdim. Annem ise dinlemezdi.
Ben, babamın kızıydım. Bir başka ifadeyle, Şakire Hanım’ın torunu... Annem, kızınca, şakayla karışık, “Sen, kayınvalidemin torunusun” derdi.
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim; Sabri Bey, anlatmakla bitmez.
Babamın kızı olmak, çok güzel bir duygu... Bunu biliyorum sadece... Yani, Sabri Ülker’in değil, babamın kızı olmak...
“Ali kardeşimin adını, oğlumda yaşatıyorum”
Ahsen Özokur, çocukluğunu ve gençliğini huzurlu bir aile yuvasında özgürce ve gönlünce yaşadı. Genç yaşta anne olurken, iki mutluluğu aynı anda tattı. Çünkü sevgili oğluyla birlikte, kardeşinin ismine de kavuşuyordu:
“Bir oğlum olursa, adını Ali koyacağım” demiştim. Oldu. Kardeşimin adını, oğlumda yaşatıyorum.
Babacığım, çok duygusal bir insandı. Oğlumun doğumundan önce koyacağım isim konusunda niyetimi kendisine söylememiştim. Doğumdan sonra, “Babacığım, eğer sana zor gelmezse, oğlumun adını Ali koymak istiyorum. Ne dersin?” dedim. “Çok sevinirim, onun yerine de severim” cevabını aldım.
Oğluma, “Ali” adını verdik. Fakat babamın nezdinde belki bir sene bebeğin hiç adı yoktu. Hep, “bebek”, “oğlan” derdi. Bir yaşından sonra, “Ali” demeye başladı. Hem annemin hem de babamın Ali’ye özel bir düşkünlükleri vardı.
Tabii kardeşim Ali’nin ölüm olayı, hayatımızda pek çok değişikliğe yol açtı. Ali’nin vefatından önce babam, her gün işten gelince üstünü değiştirir, hemen pikabımıza güzel bir plak koyardı. Bir yandan birlikte yemeğimizi yer, bir yandan da güzel müzik dinlerdik.
Babam, günün yorgunluğunu bir anda unutur, bizlerle sohbete dalardı. Yemek sonrası da eline bir tabak meyve alır, onları soyduktan sonra bize verirdi. Bu sahne, bizim ailede bir ritüeldi. Hiç değişmedi.
Daha sonra ben de yemeğin üzerine meyve soyup, eşime ve çocuklarıma ikram etmeye başladım.
Bütün bu sahneler, ailece hep birlikte olabilmenin mutluluğunu gösteriyordu.
Ahsen Ülker, genç kızlığını yaşarken, kardeşlerine ve akraba çocuklarına ablalık yapıyor, onları oyun ortamlarında daima gözetip yönlendiriyordu.
48.Eşref Saati, Şevket Rado, s. 51-55, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul, 1966.
Sabri Ülker’in Hayat Hikâyesi
Kırımlı Devletler Ailesi, 60 yılda dört savaş ve bir ihtilal yaşadı.
“Ülker Fırtınası” romanından dev bir marka ve soyadı doğuyor.
1944’ün “Türkiye markası” Ülker, 1994’te “dünya markası” oluyor.
Altı torundan ortak söylem: “Sabri Ülker’in torunu olmak, çok büyük sorumluluk istiyor.”
Ülker Fırtınası ile özgürlüğe kavuştu Ülker Fırtınası ile ebedi yolculuğa çıktı.
Sabri Ülker, 92 yıllık yaşamının ardında “Hoş bir sadâ” bıraktı...
16 Eylül 1920 Sabri Ülker, Kırım’ın Aluşta şehri Küçük Lambat köyünde dünyaya geldi.
15 Haziran 1929 Annesi Şakire Hanım, babası Hacı İslam Efendi, ablası Sıdıka, ağabeyleri Asım ve Hakkı’yla birlikte Kırım’dan İstanbul’a göç ettiler. Sabri, annesi ve babasıyla beraber Tekirdağ’ın Saray ilçesi Büyükmanika (Büyükyoncalı) köyüne gitti. Aile, bu köye yerleşti. Diğer çocuklar ise, yaşamlarını İstanbul’da sürdüreceklerdi.
Eylül 1929 Sabri, Kırım’da üç yıl eğitim görmüştü. Ancak, Türkiye’ye gelince, ilkokula 1. sınıftan başlamak zorunda kaldı.
1932 Sabri’nin ağabeyi Hakkı hastalanıp, İstanbul’da hastaneye kaldırıldı. Bunun üzerine aile, Bü- yükmanika köyünden İstanbul’a taşındı. Sabri’nin okul kaydı, aynı yıl Büyükmanika İlkokUlu’ndan Kadırga 3. İlkokulu’na alındı.
1934 Kırımlı Devletler Ailesi, Türkiye’de, Soyadı Kanunu ile birlikte “Berksan” soyadını aldı.
Eylül 1934 İlkokuldan mezun olan Sabri, aynı yılın sonbaharında İstanbul Erkek Lisesi’nde ortaöğreni- me başladı.
15 Aralık 1934 Ağabeyi Hakkı, Büyükmanika’da vefat etti.
Eylül 1935 Parasız Yatılı Sınavını kazanması üzerine, İstanbul Erkek Lisesi’ndeki kaydı, Bilecik Ortaokulu’na nakledildi.
20 Temmuz 1937 Bilecik Ortaokulu’ndan “pekiyi” dereceyle mezun oldu. Aynı yılın sonbaharında, lise öğrenimi için Kütahya’ya gönderilecekti.
22 Temmuz 1940 Kütahya Lisesi’nden “pekiyi” dereceyle mezun oldu. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, ailesi İstanbul’dan Ankara’ya taşındığı için yükseköğrenime gidemedi, ağabeyi Asım Berksan’ın Ankara’nın Anafartalar Caddesi’nde açtığı şekerci dükkânında çalışmaya başladı.
25 Eylül 1941 İstanbul’daki Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nda yükseköğrenime başladı.
16 Eylül 1944 Asım ve Sabri Berksan kardeşler, “Ülker” markalı bisküvi imalatına başladılar.
1 Ekim 1944 Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nu “pekiyi” dereceyle bitirdi. Ardından da ağabeyi Asım Berksan’ın İstanbul-Sirkeci’deki şekerci dükkânına ortak oldu.
1 Kasım 1947 Yedek subay adayı olarak, Ankara’da silah altına alındı. Kıta hizmetini ise Diyarbakır’da sürdürecekti.
20 Mayıs 1949 Güzide İman’la İstanbul’da evlendi.
14 Ağustos 1950 İlk evlatları Ahsen dünyaya geldi.
1953 Babası Hacı İslam Efendi İstanbul’da vefat etti.
26 Ağustos 1954 Aile, “Berksan” olan soyadını, mahkeme kararıyla “Ülker” olarak değiştirdi.
28 Ekim 1954 İlk erkek evlatları Ali dünyaya geldi.
1957 Ülker’in, Topkapı semtinde kurulan ilk bisküvi fabrikasının temeli atıldı. Şirket merkezi, bir süre sonra Eminönü’nden Topkapı’ya taşınacaktı.
21 Mart 1959 İkinci erkek evlatları Murat dünyaya geldi.
20 Ocak 1963 Evlatları Ali, bir doktor hatası sonucu İstanbul’da vefat etti.
10 Ocak 1969 Annesi Şakire Hanım, İstanbul’da vefat etti.
1 Mart 1987 Asım ve Sabri Ülker kardeşlerin 1944’te başlayan iş ortaklığı sona erdi.
13 Kasım 1989 Ülker Grubu Şirketleri, Yıldız Holding çatısı altında toplandı.
31 Ocak 1994 Ablası Sıdıka Hanım vefat etti.
5 Nisan 2000 Ülker Şirketi’nin İcra Kurulu Başkanlığı görevini oğlu Murat Ülker’e devretti.
6 Temmuz 2001 Ağabeyi Asım Ülker vefat etti. Cenazesi, Edirnekapı Mehmet Akif Şehitliği’ne defnedildi.
13 Eylül 2010 Hayat arkadaşı Güzide Ülker İstanbul’da vefat etti. Merhumenin cenazesi, 14 Eylül 2010 Salı günü Fatih Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra Eski Kozlu Mezarlığı’nda ebedi istirahatgâhına tevdi edildi.
12 Haziran 2012 92 yıllık hayatının ardından, İstanbul Çamlıca’daki ikametgâhında vefat etti. Merhumun cenazesi, 13 Haziran 2012 Çarşamba günü Fatih Camii’nde, öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından, Eski Kozlu Mezarlığı’nda, eşi Güzide Ülker’in yanı başındaki kabrine defnedildi.
Söyleşi ve Yazışmalar
Söyleşi ve yazışmalar; 3 Ağustos 2006 - 18 Ocak 2014 tarihleri arasında yazar Hulûsi Turgut ile araştırmacı Ali Osman Mola tarafından Adana, Ankara, Antalya, Bilecik, Bolu, Edirne (Keşan), Eskişehir, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Manisa, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ (Büyükyoncalı ve Karamehmet köyleri) ile Kırım ve Brüksel’de yapıldı. Yaklaşık 400 saatte 166 kişi ile gerçekleştirilen 195 söyleşi ve yazışma için, yurtiçi ve yurtdışında 55 bin km yol kat edildi.
Abdul Wahab Al Bunnia (Yazışma)
Abdullah Ali Balsharaf (Söyleşi: 20 Ekim 2007, İstanbul)
Abdullah Gül (Yazışma: 23 Kasım 2013, Ankara)
Abdullah Şişmanoğlu (Söyleşi: 10 Kasım 2007, İstanbul)
Abdurrahman Çinbaşı (Söyleşi: 8 Eylül 2006 17 Kasım 2006, İstanbul)
Abdülkadir İman (Söyleşi: 2 Şubat 2007, İstanbul)
Adem Sezer (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 17 Kasım 2006, İstanbul)
Adnan Büyüksoy (Söyleşi: 23 Mayıs 2007, İstanbul)
Agâh Kafkas (Söyleşi: 30 Mart 2007, Ankara)
Ahmet Edip Uğur (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Ahmet Mahir Dindar (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Mayıs 2007, Ankara)
Ahmet Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Selvi (Yazışma)
Ahsen Özokur (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 8 Kasım 2012 14 Şubat 2013, İstanbul)
Ali Doğan (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ali Ülker (Söyleşi: 19 Mart 2007, İstanbul)
Asım Kocabıyık (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Asım Taşer, Dr. (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ataman Yıldız (Söyleşi: 4 Mayıs 2007 - 18 Eylül 2007 26 Ekim 2007, İstanbul)
Atıf Biliközen (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Avni İman (Söyleşi: 13 Aralık 2006 - 26 Ekim 2007, İstanbul)
Aziz Refiğ (Söyleşi : 7 Şubat 2007, İstanbul)
Bayram Babacan (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Betül Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008, İstanbul)
Bülent Çorapçı (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Celal Adan (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Cemil Çiçek (Yazışma: 25 Ekim 2013, Ankara)
Claus Müller (Yazışma)
Deniz Baykal (Söyleşi: 4 Aralık 2013, Ankara)
Devlet Bahçeli (Yazışma: 11 Aralık 2013, Ankara)
Deyvi Florentin (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Dilaver Devlet (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul 21-23 Haziran 2007 - 27 Eylül 2007, Kırım)
Dirk Koedijk (Yazışma)
Doğan Besler (Söyleşi: 10 Ağustos 2006, İstanbul)
Ekrem Şevket Yücesoy (Söyleşi: 31 Ocak 2007, Ankara)
Elmas Akkuş (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Erhan Kurtulmuş (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Erol Erbaş (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Fahri Öksüz (Söyleşi: 12 Ocak 2007, Hatay)
Faik Evirgen (Söyleşi : 18 Eylül 2007, İstanbul)
Faruk Berksan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Faruk Dağyar (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Fatih Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Fikret Evyap (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Firuz Kanatlı (Söyleşi: 1 Şubat 2007, Eskişehir)
Fuat Çanakçı (Söyleşi: 16 Eylül 2006, Samsun)
George Wiederkehr, Dr. (Söyleşi: 10 Kasım 2006, Manisa)
Gülizar Bayraktar (Söyleşi: 2 Nisan 2011, İstanbul)
Hakan Kırımlı, Doç. Dr. (Yazışma: 28 Şubat 2013, 10 Mayıs 2013)
Haluk Mesci (Söyleşi: 7 Şubat 2007, İstanbul)
Haluk Yavuzer, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Aralık 2010, İstanbul)
Hasan Uğur (Söyleşi: 13 Aralık 2006, İstanbul)
Hasan Yozgat Söyleşi: (17 Mayıs 2007, İstanbul)
Hayati Kuru (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 5 Aralık 2006, İstanbul)
Hayri Dinçsoy (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Hilmi Durmaz (Söyleşi: 9 Ağustos 2006, Ankara)
Hüseyin Güneş (Söyleşi: 5 Ağustos 2011, İstanbul)
İbrahim Avcu (Yazışma)
İbrahim Bodur (Söyleşi: 16 Haziran 2009, İstanbul)
İdris Erbaş (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
İsmail Bacacı (Söyleşi: 4 Mart 2013, İstanbul)
İsmet Eldener (Söyleşi: 6 Aralık 2007, Eskişehir)
İsmet Sezgin (Söyleşi: 27 Mayıs 2013, Ankara 24 Ekim 2013, İstanbul-Yazışma: 30 Ekim 2013, Ankara)
İsmet Yüksel (Söyleşi: 27 Eylül 2007 - 6 Ağustos 2012, Kırım)
İzmir Tolga (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Kadir Çeliktürk (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Kadir Güler (Söyleşi: 31 Temmuz 2007, İstanbul)
Kâmil Yazıcı (Söyleşi: 14 Ağustos 2007, İstanbul)
Kemal Şentürk (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Kemal Unakıtan (Söyleşi: 9 Şubat 2008, Ankara)
Kerami Mercan (Söyleşi: 2 Temmuz 2007, Edirne / Keşan)
Korhan Tegül (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Kurt Seyit Çalı (Söyleşi: 2 Ağustos 2011 - 6 Temmuz 2012, İstanbul)
M. Kemal Cabıoğlu (Söyleşi: 6 Aralık 2006, İstanbul)
Macit Akın Özoflu (Söyleşi: 8 Kasım 2013, İstanbul)
Mahir Şenbabaoğlu (Söyleşi: 3 Temmuz 2007, İstanbul)
Mahmut Mahir Kuşçulu (Söyleşi: 24 Ağustos 2006, İstanbul)
Mehmet Ağar (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Mehmet Ali Eroğlu (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet İman (Söyleşi: 12 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mehmet Kurtuluş (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Mesut Erez (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Metin Emiroğlu (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Metin Yurdagül (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Mevlüt Onat (Söyleşi: 5 Aralık 2006, İstanbul)
Mike Acemyan (Söyleşi: 23 Ağustos 2006, İstanbul)
Muallâ Öner (Söyleşi: 13 Mart 2011, İstanbul)
Murat Aluç (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Murat Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 23 Nisan 2013 28 Eylül 2013 - 23 Ekim 2013, İstanbul)
Mustafa Acar (Söyleşi: 19 Ekim 2007, Bolu)
Mustafa Albayrak (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Kalaycıoğlu (Söyleşi: 4 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa (Cemiloğlu) Kırımoğlu (Söyleşi: 29 Eylül 2007 6 Ağustos 2012, Kırım)
Mustafa Özel, Dr. (Söyleşi: 6 Şubat 2007 - 2 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Mustafa Topbaş (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Muzaffer Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mümin Erkunt (Söyleşi: 16 Temmuz 2007, Ankara)
Nahit Küçük (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul)
Nâzım Düzenli (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Necati Can (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Necati Çelik (Söyleşi: 29 Mart 2007, Ankara)
Necdet Buzbaş (Söyleşi: 20 Şubat 2007, İstanbul)
Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Nihat Gökyiğit (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Nihat Öner (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Orâl Turanoğlu (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Orhan Ateş (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Orhan Çakırlar (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, İstanbul)
Orhan Göker (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Orhan Kayım (Söyleşi: 25 Nisan 2007, İstanbul)
Orhan Karabulut (Söyleşi: 30 Ocak 2010, İstanbul)
Orhan Özokur (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 - 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Osman Kartal (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Ömer Çetiner (Söyleşi: 27 - 28 Kasım 2007, Şanlıurfa)
Ömer Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Patrick Baird (Söyleşi: 14 Kasım 2006, Ankara)
Raşit Köken (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ-B.Yoncalı)
Recep Tayyip Erdoğan (Yazışma: Temmuz 2013, Ankara)
Recep Toktemir (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ / B.Yoncalı)
Remzi Önal (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Reşat Sözen (Söyleşi: 25 Haziran 2013, İstanbul)
Rıfat Hassan (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Rıza Sepet (Söyleşi: 10 Mayıs 2007, İstanbul)
Sabahattin Zaim, Prof. Dr. (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Sadettin Korkut (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Salih Özcan (Söyleşi: 2 Şubat 2007 - 20 Şubat 2007, İstanbul)
Salih Tuğ, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ocak 2007, İstanbul)
Salim Uslu (Söyleşi: 18 Ağustos 2006, Ankara)
Sami Bakanoğlu (Söyleşi: 24 Nisan 2007, İstanbul)
Sebahattin Kahyaoğlu, Dr. (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Selçuk Berksan (Söyleşi: 27 Kasım 2006 - 15 Mart 2007 19 Mart 2007 - 3 Nisan 2007 - 2 Temmuz 2012, İstanbul)
Sezgin Elmas (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Silvio Kluzer (Söyleşi: 31 Ağustos 2009, Brüksel)
Süleyman Çelebi (Söyleşi: 17 Mayıs 2013, Ankara)
Süleyman Demirel (Söyleşi: 3 Ağustos 2006 - 23 Ekim 2013 Yazışma: 18 Ocak 2014, Ankara)
Süleyman Yalçın, Prof. Dr. (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Şaban Gülbahar (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 25 Nisan 2007, İstanbul)
Şemsi Kopuz (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Ş̧̧ener Astan (Söyleşi: 20 Ağustos 2013, İstanbul)
Talât Özgün (Söyleşi: 1 Mayıs 2008, İzmir)
Tanıl Küçük (Söyleşi: 5 Eylül 2006, İstanbul)
Tekin Kantarcı (Söyleşi: 16 Mayıs 2007, Kayseri)
Tekin Küçükali (Söyleşi: 26 Nisan 2007, Ankara)
Tevfik Arıkan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Turgay Demirel (Yazışma)
Tuncay Özilhan (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Turgut Ayla (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Ümit Çelebi (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Vitali Hakko (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Vural Baylan (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, Ankara)
Vural Bulut (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Yahya Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Yakup Tahincioğlu (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Yılmaz Akar (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Yılmaz Karadeniz (Söyleşi: 16 Aralık 2006, İstanbul)
Yurdakul Gözde (Söyleşi: 18 Mayıs 2013, Bodrum)
Yusuf Oda (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Yüksel Ertan (Söyleşi: 21 Haziran 2007, İstanbul)
Yüksel Günay (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Zeki Sözen (Yazışma)
Zeki Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Zihni Uğurses (Söyleşi: 7 Ağustos 2006, Adana)
Ziya Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Yayınlar
A. M. Şamsutdinov Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi 1918-1923, Çeviren: Ataol Behramoğlu, Doğan Kitap, İstanbul, 1999
Agâh Oktay Güner, Dr., Türkiye’nin Kalkınması ve İktisadî Devlet Teşekkülleri, Damla Yayınları, İstanbul, 1978
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr., Stratejik Derinlik - Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 68. Baskı, Küre Yayınları, İstanbul, 2011
Alan Fisher, Kırım Tatarları, Çeviren: Eşref B. Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009
Alan Parmer, 1853-1856 Kırım Savaşı ve Modern Avrupa’nın Doğuşu, Türkçesi: Meral Gaspıralı, Sabah Kitapları İstanbul, 1999.
Aleksandr Keresnki, Kerenski ve Rus İhtilâli, Çeviren: Rasih Güran, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul, 1967.
Ali Polat, Üç Bin Yıllık Birikim, Enes Matbaacılık, İstanbul, 2006.
Aram Andonyan, Balkan Savaşı, Çeviren: Zaven Biberyan, Aras Yayıncılık, İstanbul, 1999. Atlas Tarih Dergisi Özel Sayısı, “100. Yılında Balkan Savaşları”, Sayı: 16, 2012.
Aziz Kaylan, “Tarihimizin Unutulan Olayı Kırım Savaşı (1853-1856)”, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1975.
Boris Pasternak, Doktor Jivago, Cem Yayınevi, İstanbul, 2011.
Burhan Belge, İkinci Dünya Savaşı - Radyo Konferansları, Başnur Matbaası, Ankara, 1970.
E. H. Carr, Sovyet Rusya Tarihi, Bolşevik Devrimi 1917 - 1923, 3 Cilt, Ceviren: Orhan Suda, Metis Yayınları, İstanbul, 1979.
Emel Akal, Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.
Erdal Güven, “Stalin-Troçki Mücadelesi”, Atlas Tarih Dergisi, Sayı: 18, Şubat-Mart 2013.
Ernest Hemingway, İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı’ndan Mektuplar, Türkçesi: M. Ali Kayabal, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1970.
Fahir Armaoğlu, Prof. Dr., 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1983.
Ferénc Feher - Helles Ágnes, Doğu Avrupa Devrimleri, Derleyip Çeviren: Tarık Demirkan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995.
Fevzi Çakmak, Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik?, Yayına Hazırlayan: Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Hayrettin Bey, Kırım Harbi, Yayına Hazırlayan: Şemsettin Kutlu, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul.
Henrik Eberle-Matthias Uhl, Hitler Kitabı, Çeviren: Mustafa Tüzel, NTV Yayınları, İstanbul, 2009.
Hulûsi Turgut, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Avrasya ve Demirel, II. Cilt, ABC Yayınları, İstanbul, 2002. Demirel’in Dünyası, ABC Yayınları, İstanbul, 1992.
İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 3 Cilt, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 2006.
İlhan Bardakçı, Bir İmparatorluk Yağması - Balkan Bozgunu ve I. Dünya Harbi, 3. Baskı, Ajans-Türk Yayınları, Ankara.
İlhan Tekeli-Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1977.
İsmail Soysal, Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye - Olaylar Kronolojisi (1945-1975), İsis Yayımcılık, İstanbul, 1997.
İsmet İnönü, Hatıralar, 2. Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1987.
Jak Deleon, Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003.
Kâmuran Gürün, Türk-Sovyet İlişkileri (1920-1953), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991.
Kâzım Karabekir, Ankara’da Savaş Rüzgarları, II. Dünya Savaşı - CHP Grup Tartışmaları, Emre Yayınları, İstanbul, 1994.
Kemal Çapraz, Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım, Turan Yayıncılık, İstanbul, 1995.
Kerem Çalışkan, 100 Yılın Rövanşı, Caretta Yayınları, İstanbul, 2012. Kütahya Lisesi 100. Yıl Albümü (1890-1990), Ekspres Matbaası, Kütahya, 1990.
Leon Troçki, Balkan Savaşları, Çeviren: Tansel Güney, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Lev Tolstoy, Sivastopol 1855, Türkçesi: E. Nermi, Gün Yayınları, İstanbul, 1966.
Liddell Hart, II. Dünya Savaşı Tarihi, 1. ve 2. Cilt, Çeviren: Kerim Bağrıaçık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1999.
Mehmet Arif Demirer, Demokrat Parti ve Tarım, Demokrat Parti 60.Yıl Kitapları No:5, Ankara, 2006. Demokrat Parti’nin Yatırımları, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006. 6 Eylül 1955 Olaylarına 50.Yılda Yeni Bakış, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006.
Mehmet Maksudoğlu, Prof. Dr., Kırım Türkleri, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2009.
Mert Toker-Ceyhun Arca, Alman’ın Mehmetçikleri, Cinius Yayınları, İstanbul, 2012.
Nadir Devlet, Prof. Dr., İsmail Gaspıralı, Başlık Yayın Grubu, İstanbul, 2011.
Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Yapı Kredi Kültür Yayınları, İstanbul, 2005.
Olaf Caroe, Sir, Sovyet İmparatorluğu, 2 Cilt, Tercüme: Zerhan Yüksel, Tercüman 1001 Eser, İstanbul.
Onur Öymen, Silahsız Savaş, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002.
Orlando Figes, Kırım - Son Haçlı Seferi, Çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2012.
Ömer Sami Coşar, Troçki İstanbul’da, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1969.
Özcan Pehlivanoğlu, Yeniden Merhaba Rumeli, Ufuk Ötesi Yayınları, İstanbul, 2008.
Philip S. Jowett, Balkan Harpleri’nde Ordular 1912-13, Çeviren: Emir Yener, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Safiye Erol, Ülker Fırtınası, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2010.
Şevket Rado, Hayat Böyledir, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul, 1966.
Sâmiha Ayverdi, Türk-Rus Münasebetleri ve Muharebeleri, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1970.
Serge A. Zenkovsky, Prof. Dr., Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, Çeviren: Prof. Dr. İzzet Kantemir, Üçdal Neşriyatı, İstanbul, 1983.
Süheyl Gürbaşkan, Bir Reklâmcı Aranıyor, İstanbul Reklâm Yayınları, İstanbul, 1980
Süleyman Demirel, Bir Ömür Suyun Peşinde, 2 Cilt, (2. Baskı) ABC Medya Ajansı Yayınları, İstanbul, 2006.
Stefan Zweig, Yıldızın Parladığı Anlar, Çeviren: Burhan Arpad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1997.
Stefanos Yerasimos, Türk-Sovyet İlişkileri, Ekim Devrimi’nden Milli Mücadeleye, Gözlem Yayınları, İstanbul, 1979.
Stephane Lauzanne, Balkan Acıları, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1990.
Taha Akyol, Rumeli’ye Elveda, Doğan Kitap, İstanbul, 2013.
Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi 1923-1950, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994.
Yaşar Kalafat, Dr., Kırım-Kuzey Kafkasya Sosyal Antropoloji Araştırmaları, ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999.
Yılmaz Öztuna, Rumeli Kaybımız - 93 ve Balkan Savaşları, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1990. Osmanlı Devleti Tarihi, Faisal Finans Kurumu Yayını, İstanbul, 1986.
A
Abdurrahman (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 317
Abdülhamid II., Padişah 51, 56, 58-60, 107, 565, 566
Abdülmecid, Padişah 51
Ablum, Mahir 163, 641, 642
Acar, Mustafa 613, 614, 633, 717
Acıman, Eli 525
Ağca, Mehmet Ali 426
Ahmet Ziya Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 59, 102, 125-128, 131
Akbulut, Ziyaeddin 616-617
Akın, Kenan 514, 515
Aksoy, Temel 253
Aktin, Edip 679
Akyol, Taha 683, 691, 693, 722
Akzambak, Mehmet 376
Al-Bunnia, Haj Abdul ahab 480, 715
Aleko Usta 204
Allen, Melvin C. 310, 311
Ali Haydar Efendi 222-223
Altıntak, Hüseyin 204, 595
Arın, Suat 628
Arıkan, Tevfik 633, 634, 719
Arısan, Mehmet 162
Aslan, Yusuf 377
Astan, Şener 585, 628, 629
Ataseven, Asaf 465, 466, 530, 661
Ataseven, Gülsen 465, 466
Ateş, Orhan 559, 560
Atatür, Pervin 172
Atatürk, Mustafa Kemal 107, 108, 113, 114, 123, 146, 147, 154, 158, 168, 172, 267, 314, 365, 378, 554
Avcu, İbrahim 209
Aydemir, Talat 332
Aydıner, Atilla 620
Ayvazovski, İvan 51
B
Bacacı, İsmail 418
Balcı, Şükrü 370, 394, 395, 548
Balzac, Honor± de 55
Bahçeli, Devlet 32
Barnes, Harry 301
Başar, Şükûfe Nihal 154, 223
Başaran, Mustafa 360, 361
Bayar, Celal 167, 211, 268, 332, 347
Baykal, Deniz 30
Bayraktar, Gülizar 249-251
Bayram, Mahmut 667
Benekay, Yahya 226, 228
Berker, Şinasi Nahit 349
Berkman, Münir Müeyyed 154, 158
Berksan, Betül (Asım Ülker’in kızı) 240, 290, 465-467, 669
Berksan, Faruk 116, 240, 259, 349, 351, 352, 354, 355, 357- 360, 362, 368, 369, 371, 387, 400, 405, 415, 460, 486, 487, 533, 534, 592, 602, 636, 707
Berksan, Selçuk 58, 79-81, 91, 101, 109, 116, 118, 119, 127, 139, 142, 173, 181, 200, 201, 203, 205, 240, 257-260, 262, 263, 285, 311, 314, 315, 336, 337, 350-352, 354, 359, 369, 370, 373, 376, 382, 383, 385, 387, 399, 401, 405, 415, 434, 448, 449, 484, 494, 702
Besler, Doğan 143
Besler, Fehmi 143
Besler, Sami 141, 170
Beyatlı, Yahya Kemal 122, 172, 555
Beykont, Zeki 159, 160, 162
Biliközen, tıf 362
Bodur, İbrahim 321, 323, 325
Bolak, Aydın 325
Bonaparte, Napolyon 156, 213, 301
Boran, Behice 426
Bölükbaşı, Rıza Tevfik 157
Budak, Rıdvan 418, 419, 424
Buzbaş, Necdet 403, 404, 430, 536, 538, 539
Büyük, Gürol 445
Büyükanıt, Yaşar 550
C
Cansen, Ege 463
Cengiz Han 40, 41
Ceyhun, Ekrem 689
Churchill, Winston 43, 44, 193, 301
Cibran, Halil 89, 137, 701
Cilasun, Zafer 346
Clay, Muhammed Ali 646
Commer, Robert 346
Coşkun, Ali 564
Ç
Çağlayangil, İhsan Sabri 519
Çalı, Kurt Seyit 84-86, 90, 91, 94, 110, 114, 119, 120, 185, 226-228, 231, 232
Çalı, Nuriye 231
Çakır, Erden 636
Çamlıbel, Faruk Nafiz 153
Çanakçı, Fuat 340, 341, 585, 592, 594, 679
Çanakçı, Suat 594
Çar Nikolay 107, 120
Çehov, Anton 51
Çelebi, Bünyamin 531
Çelebi, Süleyman 418-421
Çelebi, Ümit 513, 514, 521, 522, 530, 542
Çeliktürk, Kadir 601
Çetiner, Ömer 614, 615, 617
Çiçek, Cemil 19
Çiller, Tansu 554
Çizmecioğlu, Abdullah 172
Çizmecioğlu, Mustafa 172
Çorapçı, Bülent 320-322, 325, 548
D
Dağcı, Cengiz 51
Dağyar, Faruk 590, 591, 634
Damat Ferit Paşa 108
Davis, William Hersey 319
Davutoğlu, Ahmet 104, 105, 350, 412, 413, 443, 451, 661
Davutoğlu, Sare 104
Demirel, Süleyman 24, 45, 46, 175, 304, 333-335, 345, 364, 378, 417, 424-426, 428, 519, 520, 548, 554, 580, 626
Demirel, Turgay 580, 581
Denizci, Süheyl 265, 695, 697
Denktaş, Rauf 425
Devletof Süleymanoğlu, Dilaver 116, 117
Dinçsoy, Ahmet 207, 208
Dinçsoy, Hamdi 141, 353
Dinçsoy, Hayri 208
Dinçsoy, İsmet 207
Dinçerler, Vehbi 165
Doğan, Ali 571, 572, 576
Durmaz, Hilmi 539, 585, 596, 597
Duruel, Hasan 617
Düzenli, Samime 179
E
Ecevit, Bülent 346, 376-378, 384, 392, 425, 428, 519, 520, 551
Ecevit, Rahşan 520
Eczacıbaşı, Nejat 609
Ecirzade, Mustafa Avni 171
Edison, Thomas 301
Eflatun (Platon) 146, 151
El Mutavva, Abdullah 305
Elrom, Efraim 365
Emiroğlu, Metin 409, 410
Engin, Kemal 153
Erbakan, Necmettin 175, 347, 364, 365, 376, 378, 424, 519, 549, 551, 554, 618
Erbuğ, Orhan 384, 385
Erdem, Ercan 384, 385
Erdoğan, Recep Tayyip 22, 618, 619, 622, 623, 690
Erez, Mesut 163, 641
Erkunt, Mümin 338, 339
Eroğlu, Mehmet Ali 609, 611
Erim, Nihat 364, 365, 377, 519
Erol, Safiye 199, 200
Erozan, Celal Sahir 154
Ersoy, Mehmet Akif 66
Ertan, Yüksel 521-524
Esen, Fikret 214, 215
Esener, Ali Fethi 520
Eşref Sabit 154
Evren, Kenan 425, 426, 519, 520
Eyüboğlu, Bedri Rahmi 122
F
Fahreddin (Türkkan) Paşa 106
Fatih Sultan Mehmed, Padişah 41, 197
Feyzioğlu, Turhan 424, 426
G
Gamsız, Nuri 265, 695, 697
Gaspıralı, İsmail Bey 42, 43, 45
Gates, Bill 691
Gazioğlu, Şaban 321
General Wrangel 120, 124
Genç, Faruk 265
Gezmiş, Deniz 377
Goethe, Johann Wolfgang von 71, 169
Goldenberg, Emil 679
Gomez, Heinz 264
Gök, Adem 178
Gök, Süleyman 178
Gökçen, Sabiha 114
Gökbörü Kançal, Fikri 110
Gökyiğit, Nihat 313, 567
Gövsa, İbrahim Alâaddin 154, 158
Gözde, Yurdakul 422
Gül, Abdullah 15
Gülen, Fethullah 550
Gümüşpala, Ragıp 332
Günay, Yüksel 583, 584
Güneş, Hüseyin 566, 600
Güney, Eflatun Cem 151
Gürbaşkan, Süheyl 521
Gürcan, Tarık 265
Gürel, Halit 139, 144, 450
Gürsel, Cemal 332, 345
Güzelses, Celal 217
H
Hacı Bekirzade Ali Muhiddin 171
Hacı Geray Han 41
Hacı İslam Efendi (Sabri Ülker’in babası) 17, 39, 52, 53, 57-62, 64-69, 71, 73, 76, 79-81, 83, 86, 87, 89, 91-94, 96, 97, 106, 110, 113, 114- 116, 118, 119, 122, 125- 128, 131, 134, 135, 138-140, 141, 171, 185, 207, 208, 223, 230, 235-237, 239-241, 248, 255, 316, 317, 681, 711, 712
Hacı Sayid 171
Hafız Numan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 61, 64, 67, 68
Hafız Rıza Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 102
Hanife Hanım 223
Hasan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 52, 55, 58, 59, 62, 681
Hassan, Rıfat 308, 309
Hatemi, Nadir 273
Hatice Gülsüm Hanım (Sabri Ülker’in babaannesi) 52, 55, 62
Haşim, Ahmet 153, 156
Hitler, Adolf 159, 184, 185, 189, 210, 214, 225, 229
Hugo, Victor 555
Humeyni, Ayetullah 426
Hz. Ali 393, 394
Hz. Muhammed 106, 137
I
Ilıcak, Kemal 514
Işık, Murat 110
İ
İbrahim, Veli 90, 91
İman, Ahmet 417
İman, Avni 220, 277, 401, 402
İman, Mehmet 238
İman, Muharrem 222, 275, 639
İman, Sabiha 116, 190, 236, 273, 275
İnam, Orhan 359
İnan, Hüseyin 377
İnönü, Erdal 554
İnönü, İsmet 114, 167, 168, 193, 194, 211, 332, 333, 347, 364, 377, 378
İnönü, Mevhibe 114
İpekçi, Abdi 426
İsmail Hakkı (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 91, 317, 557
İzzet Melih 159
J
Jankoviç, Jean Paul 679
Jobs, Steve 691
Johnson, Lyndon B. 310, 345
K
Kâmil Paşa 565
Kamu, Kemalettin 154
Kanatlı, Firuz 349, 350, 683, 685, 688
Kantarcı, Hayrullah 630
Kantarcı, Tekin 630, 631
Kantarcızade Hacı Ömer 172
Karaağaçlı, Hacı Mustafaoğlu Süleyman 172
Karabulut, Orhan 179, 180, 181
Karaca, Kadri 263
Karaca, Yunis 568
Karadayı, İsmail Hakkı 557
Karadeniz, Yılmaz 224
Karataş, Ayfer 299
Karpat, Kemal 692
Kasım, Ahmet 167
Katerina (Çariçe) 45
Kaufman, Aleander 302
Keçeci, Karpiç (Juri Georges Karpovitch) 172
Kent, Muhtar 697
Kerenski, Aleksandr 107
Kırımlı, Ahmet İhsan 324
Kırımoğlu (CemiloğluԜ) Mustafa 46-48
Kısakürek, Necip Fazıl 154, 155, 677
Kibritçioğlu, Ahmet 597
Kocabıyık, Asım 533
Koç, Vehbi 172, 254, 305, 321, 603, 605, 687
Koçu, Reşat Ekrem 179
Kohen, Hayim 219, 220, 222, 224, 225, 255
Konfüçyüs 169
Koraltan, Refik 211
Koru, Naci 566
Korutürk, Fahri 376, 378, 425, 426, 519
Koryürek, Enis Behiç 154
Köprülü, Fuat 211
Kösdağ, Mehmet 130, 319
Kubayev, Memet 86, 91
Kumak, Mehmet Gafur 172
Kurt Mehmet (Sabri Ülker’in amcası) 55
Kuşçulu, Mahmut Mahir 330, 476, 477
Kuşçulu, Nuh 320, 321, 324, 327, 330, 331, 475, 476, 478
Küçükali, Tekin 406, 407, 569
L
La Bruy°re, Jean de 555
Lamartine, Alphonse de 109
Le Bon, Gustave 109
Lenin (Ulyanov), Vladimir İlyiç 79, 90, 96, 107, 122
M
Mahire (Sabri Ülker’in ablası) 61, 139, 317
Mardin, Yusuf 154
Mareşal Fevzi Çakmak 210
Marko Usta 170
Mar, Karl 90, 123
Mavituna, Abdurrahman 151, 167
Mehmet Turhan Bey 171
Melen, Ferit 378
Menderes, Adnan 211, 257, 265-268, 296, 332, 377, 522, 554
Menderes, Yüksel 377
Mercan, Kerami 607, 608
Mercan, Nedim 607
Mercan, Sami 607
Meriç, Cemil 240
Mesci, Haluk 521, 522, 525, 526
Morçay, Şükrü 496
N
Nahum, Hayim 203, 303
Nebioğlu, Kemal 380-382, 396, 417, 424
Neriman Teyze (apartman komşuları) 244
Nurettin Hoca 667
O
Oluç, Mehmet 585, 596, 598
Onnik Usta 208, 258
Orhon, Orhan Seyfi 154, 158
Ortaylı, İlber 45, 213
Osman Nuri Bey 171
Osmanoğlu, Abid 565
Ö
Öksüz, Fahri 588, 589, 679
Öner, Mualla 59, 72, 131, 199
Öner, Nihat 82, 102, 130, 132, 207
Ömer, Öner 679
Önsel, Vedat 425
Öz, Sebahattin 153
Özal, Turgut 165, 175, 327, 343, 346, 409-411, 520, 554, 689, 692
Özbek, Necip 615
Özcan, Gazanfer 447, 448
Özcan, Gönül Ülkü 447, 448
Özcan, Salih 304-307, 565, 566
Özdemir, Sadi 516, 517, 692
Özdemir, Nâzım 363
Özden, Yekta Güngör 561
Özdil, Yılmaz 683, 695, 697
Özdöner, Fazıl 615
Özel, Mustafa 144, 145, 176, 475, 522, 535
Özgü, Cemal 181
Özgü, Cemile 181
Özgün, Talât 215, 216, 218
Özhun, Kayhan 475
Özilhan, Tuncay 471-473, 475, 477, 577
Özokur, Ahmet 104, 617, 643, 660, 661, 669
Özokur (Ülker) Ahsen 36, 38, 76, 95, 97, 100-104, 118, 133, 145, 162, 166, 200, 222, 235, 237, 240-243, 246, 249- 251, 270, 275, 280, 281, 283- 285-292, 316, 354, 372, 387, 388, 462, 468, 484, 542, 645, 649, 678, 679, 681, 712
Özokur, Alanur 660
Özokur, Ayşe Senem 660
Özokur, Beyhan 660
Özokur, Kerem 660
Özokur, Nur Vera 669
Özokur, Orhan 104, 354-356, 363, 380, 381, 441, 475, 489, 491, 492, 536, 540, 575, 578, 661
Özokur, Ömer 643, 652, 653, 660
Özokur, (Davutoğlu) Sefure 104, 661, 669
Özokur, Yusuf İhsan 669
P
Page, Larry 691
Pandeli Usta 201
Pasternak, Boris 52, 77
Peker, Alptekin 680
Polatkan, Hasan 332, 554
Puşkin, Aleksandr Sergeyeviç 51
R
Rado, Şevket 269, 270, 281, 555
Rakiros, Parasko 183, 203, 205
Rasputin, Grigori 107
Recaizâde Ekrem 153
Richepin, Jean 154
Roosevelt, Franklin 43, 44
S
Sabancı, Hacı Ömer 685, 688
Sabancı, Sakıp 562, 685, 688
Sadık Rifat Paşa 692
Saharov, Andrey 47
Said Şamil 565
Sancar, Semih 426
Saracoğlu, Şükrü 177, 193, 194, 205
Sazak, Gün 519
Selışık, Selahattin 214, 215
Sepet, Rıza 594, 625, 626, 679
Seyit Ömer, (Sabri Ülker’in amcası) 55, 101
Sezer, Adem 167, 504
Sezgin, İsmet 26, 557, 558
Sıdıka Hanım (Sabri Ülker’in ablası)
Simavi, Sedat 233
Socrates 69, 316
Songar, Ayhan 564
Sökmen, Tayfur 519
Sözen, Reşat 618, 619
Sözer, Vural 521
Sultan Aziz, Padişah 692
Sultan Reşad, Padişah 87
Sunay, Cevdet 345, 364, 365, 377
Sükan, Faruk 426
Stalin, Jozef 43-45, 47, 50-52, 80, 90, 114, 122, 123, 185, 240, 288
Ş
Şahabettin, Cenap 156
Şakire Hanım, (Sabri Ülker’in annesi) 55, 61, 65, 67, 68, 76, 78, 81, 82, 91, 93, 102, 114, 125, 126, 136, 138, 171, 205, 237, 239, 240, 241, 291, 316, 317, 711, 713
Şapolyo, Enver Behnan 172
Şendal, Yusuf 172
Şentürk, Aziz 167
Şentürk, Kemal 585, 603, 605, 628
Şentürk, Namık Kemal 376
Şerif Hüseyin Paşa 106
Şeyh Şamil 565
Şişmanoğlu, Abdullah 278
T
Tağmaç, Memduh 346, 364
Tamer, Zekirriya 162
Taviloğlu, Mustafa 244
Tecer, Ahmet Kutsi 154
Tolga, İzmir 521, 522, 526-528
Topbaş, Mustafa 120
Topbaş, Sabahattin 321, 327, 328
Tosunzade, Abdurrahman 172
Troçki, Leon 66, 122-124
Tunagür, Yaşar 304
Tuncer, Kenan 170, 178
Turanoğlu, M. Uluğ 154
Turhan, Mediha 172
Tuğ, Salih 533, 534, 568
Tural, Cemal 346
Türkeş, Alparslan 210, 406, 407, 424, 519, 520, 551, 554, 592, 594
Türel, Yusuf 321
U
Uğur, Hasan 327, 328
Uğurses, Zihni 594, 596, 636, 637, 679
Ulaş, Fahrettin 321
Unakıtan, Kemal 110
Uras, Güngör 683, 689, 690, 692
Uşaklı, Ömer Bedrettin 154
Ü
Ülken, Aydın 526
Ülker, Ahmet Asım 58, 64, 68, 76, 79-82, 85, 91, 92, 99, 101, 115, 116, 118, 126-128, 131- 133, 135, 139, 141-143, 169- 179, 181-185, 197-199, 201- 205, 207, 208, 214, 221, 230, 231, 239-241, 247-249, 252- 255, 256, 258, 259, 261, 272, 303, 307, 316, 319, 320, 326, 335, 351, 352, 354, 357, 387, 397, 405, 414, 415, 417, 437, 444, 483-485, 487-489, 491, 500, 505, 522, 587, 590, 591, 593, 594, 601, 607-609, 631, 640, 662, 681, 685, 686, 699, 701, 710-713
Ülker, Ali (Ahsen Özokur’un oğlu) 83, 103, 274, 277, 293, 396, 397, 484, 533, 534, 536, 538, 539, 568, 576, 643, 646, 647, 652
Ülker, Ali (Sabri Ülker’in oğlu) 35, 36, 235, 237-239, 241, 242, 246, 269, 270-279, 292
Ülker (Ataseven), Betül 240, 290, 465-467, 669
Ülker, Fatih 643, 669, 674
Ülker, Fatma 117, 190, 652
Ülker, Güzide (İman) 76, 130, 220, 222, 235-237, 248-251, 258, 259, 269, 270, 280, 292, 316, 319, 387, 388, 401, 465- 467, 469, 551, 591, 617, 645, 670, 675, 677, 678, 682, 712, 713
Ülker, İbrahim 652
Ülker, Meryem 652
Ülker, Murat 36, 38, 59, 60, 62, 69, 109, 111, 113, 115, 118, 165, 213, 219, 240, 245-248, 253, 255, 271, 276, 280, 292, 300, 344, 373, 375, 387, 395, 398, 418-420, 424, 437, 440, 442-444, 456, 462, 466, 469, 489, 491, 492, 503, 532, 535, 536, 539-544, 547, 556, 557, 559, 570, 575, 605, 645, 669, 673, 692, 699, 701, 704, 707, 710, 713
Ülker, Mustafa 643, 669, 670, 673
Ülker, Rahmi 217
Ülker, Yahya 618, 643, 669, 670, 677
Ülker, Zehra 174, 230
Ülker, Zeynep 652
Ülkücü, Aydın 437
Ürgüplü, Suat Hayri 333, 377
V
Vahideddin, Padişah 107
W
Wiederkehr, George 475, 479
Y
Yalçın, Süleyman 564
Yalçıntaş, Nevzat 120, 129, 130, 142, 555, 562, 563
Yaramanoğlu, Hüdai 447, 661
Yavuzer, Haluk 270, 433-435, 441, 443
Yazıcı, Kâmil 327-329, 472
Yazıcı, Osman 475
Yelmen, Hasan 326
Yener, Faruk 265
Yıldız, Ziya 164, 166, 341, 342, 639
Yılmaz, Mesut 554
Yozgat, Hasan 343, 595, 679
Yöntem, Ali Canip 154
Yusuf Ziya 153, 171
Yusuf Ziya Bey (şekerci) 171
Yurdagül, Metin 38, 499, 500, 501, 509, 510, 512, 514, 567
Yurdakul, Mehmet Emin 210
Yurdoğlu, Lebit Fehmi 154
Yüceses, Fethi 192
Yüceses, Hamiyet 178, 192
Yücesoy, Ekrem Şevket 560, 561
Yüksel, İsmet 51
Z
Zaim, Sabahattin 321
Zorlu, Fatin Rüştü 332, 554
Zweig, Stefan 197