“Hükümet Bisküvisi”nin 1950’lerden sonra, hangi aşamalardan geçerek gerçek kimliğine ulaştığını, Ülker reklamlarının hazırlanıp, kamuoyu ile buluşması için büyük emek veren ünlü reklamcılar Yüksel Ertan, Haluk Mesci, İzmir Tolga ve Ümit Çelebi anlatıyor...
Türkiye’de sinema ve televizyon reklamcılığının öncülerinden, İstanbul Reklam’ın sahibi Dr. Süheyl Gürbaşkan, 9 Şubat 1980 tarihinde meslektaşı Vural Sözer’e Cenevre’den gönderdiği mektupta, ideal bir reklam metninin içeriğinin nasıl olması gerektiği hakkında şunları yazıyordu:
- Reklam metninde, söylenecek bir mesajın özü, söylemek istediğiniz mesajın biçiminden daha önemlidir.
- Reklam metninde, önemli bir fikir unsuru bulunmalıdır.
- Reklam metni, bilgi ‒hem de çok yönlü bilgi‒ vermelidir.
- Reklam metni, can sıkıcı olmamalıdır.
- Reklam metni, hoşa gitmelidir.
- Reklam metni, günün zevklerine hitap etmelidir.
- Reklam metni, “bir kalem”den çıkmalıdır.
- Reklam metni, ‒başarılıysa‒ uzun süre değerlendirilmeli, kullanılmalı, kısaca tekrar edilmelidir.
- Reklam metni, gerçeği söylemelidir.
- Reklam metni, hayalimizi de süslemelidir.
- Reklam metni, kişilik taşımalıdır.
- Reklam metni, kısa yazılmalıdır.
- Reklam metni, uluslararası bir sesleniş olmalıdır.
- Reklam metni, özgür bir anlam taşımalıdır.
- Reklam metni, bir diğerinin kopyası, taklidi olmamalıdır.54
Sabri Ülker de, Dr. Süheyl Gürbaşkan’ın tarif ettiği gibi, ürünleri için hoşa giden, gerçeği söyleyen, az, öz ve özgün reklam istiyordu. Bu işe, üretim ve pazarlama kadar önem veriyordu.
Sabri Ülker, Türk halkının Ülker reklamlarıyla nasıl tanıştığını ise, danışmanı Dr. Mustafa Özel’e şöyle anlatmıştı:
14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra Demokrat Parti iktidara geldi. O zamana kadar tabii radyo dinleniyor, ama çok yaygın değildi. Menderes ve Demokrat Parti’nin yükselişiyle memlekette bir siyasi heyecan başladı. İnsanlar, radyoya ve haber programlarına daha yatkın hale geldiler. Biz de, 19.00 haber bülteninden hemen sonra reklam vermeye başladık. Bundan sonra, bir talep patlaması yaşandı. Bunun üzerine şunu öğrendik: İnsanlar haberleri dinliyor. Haberlerin arkasından çeşitli konularla ilgili hükümet bildirisi yayınlanıyor, hemen arkasından da Ülker’in bisküvi reklamları... İnsanlar, bakkallara gidip, “Yarım kilo, bir kilo Hükümet Bisküvisi verir misiniz?” diyorlarmış.
Şimdi, bakalım, “Hükümet Bisküvisi” 1950’lerden sonra, hangi aşamalardan geçerek gerçek kimliğine ulaşmış. O dönemleri de, Ülker reklamlarının hazırlanıp, kamuoyu ile buluşması için büyük emek veren ünlü reklamcılar Yüksel Ertan, Haluk Mesci, İzmir Tolgave Ümit Çelebi’den dinleyelim...
Ülker, o yıllarda “ASÜ” harflerinin bulunduğu “Asım-Sabri Ülker”i çağrıştıran bir logo kullanıyordu. Ülker’le ilgili çalışmalarımı sürdürürken, bir gün Pasta Bisküvi’nin ilanı için çizim yapıyordum. Bu arada, rahmetli kızım, annesinin elinden tutmuş, yürümeye çalışıyordu. O sırada, ansızın ilham geldi, “İlk adımlar Ülker için” diye yazdım. Kızım, sanki Ülker’e doğru yürüyormuş gibiydi. Bu slogan, Sabri Bey’in çok hoşuna gitti. İlk ilanımız, Günaydın gazetesinde yayımlandı. Bu arada, okuyucular arasında düzenlenen bir yarışmada ajansımız, Ülker’in ilanıyla birincilik kazandı. Ayrıca, Günaydın’ın bir bayan okuruna da aynı yarışmada ödül verildi.
60’lı yıllarda Cağaloğlu’nda çalışırken, her şeyi tek kişi yürütürdü. Art direktör, grafiker, metin yazarı, tek kişiydi. Ben de bu üç görevi tek başıma yürütüyordum. Reklamın fotoğrafını çekiyor, sloganını buluyor, sonra grafiğini yapıyordum. O günlerde ziyaretime gelen iki kuzenimin birbirlerine çay ikram ederken fotoğraflarını çekmiştim. Sonra o fotoğrafı, Ülker için hazırladığım reklamda kullandım. Slogan olarak da, “Ülker’siz çay saati düşünülemez” diye yazdım. Bu, fevkalade tutuldu. Sabri Beyde çok beğendi.
Ülker firmasıyla, 1966 yılından 1976’ya kadar yoğun bir çalışma yaptım. Bu süre içinde, 100’e yakın ambalaj grafiği çizdim. Ayrıca, gazete ve dergilerde yayımlanacak ilanları hazırladım. Ardından da, halen kullanılmakta olan Ülker logosunu oluşturdum. Bu logo çok beğenildi.
Bu arada Sabri Bey, bana gülerek, “Yüksel Bey, sizin yüzünüzden 500 bin lira zarar ettim” dedi. Sebebini sorduğum zaman, şu cevabı verdi:
“Türkiye’nin muhtelif yerlerindeki ‘Ülker’ tabelalarını değiştiriyoruz. Yeniden yaptırıyoruz. İşte bu 500 bin liralık masraf oradan kaynaklanıyor.”
Sabri Bey’in bu hoş esprisini, şu sözlerle cevaplandırdım: “Sabri Bey, hemen işimden istifa edip, tabelacı dükkânı açayım, bütün işlerinizi ben yapayım.” Zaman içinde, bu logolar, antetli kâğıtlarda, zarflarda ve basılı evrakta da kullanılmaya başlanacaktı.
“Ülker, Avrupa Birliği’ne Türkiye’den önce girdi”
Sabri Bey’le iş görüşmelerimizin dışında sohbetlerimiz de oluyordu. Bir gün gündemimizde Avrupa Birliği konusu vardı. O yıllarda Avrupa standartlarında ambalaj yapıyorduk. Sabri Bey, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi konusunda çekingendi. Sebebini sorduğumda, “Avrupa’nın bisküvileri buraya gelince, onların yanında Ülker’in satışı zor olur” demişti.
Aradan yıllar geçti. 1992’de Almanya’nın Bergisch Gladbach şehrinden karayoluyla Köln’e doğru gidiyordum. Yanımda da yardımcım vardı. “Yüksel Bey, arkaya bir bak” dedi. Arabanın aynasından arkaya baktım, bir de ne göreyim, bir Ülker TIR’ı geliyor. Ben, o ana kadar Ülker ürünlerinin kamyonla dağıtıldığını tahmin ediyordum. İlk defa üstünde kocaman “Ülker” yazan bir TIR gördüm. Biraz daha ilerledim. Yardımcım, ikinci defa uyardı. “Yüksel Bey, bir de karşıya bakar mısınız?” Karşıya baktım, üstgeçitten tam 90 derecede bir başka Ülker TIR’ı daha geçiyordu.
Evet, Türkiye’den tam 2.000 km uzaktaydık. Arkamdan ve önümden iki Ülker TIR’ı geçiyordu. İşte bu manzarayı görünce, ne kadar mutlu oldum, ne kadar sevindim, bilemezsiniz. Çünkü Ülker, Avrupa Birliği’ni fethetmişti.
Şimdi, bugünkü duruma gelelim. Yıllardır Almanya’da yaşıyorum. Alman marketlerindeki gıda bölümlerinde Ülker’in reyonları var. Bu ürünleri, hem gurbetteki Türkler, hem de yerel halk alıyor.
Sabri Bey, benim reklamcılık hayatımda çok önem verdiğim iki-üç şahsiyetten biridir. Kendisiyle 1970’lerin başında oluşan iş ilişkimiz, zaman içinde baba-oğul, ağabey-kardeş ve usta-çırak ilişkisine dönüştü.
1973 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni bitirdikten sonra İstanbul’da, Eli Acıman’ın sahibi olduğu Man Ajans’ta çırak yazar olarak işe başladım. Ülker ürünleriyle tanışmam da 1974 yılında oldu. Daha sonra çeşitli reklam ajanslarında bulundum ve uzun yıllar Ülker’le çalışma fırsatı elde ettim.
Ülker’le verimli çalışma dönemim, 1978 yılında, Birleşik Reklamcılık Şirketi’ni kurduğumuz zaman başladı. İleriki yıllarda bu çalışmamız artarak devam etti.
“Sabri Bey, reklamın önemini, işin başında kavramış”
Sabri Bey’le çalışırken, kendisinden pek çok şey öğrendik. İşin ilginç yanı, sadece üretim ve sanayi konusunda değil, reklam konusunda da bir şeyler öğrendik. Aslında, İzmir Tolga ve rahmetli Aydın Ülken’le birlikte okumuş-yazmış insanlardık. Reklam konusunda birikimimiz vardı. Ancak, bu konuda gerçekten Sabri Bey’den çok değişik şeyler öğrendik.
Sabri Bey, reklamın önemini, daha iş hayatının başındayken kavramış bir insandı. Bize, radyonun ulusal ölçekte tüm ülke sathına ulaşabilen tek reklam aracı olduğu dönemde, reklamı nasıl etkin kullandığını anlatmıştı.
Sabri Bey’in bu konuda anlattıkları özetle şöyleydi:
“Biz, Ülker olarak, reklamlarımızı ‘Ajans Haberleri’ denilen yahut da ‘Öğle Ajansı’, ‘Akşam Ajansı’ denilen haber saatinin hemen bitimine koymuştuk. Bizim reklamlarımızı radyonun haber spikeri okuduğu için, dinleyiciler, markamızı ‘devletin sesi’ ile duyuyorlardı. Çünkü o dönemde, devletin sesi, önemli bir unsurdu ve halk kitlelerinde kabul görüyordu.
Reklamlarımızı belki özellikle öyle planlamamıştık, ama şartlar öyle getirmişti. Radyo spikeri, haberi bitirdiği zaman, ‘gong’ vuruyor, arkasından ‘reklamlar’ anonsuyla birlikte ‘Ülker’siz çay saati düşünülemez’ reklamı giriyordu. İşte bu reklam anonsumuz, sanki Ankara’dan, devletin tepesinden bütün yurda yayılan bir mesaj gibiydi.”
“Ülker başarıyı, dağıtım ve fiyat politikasıyla yakaladı”
Sabri Bey’den bir de şöyle bir tespit dinlemiştim:
“Bazen, reklama rağmen sattık...”
Yani, ürün o kadar güzel, o kadar hoş ve lezzetli ki, reklam kötü de olsa, tüketici aptal olmadığı için, o ürünü benimsiyor ve satın alıyor. Üniversitede, İş İdaresi okudum. Kitaplardan okuduklarımın yanı sıra, iş hayatında etten kemikten örnek bir vaka gördüm. Onun adı “Ülker”di.
70’li yıllardan itibaren reklamcılık yapıyorum. İş âlemiyle içiçeyim. İşte bu zaman içinde Sabri Bey’den şu tespiti dinledim:
“Bir markanın güçlü olabilmesi için önce dağıtım yaygınlığının iyi olması lazım. Çünkü pazar payı ve kârlılık, dağıtımla doğru orantılıdır.”
Ülker firması, 1979’larda grev ve lokavtlardan epey çekmiş. Tabii aynı dönemde reklamlardan yana da şansı yaver gitmemiş. Olaylar nedeniyle reklam işine yoğunlaşmamış. Böylesine kritik bir dönemde grevci işçiler fabrika alanında davul-zurna çalıyor, tencere kapaklarını birbirine vuruyormuş. Biraz ortalık durulduğu zaman, biz devreye girmiştik. O döneme göre, çok çağdaş yenilikler yapmaya başlayan Ülker firması, bütün distribütörlerini, plasiyerlerini İstanbul’da topladı. Bu toplantıda Sabri Bey, reklamla ilgili planlarını, üretimle ilgili hedeflerini açıkladı.
Sabri Bey, çok az konuşurdu. Çok özlü sözler söylerdi. Hiç unutmuyorum, reklamla ilgili faslı anlatırken, geçmiş dönemde yaptıkları reklamların iyi olmadığından bahsetmiş, cümlesini şöyle tamamlamıştı:
“O dönemde, reklamlara rağmen sattık.”
Sabri Bey’in bu değerlendirmesini hâlâ tüm iş görüşmelerinde anlatırım.
“ ‘Nat Nat Nat, Çokonat...’ herkesin dilindeydi”
Sabri Bey, inanılmaz vefalı bir kişidir. İnsanların ufak tefek kusurlarını görmezden gelir. Irk, din ve millet ayrımı yapmaz. İş ahlakı konusunda abide gibi bir beyefendiydi.
Ülker’in çok reklamını yaptık. Çalıştıkları iki ajanstan biriydik. Galiba şimdi 20’nin üzerinde ajansları var. Ama biz, ajanslardan biri değiliz. Sabri Bey’le ilgili değerlendirmelerimi, bir iş ilişkim var diye yapmıyorum. Evet, iş ilişkim yok. O dönem, benim için geçmişte kalmıştır.
Yaptığımız işlere gelince... “Çokonat” isimli ürün için bir film yapmıştık. O zamanlar Ülker reklamlarının olabildiğince sakin ve mütevazı olması gerekiyordu. Ama biz, genciz, “Daha iyi şeyler yapalım” diyorduk. Bir Çokonat Treni yaptık. Bir de Mazhar Fuat Özkan’a bir cıngıl yaptırdık:
“Nat nat nat, Çokonat...” Evet, bu nakarat herkesin dilindeydi.
O yıllarda Ankara’nın Gençlik Parkı’nda dolaşan güzel bir tren vardı. Bu reklam filminde onu kullandık. Trenin makinistini de filmde oynattık. Makinist, çok şirin biriydi. Filmi izleyen görevlilerden biri, “Trenin makinisti, Sabri Bey’e benziyor, yayınlamasak mı acaba?” dedi. Yaptığımız çalışmaları, teklif halinde Sabri Bey’e götürdüğümüzde, eğer beğenilmezse, çok kibar bir şekilde, “Başka bir şey düşününüz” derdi. Biz, her seferinde aynı cümleyle karşılaşırdık. Baktı ki anlamıyoruz, o zaman yine aynı kibarlık içinde şu uyarıyı yapmıştı:
“Beyler; biz, Ülker için müstesna filmler istemiyoruz.”
Evet, Sabri Bey’in bu sözünü hiç unutamam. Sabri Bey, mesajlarını hep nükteli bir şekilde verirdi. Hiçbir zaman yüz göz olmazdı. Ama her konuda başkalarının fikrine saygı gösterirdi.
Çalışmalarımızı 10-15 günde bir Sabri Bey ile Orhan Bey’e sunardık. Bu görüşmelerimiz sırasında, Sabri Bey “Bir bakın bakalım” diyerek, yeni ürünlerinden, bize ikram ederdi. Bu ikramın içinde ürünü test ettirme de vardı. Ürünlerin tadına bakarken, Sabri Bey’den çok şey öğrendik. Mesela, çikolatalı ürünler, biraz durduktan sonra daha lezzetli olurmuş.
Sabri Bey’in reklamlarla ilgili olmazsa olmaz kuralları vardı. Bu kurallar, zaman içinde bütün dünyada evrenselleşti. O kurallar şunlardı:
- Çocuk istismarı
- Seks istismarı
- Abartılı ürünler
İşte bu sakıncaların yazılı kuralları yokken bile, Ülker reklamlarında yasaktı. Sabri Bey, “yasak” sözünü kullanmazdı. Sadece, “Bunu yapmayalım” diyerek mesajını verirdi.
“Sabri Bey, ürün reklamının öncülerinden”
Sabri Bey’in, Türkiye’de reklamın ne olduğunun anlaşılmasına da katkısı var. Bunu, şöyle ifadelendirebiliriz: “Reklam, iş yapar arkadaş.”
Ülker’in 1945 yılına ait reklam kupürü var. Ülker bisküvi ilanı, kara kalem... Çok hoştu. 1945’lerde Akbabadergisinde filan yayımlanmış. Daha sonraki yıllarda esaslı bir şekilde radyo reklamına geçilmiş. Bilindiği gibi, “Akşama babacığım, unutma Ülker getir” gibi reklamlar... Bunu evirip çevirip biz de kullandık.
Türkiye’de reklam, bir zamanlar birçok insan için fanteziydi. Neden fanteziydi? Çünkü Türkiye bir satıcı piyasasıydı. Yani, sen malını yaparsın, ondan sonra senin fabrikanın önüne gelirler, “Aman bize mal var” diye senin elini öperler. “Bu adamı biraz kollayın” dersin ve malını verirsin. Yani, bakkalların sigarayı, margarini, tezgâh altından sevdiği müşteriye verdiği dönemler. Türkiye’nin kıtlık dönemleri demeyelim de, satıcının kral olduğu yıllar...
Satıcının kral olduğu yıllarda, sen malını satarsın ve kendi kalıbının içinde dönersin, ama eğer ürünlerinle ilgili, ilerisi için bir boşluk yaratacak kadar talebi yüksek tutarsan, onun içine doğru büyüyorsun. Şimdi, Türkiye’deki çeşitli şirketlerin büyüme eğilimine bakarsanız, en kötü yıllarda dahi aksatmadan büyümüş ve büyümeye devam eden bir grup ararsanız, Ülker bir numaradır.
Reklamcılığa, 1985 yılında başladım. Aynı zamanda, çalıştığım reklam ajansının kimliği altında Ülker’e hizmet vermeye de başladım. Ülker, mesleki eğitimime en çok katkısı bulunan iki müşterimden biridir.
Satış olmadan, önsezi olmadan, kamuoyunu ve halkı tanımadan, onunla yakın ilişkiye girmeden, ondan biri olmadan bu işin yapılamayacağını da Ülker’den öğrendim.
Ülker, Alpella çikolatalarını çıkarma kararı almıştı. Ben de pazarlama dalında doktoramı vermiştim. Çok iyi pazarlama bildiğimi düşünüyordum. Bu düşünceyle, Sabri Bey’e “Biz Alpella adında taklit bir ürünle piyasaya girmeyelim. Bu, doğru bir şey değil. Biz, özgün ürün çıkaralım” dedim. Sabri Bey ve Orhan Bey, bana şu karşılıkta bulundular:
“Biz, Ülker çikolatayı, bu pazarda korumak istiyoruz. Ayrıca, çikolata tüketimini de artırmak arzusundayız. Üstelik ‘Alpella’ adını yıllar önce tescil ettirdik. Bu, bizim doğal hakkımızdır.”
Sabri Bey, bu açıklamayı yaparken, önündeki kâğıda adeta bir askeri harekât planı çizer gibi Milka’nın yanına artı, Alpella’nın yanına çarpı, Ülker çikolatanın yanına da daire çizimi yapmıştı. İtiraf edeyim, üniversitede bu kadar kıymetli bir ders almadım. O anlatımın sonrasında da, gerçekten Alpella, pazara çok hızlı ve çok başarılı girdi. Bu başarının arkasından, Türkiye’nin çikolata tüketiminde yüzde 100’lere varan bir artış oldu.
O sıralarda Nestlé, kritik bir dönemdeydi. Fabrika da üretim yapamıyordu. Hemen canlandılar, Türkiye’ye yatırım yapma kararı aldılar.
“Sabri Bey, açık fikirli ve son derece ileri görüşlüydü”
1987 veya 1988’de, Vakıf Gureba Hastanesi’nin tanıtımıyla ilgili bir çalışma yapılacaktı. Bu çalışma sırasında, hastane başhekimi Prof. Dr. Asaf Ataseven’in yanı sıra Sabri Bey de bulunuyordu.
Çalışma başladı, orada hazır bulunanlardan biri, benim soyadımdan çağrışım yapmış olacak ki, “Basında da gazeteci bir Çelebi var, siz onu tanıyor musunuz?” dedi. Sabri Bey, “Çelebi, çok geniş bir ailedir. Bütün Çelebiler birbirini tanımaz” cevabını verdi. Onun üzerine, “Benim eşim de gazeteci. Siz, kimi soruyorsunuz?” deyince, “Cumhuriyet gazetesinde bir Bünyamin Çelebi var. Vakıf Gureba hakkında hiç de hoş olmayan bir haber yapma çalışması içinde. Siz, kendisini tanıyor musunuz?” dedi. Ben de, “Oldukça iyi tanıyorum” dedim. Karşımdaki kişi “Nasıl?” deyince, “Benim eşim” cevabını verdim. Tabii ortalık, tahmin edilebileceği gibi, buz gibi oldu. Bunun üzerine Başhekim Asaf Bey, “Bu gazeteci, Vakıf Gureba’nın tüzüğünü ve birtakım belgeleri istiyor. Ümit Hanım, biz bunların hepsini size teslim ettik. Eşiniz niçin bizi arayıp duruyor?” diye sordu. Ben de Prof. Ataseven’e, “Efendim, ben onun mesleğine saygı duyuyorum, oda benim mesleğime... Benim mesleğim sizin sırrınızı tutmak, onun mesleği ise, sizin sırrınızı bulmak. Ama aracı ben değilim” dedim.
Sanıyorum Sabri Bey’in bana karşı bir güveni varsa ‒ki, bu lütuftur‒ oluşmasında, benim ağzımın sıkılığına olan güveninin etkisi vardır.
Sabri Bey, çok açık fikirli bir insandı. Son derece ileri görüşlüydü. Yapı olarak dönüp baktığınızda, size bir şeyi empoze eden, yönlendiren bir yapısı yoktu. Dinlerdi, çok saygıyla dinlerdi. Kabul etmediğini anlardınız, ama sizi rencide etmemek için bunu söylemezdi.
Bir gün Sabri Bey, sanıyorum, Ülker Halley ürünü için “Ümit Hanım, yaptığınız filmi çok beğendim, ama filmi yeterince izleyemiyoruz, hiç rast gelmedim” dedi. Ben de, “Sabri Bey, siz, içinde tansiyon problemi çözen, kardiyovasküler birtakım rahatsızlıklara iyi gelen bir gofret yapmadınız ki, ben onu sizin izlediğiniz saatlere denk getireyim. Bunu çocuklar yiyor. Biz de çocuk programlarına koyuyoruz Sabri Bey. O yüzden siz seyredemiyorsunuz” dedim.
Aslında, Sabri Bey’e büyük ayıp yapmıştım. Ama verdiği cevap çok hoşuma gitti: “Demek ki siz, benim içimdeki çocukluğu görmemişsiniz.”
“Sabri Bey, Ülker’i evlatlarından ayırmadığını söyledi”
Bir gün Sabri Bey ile Murat Bey ve Ali Bey, Ülker’in kurumsal algılanması, kurumsal yapısı, kimliğinin nereye gittiği ve geleceğinin ne olabileceği konusunda çok özel bir toplantı yapıyorlardı. Lütfedip, beni de o toplantıya aldılar.
Toplantı, kara listelerin ortalıkta dolaştığı dönemde yapılıyordu. Bu sırada, kendilerine, şunu söyledim:
“Biz, kapımızı kapatır ve perdemizi örtersek, merak uyandırırız. Oysa camın içi çok hoş, çok güzel. Bunu, mümkün olduğu kadar insana açalım, gösterelim; çok faydalı olur.”
Sabri Bey, beni dinledikten sonra, şu cevabı verdi:
“Ülker, benim bir evladım. İnsan, evladını iyisiyle, eğrisiyle, doğrusuyla sever. Bir evladı suçlu olursa, onu unutmaz, sarar. Ama öbür evlatlarını bunun için feda etmez. Dolayısıyla ben, Ülker’in hayat boyu devam etmesini, başarılı olmasını istiyorum. Ülker’in benden sonra sürmesi için, onu bir evladım kadar korurum. Çünkü ona evlatlarım kadar güveniyorum.”
Sabri Bey, Ülker firmasını evladı gibi görüyordu. Oysa ben, henüz bir şirket kimliğinin kişiliği olduğunu düşünemiyordum.
Şimdi, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde “Marka Kimliği” dersi veriyorum ve Sabri Bey’in bu tespitini sürekli kullanıyorum. Öğrencilerime, şirketlerin ruhu olduğunu, kimliği olduğunu ve bu kimlikler içinde hareket edeceklerini anlatıyorum.
Sabri Bey, bunu o kadar duygusal ve o kadar güzel anlatmıştı ki, o benim için sadece bir anı değildi. Bambaşka bir şey, içimin titrediği bir şey...
Sabri Ülker’in reklam ve reklamcıya verdiği önemi, dostları merhum Asım Kocabıyık ve Prof. Dr. Salih Tuğ da anılarında naklediyordu. Bu arada, yeğeni Faruk Berksan, Ülker’in tüm ürünlerinin isim babasının da Sabri Bey olduğunu açıklıyor. Torun Ali Ülker ise, dedesinin dış mekân reklam alanları seçimindeki kriterlerini anlatıyor:
Asım Kocabıyık: “Reklamın ne kadar önemli olduğunu Sabri Bey’den dinledim”
60’lı yıllarda bir arkadaşın Ankara Reklam adında bir reklam ajansı vardı. Sabri Bey’le reklamcımız da tesadüfen aynı firmaydı. Sabri Bey’in reklamları daima yüklü olurdu. Kendisine bir gün, “Sabri Bey, bu reklamları ne zaman hafifleteceksiniz veya kaldıracaksınız?” diye sorduğumda, “İşi kapattığım zaman” cevabını almıştım. Böylelikle, reklamın ne kadar önemli olduğunu, Sabri Bey’den dinlemiş oldum.
Tabii Sabri Bey’in iş konusu, gündelik hayatta sarf edilen, tüketilen maddeler olduğu için, reklama daha çok önem veriyordu. Benim yapacağım reklam ise, Türkiye’de birkaç bin kişiyi ilgilendiriyordu.
Kısacası, Sabri Bey’in reklamları, milyonları ilgilendiriyordu.
Prof. Dr. Salih Tuğ: “Sabri Bey, ‘Ben reklamcının zihniyetine bakmam, mahsulüne bakarım’ dedi”
Sabri Bey’e bir gün, Milli Kültür Vakfı’nda, “Sizin reklamlarınıza çıkan bir arkadaş var. O reklamı tanzim eden, senaryoyu yapan kimselerin biraz farklı düşüncelere, yani bir miktar sosyalist düşüncelere sahip oldukları ifade ediliyor” demiştim. Sabri Bey, bu sözlerime şu karşılığı vermişti:
“Vallahi ben, reklamı bilirim. Reklamcının kim olduğunu bilmem. Bakın bu, bir iş idaresidir. Ben, reklamın mahsulüne bakarım. Tıpkı benim mahsulümün halk tarafından yahut tüketici tarafından beğenilmesi gibi. Yoksa ben, onun sahip olduğu zihniyete bakmıyorum. Zihniyet, beni alakadar etmez.”
Faruk Berksan: “Ülker’in bütün ürünlerinin ismini Sabri Bey koymuştu”
Sabri Bey, tüm mamullerle ilgili reklamları da tek tek inceler, görüşlerini ve tenkitlerini yaptıktan sonra, nihai kararı kendisi verirdi. Bütün ürünlerin isimlerini Sabri Bey koymuştu. Hiç unutmuyorum, bir ürüne “Çokoprens” adını verdiği zaman, kendisine, “Amca, bu Çokoprens garip bir isim, olmaz” demiştim, kendisinden “Hayır, olacak” cevabını almıştım. Bir müddet sonra,o ürüne talep oluşunca, zaten ismin de anlamı kalmıyordu.
Sabri Bey, ürün isimlerinin yanı sıra, paketlerin şekil ve rengine varıncaya kadar her konuyla ilgili ve karar sahibiydi.
Ali Ülker: “Sabri Bey, reklam için stratejik dış mekân seçerdi”
Dedem, iş hayatında reklama da çok önem verirdi. Özellikle dış mekânlarda reklamların yerini seçerken, çok stratejik davranırdı. Mesela, Kabataş vapur iskelesinin üzerindeki Ülker reklamı, İstanbul’un hem Asya hem de Avrupa yakasından rahatlıkla görülebilirdi. Söz konusu reklamın olduğu dönemde, henüz Boğaziçi Köprüsü yoktu. Üsküdar-Kabataş hattı, Asya ile Avrupa arasındaki en önemli bağlantı noktasıydı. Ülker reklamı da, o bağlantı noktasının adeta tepesinde yer alıyordu.
54. Süheyl Gürbaşkan, Bir Reklâmcı Aranıyor, s. 66-81, İstanbul Reklâm Yayınları, İstanbul, 1980.
Sabri Ülker’in Hayat Hikâyesi
Kırımlı Devletler Ailesi, 60 yılda dört savaş ve bir ihtilal yaşadı.
“Ülker Fırtınası” romanından dev bir marka ve soyadı doğuyor.
1944’ün “Türkiye markası” Ülker, 1994’te “dünya markası” oluyor.
Altı torundan ortak söylem: “Sabri Ülker’in torunu olmak, çok büyük sorumluluk istiyor.”
Ülker Fırtınası ile özgürlüğe kavuştu Ülker Fırtınası ile ebedi yolculuğa çıktı.
Sabri Ülker, 92 yıllık yaşamının ardında “Hoş bir sadâ” bıraktı...
16 Eylül 1920 Sabri Ülker, Kırım’ın Aluşta şehri Küçük Lambat köyünde dünyaya geldi.
15 Haziran 1929 Annesi Şakire Hanım, babası Hacı İslam Efendi, ablası Sıdıka, ağabeyleri Asım ve Hakkı’yla birlikte Kırım’dan İstanbul’a göç ettiler. Sabri, annesi ve babasıyla beraber Tekirdağ’ın Saray ilçesi Büyükmanika (Büyükyoncalı) köyüne gitti. Aile, bu köye yerleşti. Diğer çocuklar ise, yaşamlarını İstanbul’da sürdüreceklerdi.
Eylül 1929 Sabri, Kırım’da üç yıl eğitim görmüştü. Ancak, Türkiye’ye gelince, ilkokula 1. sınıftan başlamak zorunda kaldı.
1932 Sabri’nin ağabeyi Hakkı hastalanıp, İstanbul’da hastaneye kaldırıldı. Bunun üzerine aile, Bü- yükmanika köyünden İstanbul’a taşındı. Sabri’nin okul kaydı, aynı yıl Büyükmanika İlkokUlu’ndan Kadırga 3. İlkokulu’na alındı.
1934 Kırımlı Devletler Ailesi, Türkiye’de, Soyadı Kanunu ile birlikte “Berksan” soyadını aldı.
Eylül 1934 İlkokuldan mezun olan Sabri, aynı yılın sonbaharında İstanbul Erkek Lisesi’nde ortaöğreni- me başladı.
15 Aralık 1934 Ağabeyi Hakkı, Büyükmanika’da vefat etti.
Eylül 1935 Parasız Yatılı Sınavını kazanması üzerine, İstanbul Erkek Lisesi’ndeki kaydı, Bilecik Ortaokulu’na nakledildi.
20 Temmuz 1937 Bilecik Ortaokulu’ndan “pekiyi” dereceyle mezun oldu. Aynı yılın sonbaharında, lise öğrenimi için Kütahya’ya gönderilecekti.
22 Temmuz 1940 Kütahya Lisesi’nden “pekiyi” dereceyle mezun oldu. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, ailesi İstanbul’dan Ankara’ya taşındığı için yükseköğrenime gidemedi, ağabeyi Asım Berksan’ın Ankara’nın Anafartalar Caddesi’nde açtığı şekerci dükkânında çalışmaya başladı.
25 Eylül 1941 İstanbul’daki Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nda yükseköğrenime başladı.
16 Eylül 1944 Asım ve Sabri Berksan kardeşler, “Ülker” markalı bisküvi imalatına başladılar.
1 Ekim 1944 Sultanahmet Yüksek Ticaret Okulu’nu “pekiyi” dereceyle bitirdi. Ardından da ağabeyi Asım Berksan’ın İstanbul-Sirkeci’deki şekerci dükkânına ortak oldu.
1 Kasım 1947 Yedek subay adayı olarak, Ankara’da silah altına alındı. Kıta hizmetini ise Diyarbakır’da sürdürecekti.
20 Mayıs 1949 Güzide İman’la İstanbul’da evlendi.
14 Ağustos 1950 İlk evlatları Ahsen dünyaya geldi.
1953 Babası Hacı İslam Efendi İstanbul’da vefat etti.
26 Ağustos 1954 Aile, “Berksan” olan soyadını, mahkeme kararıyla “Ülker” olarak değiştirdi.
28 Ekim 1954 İlk erkek evlatları Ali dünyaya geldi.
1957 Ülker’in, Topkapı semtinde kurulan ilk bisküvi fabrikasının temeli atıldı. Şirket merkezi, bir süre sonra Eminönü’nden Topkapı’ya taşınacaktı.
21 Mart 1959 İkinci erkek evlatları Murat dünyaya geldi.
20 Ocak 1963 Evlatları Ali, bir doktor hatası sonucu İstanbul’da vefat etti.
10 Ocak 1969 Annesi Şakire Hanım, İstanbul’da vefat etti.
1 Mart 1987 Asım ve Sabri Ülker kardeşlerin 1944’te başlayan iş ortaklığı sona erdi.
13 Kasım 1989 Ülker Grubu Şirketleri, Yıldız Holding çatısı altında toplandı.
31 Ocak 1994 Ablası Sıdıka Hanım vefat etti.
5 Nisan 2000 Ülker Şirketi’nin İcra Kurulu Başkanlığı görevini oğlu Murat Ülker’e devretti.
6 Temmuz 2001 Ağabeyi Asım Ülker vefat etti. Cenazesi, Edirnekapı Mehmet Akif Şehitliği’ne defnedildi.
13 Eylül 2010 Hayat arkadaşı Güzide Ülker İstanbul’da vefat etti. Merhumenin cenazesi, 14 Eylül 2010 Salı günü Fatih Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra Eski Kozlu Mezarlığı’nda ebedi istirahatgâhına tevdi edildi.
12 Haziran 2012 92 yıllık hayatının ardından, İstanbul Çamlıca’daki ikametgâhında vefat etti. Merhumun cenazesi, 13 Haziran 2012 Çarşamba günü Fatih Camii’nde, öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından, Eski Kozlu Mezarlığı’nda, eşi Güzide Ülker’in yanı başındaki kabrine defnedildi.
Söyleşi ve Yazışmalar
Söyleşi ve yazışmalar; 3 Ağustos 2006 - 18 Ocak 2014 tarihleri arasında yazar Hulûsi Turgut ile araştırmacı Ali Osman Mola tarafından Adana, Ankara, Antalya, Bilecik, Bolu, Edirne (Keşan), Eskişehir, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Manisa, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ (Büyükyoncalı ve Karamehmet köyleri) ile Kırım ve Brüksel’de yapıldı. Yaklaşık 400 saatte 166 kişi ile gerçekleştirilen 195 söyleşi ve yazışma için, yurtiçi ve yurtdışında 55 bin km yol kat edildi.
Abdul Wahab Al Bunnia (Yazışma)
Abdullah Ali Balsharaf (Söyleşi: 20 Ekim 2007, İstanbul)
Abdullah Gül (Yazışma: 23 Kasım 2013, Ankara)
Abdullah Şişmanoğlu (Söyleşi: 10 Kasım 2007, İstanbul)
Abdurrahman Çinbaşı (Söyleşi: 8 Eylül 2006 17 Kasım 2006, İstanbul)
Abdülkadir İman (Söyleşi: 2 Şubat 2007, İstanbul)
Adem Sezer (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 17 Kasım 2006, İstanbul)
Adnan Büyüksoy (Söyleşi: 23 Mayıs 2007, İstanbul)
Agâh Kafkas (Söyleşi: 30 Mart 2007, Ankara)
Ahmet Edip Uğur (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Ahmet Mahir Dindar (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Mayıs 2007, Ankara)
Ahmet Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Ahmet Selvi (Yazışma)
Ahsen Özokur (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 8 Kasım 2012 14 Şubat 2013, İstanbul)
Ali Doğan (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ali Ülker (Söyleşi: 19 Mart 2007, İstanbul)
Asım Kocabıyık (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Asım Taşer, Dr. (Söyleşi: 28 Şubat 2007, İstanbul)
Ataman Yıldız (Söyleşi: 4 Mayıs 2007 - 18 Eylül 2007 26 Ekim 2007, İstanbul)
Atıf Biliközen (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Avni İman (Söyleşi: 13 Aralık 2006 - 26 Ekim 2007, İstanbul)
Aziz Refiğ (Söyleşi : 7 Şubat 2007, İstanbul)
Bayram Babacan (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Betül Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008, İstanbul)
Bülent Çorapçı (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Celal Adan (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Cemil Çiçek (Yazışma: 25 Ekim 2013, Ankara)
Claus Müller (Yazışma)
Deniz Baykal (Söyleşi: 4 Aralık 2013, Ankara)
Devlet Bahçeli (Yazışma: 11 Aralık 2013, Ankara)
Deyvi Florentin (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Dilaver Devlet (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul 21-23 Haziran 2007 - 27 Eylül 2007, Kırım)
Dirk Koedijk (Yazışma)
Doğan Besler (Söyleşi: 10 Ağustos 2006, İstanbul)
Ekrem Şevket Yücesoy (Söyleşi: 31 Ocak 2007, Ankara)
Elmas Akkuş (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Erhan Kurtulmuş (Söyleşi: 8 Şubat 2007, İstanbul)
Erol Erbaş (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Fahri Öksüz (Söyleşi: 12 Ocak 2007, Hatay)
Faik Evirgen (Söyleşi : 18 Eylül 2007, İstanbul)
Faruk Berksan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Faruk Dağyar (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Fatih Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Fikret Evyap (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Firuz Kanatlı (Söyleşi: 1 Şubat 2007, Eskişehir)
Fuat Çanakçı (Söyleşi: 16 Eylül 2006, Samsun)
George Wiederkehr, Dr. (Söyleşi: 10 Kasım 2006, Manisa)
Gülizar Bayraktar (Söyleşi: 2 Nisan 2011, İstanbul)
Hakan Kırımlı, Doç. Dr. (Yazışma: 28 Şubat 2013, 10 Mayıs 2013)
Haluk Mesci (Söyleşi: 7 Şubat 2007, İstanbul)
Haluk Yavuzer, Prof. Dr. (Söyleşi: 30 Aralık 2010, İstanbul)
Hasan Uğur (Söyleşi: 13 Aralık 2006, İstanbul)
Hasan Yozgat Söyleşi: (17 Mayıs 2007, İstanbul)
Hayati Kuru (Söyleşi: 8 Eylül 2006 - 5 Aralık 2006, İstanbul)
Hayri Dinçsoy (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Hilmi Durmaz (Söyleşi: 9 Ağustos 2006, Ankara)
Hüseyin Güneş (Söyleşi: 5 Ağustos 2011, İstanbul)
İbrahim Avcu (Yazışma)
İbrahim Bodur (Söyleşi: 16 Haziran 2009, İstanbul)
İdris Erbaş (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
İsmail Bacacı (Söyleşi: 4 Mart 2013, İstanbul)
İsmet Eldener (Söyleşi: 6 Aralık 2007, Eskişehir)
İsmet Sezgin (Söyleşi: 27 Mayıs 2013, Ankara 24 Ekim 2013, İstanbul-Yazışma: 30 Ekim 2013, Ankara)
İsmet Yüksel (Söyleşi: 27 Eylül 2007 - 6 Ağustos 2012, Kırım)
İzmir Tolga (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Kadir Çeliktürk (Söyleşi: 30 Kasım 2007, Antalya)
Kadir Güler (Söyleşi: 31 Temmuz 2007, İstanbul)
Kâmil Yazıcı (Söyleşi: 14 Ağustos 2007, İstanbul)
Kemal Şentürk (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Kemal Unakıtan (Söyleşi: 9 Şubat 2008, Ankara)
Kerami Mercan (Söyleşi: 2 Temmuz 2007, Edirne / Keşan)
Korhan Tegül (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Kurt Seyit Çalı (Söyleşi: 2 Ağustos 2011 - 6 Temmuz 2012, İstanbul)
M. Kemal Cabıoğlu (Söyleşi: 6 Aralık 2006, İstanbul)
Macit Akın Özoflu (Söyleşi: 8 Kasım 2013, İstanbul)
Mahir Şenbabaoğlu (Söyleşi: 3 Temmuz 2007, İstanbul)
Mahmut Mahir Kuşçulu (Söyleşi: 24 Ağustos 2006, İstanbul)
Mehmet Ağar (Söyleşi: 22 Ocak 2007, Ankara)
Mehmet Ali Eroğlu (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet İman (Söyleşi: 12 Aralık 2006, İstanbul)
Mehmet Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mehmet Kurtuluş (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Mesut Erez (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Metin Emiroğlu (Söyleşi: 18 Eylül 2007, İstanbul)
Metin Yurdagül (Söyleşi: 7 Aralık 2006, Ankara)
Mevlüt Onat (Söyleşi: 5 Aralık 2006, İstanbul)
Mike Acemyan (Söyleşi: 23 Ağustos 2006, İstanbul)
Muallâ Öner (Söyleşi: 13 Mart 2011, İstanbul)
Murat Aluç (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Murat Ülker (Söyleşi: 19 Ocak 2008 - 23 Nisan 2013 28 Eylül 2013 - 23 Ekim 2013, İstanbul)
Mustafa Acar (Söyleşi: 19 Ekim 2007, Bolu)
Mustafa Albayrak (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Kalaycıoğlu (Söyleşi: 4 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa (Cemiloğlu) Kırımoğlu (Söyleşi: 29 Eylül 2007 6 Ağustos 2012, Kırım)
Mustafa Özel, Dr. (Söyleşi: 6 Şubat 2007 - 2 Temmuz 2007, İstanbul)
Mustafa Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Mustafa Topbaş (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Muzaffer Kösdağ (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Mümin Erkunt (Söyleşi: 16 Temmuz 2007, Ankara)
Nahit Küçük (Söyleşi: 9 Ocak 2007, İstanbul)
Nâzım Düzenli (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Necati Can (Söyleşi: 16 Nisan 2007, İstanbul)
Necati Çelik (Söyleşi: 29 Mart 2007, Ankara)
Necdet Buzbaş (Söyleşi: 20 Şubat 2007, İstanbul)
Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Nihat Gökyiğit (Söyleşi: 25 Aralık 2006, İstanbul)
Nihat Öner (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Orâl Turanoğlu (Söyleşi: 3 Kasım 2006, İzmir)
Orhan Ateş (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Orhan Çakırlar (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, İstanbul)
Orhan Göker (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Orhan Kayım (Söyleşi: 25 Nisan 2007, İstanbul)
Orhan Karabulut (Söyleşi: 30 Ocak 2010, İstanbul)
Orhan Özokur (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 - 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Osman Kartal (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Ömer Çetiner (Söyleşi: 27 - 28 Kasım 2007, Şanlıurfa)
Ömer Özokur (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Patrick Baird (Söyleşi: 14 Kasım 2006, Ankara)
Raşit Köken (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ-B.Yoncalı)
Recep Tayyip Erdoğan (Yazışma: Temmuz 2013, Ankara)
Recep Toktemir (Söyleşi: 28 Kasım 2006, Tekirdağ / B.Yoncalı)
Remzi Önal (Söyleşi: 14 Mart 2007, İstanbul)
Reşat Sözen (Söyleşi: 25 Haziran 2013, İstanbul)
Rıfat Hassan (Söyleşi: 26 Aralık 2006, İstanbul)
Rıza Sepet (Söyleşi: 10 Mayıs 2007, İstanbul)
Sabahattin Zaim, Prof. Dr. (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Sadettin Korkut (Söyleşi: 4 Mayıs 2007, İstanbul)
Salih Özcan (Söyleşi: 2 Şubat 2007 - 20 Şubat 2007, İstanbul)
Salih Tuğ, Prof. Dr. (Söyleşi: 25 Ocak 2007, İstanbul)
Salim Uslu (Söyleşi: 18 Ağustos 2006, Ankara)
Sami Bakanoğlu (Söyleşi: 24 Nisan 2007, İstanbul)
Sebahattin Kahyaoğlu, Dr. (Söyleşi: 18 Kasım 2006, İstanbul)
Selçuk Berksan (Söyleşi: 27 Kasım 2006 - 15 Mart 2007 19 Mart 2007 - 3 Nisan 2007 - 2 Temmuz 2012, İstanbul)
Sezgin Elmas (Söyleşi: 10 Temmuz 2007, İstanbul)
Silvio Kluzer (Söyleşi: 31 Ağustos 2009, Brüksel)
Süleyman Çelebi (Söyleşi: 17 Mayıs 2013, Ankara)
Süleyman Demirel (Söyleşi: 3 Ağustos 2006 - 23 Ekim 2013 Yazışma: 18 Ocak 2014, Ankara)
Süleyman Yalçın, Prof. Dr. (Söyleşi: 3 Şubat 2007, İstanbul)
Şaban Gülbahar (Söyleşi: 23 Ağustos 2006 25 Nisan 2007, İstanbul)
Şemsi Kopuz (Söyleşi: 25 Ekim 2007, İstanbul)
Ş̧̧ener Astan (Söyleşi: 20 Ağustos 2013, İstanbul)
Talât Özgün (Söyleşi: 1 Mayıs 2008, İzmir)
Tanıl Küçük (Söyleşi: 5 Eylül 2006, İstanbul)
Tekin Kantarcı (Söyleşi: 16 Mayıs 2007, Kayseri)
Tekin Küçükali (Söyleşi: 26 Nisan 2007, Ankara)
Tevfik Arıkan (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Turgay Demirel (Yazışma)
Tuncay Özilhan (Söyleşi: 19 Şubat 2007, İstanbul)
Turgut Ayla (Söyleşi: 17 Nisan 2007, İstanbul)
Ümit Çelebi (Söyleşi: 11 Temmuz 2007, İstanbul)
Vitali Hakko (Söyleşi: 1 Mart 2007, İstanbul)
Vural Baylan (Söyleşi: 9 Temmuz 2007, Ankara)
Vural Bulut (Söyleşi: 3 Mayıs 2007, İstanbul)
Yahya Ülker (Söyleşi: 23 Nisan 2013, İstanbul)
Yakup Tahincioğlu (Söyleşi: 2 Nisan 2007, İstanbul)
Yılmaz Akar (Söyleşi: 7 Mart 2007, İstanbul)
Yılmaz Karadeniz (Söyleşi: 16 Aralık 2006, İstanbul)
Yurdakul Gözde (Söyleşi: 18 Mayıs 2013, Bodrum)
Yusuf Oda (Söyleşi: 8 Eylül 2006, İstanbul)
Yüksel Ertan (Söyleşi: 21 Haziran 2007, İstanbul)
Yüksel Günay (Söyleşi: 24 Ocak 2007, İstanbul)
Zeki Sözen (Yazışma)
Zeki Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Zihni Uğurses (Söyleşi: 7 Ağustos 2006, Adana)
Ziya Yıldız (Söyleşi: 18 Haziran 2007, Kütahya)
Yayınlar
A. M. Şamsutdinov Mondros’tan Lozan’a Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi 1918-1923, Çeviren: Ataol Behramoğlu, Doğan Kitap, İstanbul, 1999
Agâh Oktay Güner, Dr., Türkiye’nin Kalkınması ve İktisadî Devlet Teşekkülleri, Damla Yayınları, İstanbul, 1978
Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr., Stratejik Derinlik - Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 68. Baskı, Küre Yayınları, İstanbul, 2011
Alan Fisher, Kırım Tatarları, Çeviren: Eşref B. Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009
Alan Parmer, 1853-1856 Kırım Savaşı ve Modern Avrupa’nın Doğuşu, Türkçesi: Meral Gaspıralı, Sabah Kitapları İstanbul, 1999.
Aleksandr Keresnki, Kerenski ve Rus İhtilâli, Çeviren: Rasih Güran, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul, 1967.
Ali Polat, Üç Bin Yıllık Birikim, Enes Matbaacılık, İstanbul, 2006.
Aram Andonyan, Balkan Savaşı, Çeviren: Zaven Biberyan, Aras Yayıncılık, İstanbul, 1999. Atlas Tarih Dergisi Özel Sayısı, “100. Yılında Balkan Savaşları”, Sayı: 16, 2012.
Aziz Kaylan, “Tarihimizin Unutulan Olayı Kırım Savaşı (1853-1856)”, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1975.
Boris Pasternak, Doktor Jivago, Cem Yayınevi, İstanbul, 2011.
Burhan Belge, İkinci Dünya Savaşı - Radyo Konferansları, Başnur Matbaası, Ankara, 1970.
E. H. Carr, Sovyet Rusya Tarihi, Bolşevik Devrimi 1917 - 1923, 3 Cilt, Ceviren: Orhan Suda, Metis Yayınları, İstanbul, 1979.
Emel Akal, Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.
Erdal Güven, “Stalin-Troçki Mücadelesi”, Atlas Tarih Dergisi, Sayı: 18, Şubat-Mart 2013.
Ernest Hemingway, İşgal İstanbul’u ve İki Dünya Savaşı’ndan Mektuplar, Türkçesi: M. Ali Kayabal, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1970.
Fahir Armaoğlu, Prof. Dr., 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1983.
Ferénc Feher - Helles Ágnes, Doğu Avrupa Devrimleri, Derleyip Çeviren: Tarık Demirkan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995.
Fevzi Çakmak, Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik?, Yayına Hazırlayan: Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Hayrettin Bey, Kırım Harbi, Yayına Hazırlayan: Şemsettin Kutlu, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul.
Henrik Eberle-Matthias Uhl, Hitler Kitabı, Çeviren: Mustafa Tüzel, NTV Yayınları, İstanbul, 2009.
Hulûsi Turgut, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Avrasya ve Demirel, II. Cilt, ABC Yayınları, İstanbul, 2002. Demirel’in Dünyası, ABC Yayınları, İstanbul, 1992.
İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 3 Cilt, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 2006.
İlhan Bardakçı, Bir İmparatorluk Yağması - Balkan Bozgunu ve I. Dünya Harbi, 3. Baskı, Ajans-Türk Yayınları, Ankara.
İlhan Tekeli-Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara, 1977.
İsmail Soysal, Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye - Olaylar Kronolojisi (1945-1975), İsis Yayımcılık, İstanbul, 1997.
İsmet İnönü, Hatıralar, 2. Kitap, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1987.
Jak Deleon, Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003.
Kâmuran Gürün, Türk-Sovyet İlişkileri (1920-1953), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991.
Kâzım Karabekir, Ankara’da Savaş Rüzgarları, II. Dünya Savaşı - CHP Grup Tartışmaları, Emre Yayınları, İstanbul, 1994.
Kemal Çapraz, Sürgünde Yeşeren Vatan Kırım, Turan Yayıncılık, İstanbul, 1995.
Kerem Çalışkan, 100 Yılın Rövanşı, Caretta Yayınları, İstanbul, 2012. Kütahya Lisesi 100. Yıl Albümü (1890-1990), Ekspres Matbaası, Kütahya, 1990.
Leon Troçki, Balkan Savaşları, Çeviren: Tansel Güney, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Lev Tolstoy, Sivastopol 1855, Türkçesi: E. Nermi, Gün Yayınları, İstanbul, 1966.
Liddell Hart, II. Dünya Savaşı Tarihi, 1. ve 2. Cilt, Çeviren: Kerim Bağrıaçık, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1999.
Mehmet Arif Demirer, Demokrat Parti ve Tarım, Demokrat Parti 60.Yıl Kitapları No:5, Ankara, 2006. Demokrat Parti’nin Yatırımları, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006. 6 Eylül 1955 Olaylarına 50.Yılda Yeni Bakış, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara, 2006.
Mehmet Maksudoğlu, Prof. Dr., Kırım Türkleri, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2009.
Mert Toker-Ceyhun Arca, Alman’ın Mehmetçikleri, Cinius Yayınları, İstanbul, 2012.
Nadir Devlet, Prof. Dr., İsmail Gaspıralı, Başlık Yayın Grubu, İstanbul, 2011.
Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Yapı Kredi Kültür Yayınları, İstanbul, 2005.
Olaf Caroe, Sir, Sovyet İmparatorluğu, 2 Cilt, Tercüme: Zerhan Yüksel, Tercüman 1001 Eser, İstanbul.
Onur Öymen, Silahsız Savaş, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002.
Orlando Figes, Kırım - Son Haçlı Seferi, Çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2012.
Ömer Sami Coşar, Troçki İstanbul’da, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1969.
Özcan Pehlivanoğlu, Yeniden Merhaba Rumeli, Ufuk Ötesi Yayınları, İstanbul, 2008.
Philip S. Jowett, Balkan Harpleri’nde Ordular 1912-13, Çeviren: Emir Yener, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012.
Safiye Erol, Ülker Fırtınası, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2010.
Şevket Rado, Hayat Böyledir, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul, 1966.
Sâmiha Ayverdi, Türk-Rus Münasebetleri ve Muharebeleri, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1970.
Serge A. Zenkovsky, Prof. Dr., Rusya’da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, Çeviren: Prof. Dr. İzzet Kantemir, Üçdal Neşriyatı, İstanbul, 1983.
Süheyl Gürbaşkan, Bir Reklâmcı Aranıyor, İstanbul Reklâm Yayınları, İstanbul, 1980
Süleyman Demirel, Bir Ömür Suyun Peşinde, 2 Cilt, (2. Baskı) ABC Medya Ajansı Yayınları, İstanbul, 2006.
Stefan Zweig, Yıldızın Parladığı Anlar, Çeviren: Burhan Arpad, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1997.
Stefanos Yerasimos, Türk-Sovyet İlişkileri, Ekim Devrimi’nden Milli Mücadeleye, Gözlem Yayınları, İstanbul, 1979.
Stephane Lauzanne, Balkan Acıları, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1990.
Taha Akyol, Rumeli’ye Elveda, Doğan Kitap, İstanbul, 2013.
Yahya Sezai Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi 1923-1950, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994.
Yaşar Kalafat, Dr., Kırım-Kuzey Kafkasya Sosyal Antropoloji Araştırmaları, ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999.
Yılmaz Öztuna, Rumeli Kaybımız - 93 ve Balkan Savaşları, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1990. Osmanlı Devleti Tarihi, Faisal Finans Kurumu Yayını, İstanbul, 1986.
A
Abdurrahman (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 317
Abdülhamid II., Padişah 51, 56, 58-60, 107, 565, 566
Abdülmecid, Padişah 51
Ablum, Mahir 163, 641, 642
Acar, Mustafa 613, 614, 633, 717
Acıman, Eli 525
Ağca, Mehmet Ali 426
Ahmet Ziya Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 59, 102, 125-128, 131
Akbulut, Ziyaeddin 616-617
Akın, Kenan 514, 515
Aksoy, Temel 253
Aktin, Edip 679
Akyol, Taha 683, 691, 693, 722
Akzambak, Mehmet 376
Al-Bunnia, Haj Abdul ahab 480, 715
Aleko Usta 204
Allen, Melvin C. 310, 311
Ali Haydar Efendi 222-223
Altıntak, Hüseyin 204, 595
Arın, Suat 628
Arıkan, Tevfik 633, 634, 719
Arısan, Mehmet 162
Aslan, Yusuf 377
Astan, Şener 585, 628, 629
Ataseven, Asaf 465, 466, 530, 661
Ataseven, Gülsen 465, 466
Ateş, Orhan 559, 560
Atatür, Pervin 172
Atatürk, Mustafa Kemal 107, 108, 113, 114, 123, 146, 147, 154, 158, 168, 172, 267, 314, 365, 378, 554
Avcu, İbrahim 209
Aydemir, Talat 332
Aydıner, Atilla 620
Ayvazovski, İvan 51
B
Bacacı, İsmail 418
Balcı, Şükrü 370, 394, 395, 548
Balzac, Honor± de 55
Bahçeli, Devlet 32
Barnes, Harry 301
Başar, Şükûfe Nihal 154, 223
Başaran, Mustafa 360, 361
Bayar, Celal 167, 211, 268, 332, 347
Baykal, Deniz 30
Bayraktar, Gülizar 249-251
Bayram, Mahmut 667
Benekay, Yahya 226, 228
Berker, Şinasi Nahit 349
Berkman, Münir Müeyyed 154, 158
Berksan, Betül (Asım Ülker’in kızı) 240, 290, 465-467, 669
Berksan, Faruk 116, 240, 259, 349, 351, 352, 354, 355, 357- 360, 362, 368, 369, 371, 387, 400, 405, 415, 460, 486, 487, 533, 534, 592, 602, 636, 707
Berksan, Selçuk 58, 79-81, 91, 101, 109, 116, 118, 119, 127, 139, 142, 173, 181, 200, 201, 203, 205, 240, 257-260, 262, 263, 285, 311, 314, 315, 336, 337, 350-352, 354, 359, 369, 370, 373, 376, 382, 383, 385, 387, 399, 401, 405, 415, 434, 448, 449, 484, 494, 702
Besler, Doğan 143
Besler, Fehmi 143
Besler, Sami 141, 170
Beyatlı, Yahya Kemal 122, 172, 555
Beykont, Zeki 159, 160, 162
Biliközen, tıf 362
Bodur, İbrahim 321, 323, 325
Bolak, Aydın 325
Bonaparte, Napolyon 156, 213, 301
Boran, Behice 426
Bölükbaşı, Rıza Tevfik 157
Budak, Rıdvan 418, 419, 424
Buzbaş, Necdet 403, 404, 430, 536, 538, 539
Büyük, Gürol 445
Büyükanıt, Yaşar 550
C
Cansen, Ege 463
Cengiz Han 40, 41
Ceyhun, Ekrem 689
Churchill, Winston 43, 44, 193, 301
Cibran, Halil 89, 137, 701
Cilasun, Zafer 346
Clay, Muhammed Ali 646
Commer, Robert 346
Coşkun, Ali 564
Ç
Çağlayangil, İhsan Sabri 519
Çalı, Kurt Seyit 84-86, 90, 91, 94, 110, 114, 119, 120, 185, 226-228, 231, 232
Çalı, Nuriye 231
Çakır, Erden 636
Çamlıbel, Faruk Nafiz 153
Çanakçı, Fuat 340, 341, 585, 592, 594, 679
Çanakçı, Suat 594
Çar Nikolay 107, 120
Çehov, Anton 51
Çelebi, Bünyamin 531
Çelebi, Süleyman 418-421
Çelebi, Ümit 513, 514, 521, 522, 530, 542
Çeliktürk, Kadir 601
Çetiner, Ömer 614, 615, 617
Çiçek, Cemil 19
Çiller, Tansu 554
Çizmecioğlu, Abdullah 172
Çizmecioğlu, Mustafa 172
Çorapçı, Bülent 320-322, 325, 548
D
Dağcı, Cengiz 51
Dağyar, Faruk 590, 591, 634
Damat Ferit Paşa 108
Davis, William Hersey 319
Davutoğlu, Ahmet 104, 105, 350, 412, 413, 443, 451, 661
Davutoğlu, Sare 104
Demirel, Süleyman 24, 45, 46, 175, 304, 333-335, 345, 364, 378, 417, 424-426, 428, 519, 520, 548, 554, 580, 626
Demirel, Turgay 580, 581
Denizci, Süheyl 265, 695, 697
Denktaş, Rauf 425
Devletof Süleymanoğlu, Dilaver 116, 117
Dinçsoy, Ahmet 207, 208
Dinçsoy, Hamdi 141, 353
Dinçsoy, Hayri 208
Dinçsoy, İsmet 207
Dinçerler, Vehbi 165
Doğan, Ali 571, 572, 576
Durmaz, Hilmi 539, 585, 596, 597
Duruel, Hasan 617
Düzenli, Samime 179
E
Ecevit, Bülent 346, 376-378, 384, 392, 425, 428, 519, 520, 551
Ecevit, Rahşan 520
Eczacıbaşı, Nejat 609
Ecirzade, Mustafa Avni 171
Edison, Thomas 301
Eflatun (Platon) 146, 151
El Mutavva, Abdullah 305
Elrom, Efraim 365
Emiroğlu, Metin 409, 410
Engin, Kemal 153
Erbakan, Necmettin 175, 347, 364, 365, 376, 378, 424, 519, 549, 551, 554, 618
Erbuğ, Orhan 384, 385
Erdem, Ercan 384, 385
Erdoğan, Recep Tayyip 22, 618, 619, 622, 623, 690
Erez, Mesut 163, 641
Erkunt, Mümin 338, 339
Eroğlu, Mehmet Ali 609, 611
Erim, Nihat 364, 365, 377, 519
Erol, Safiye 199, 200
Erozan, Celal Sahir 154
Ersoy, Mehmet Akif 66
Ertan, Yüksel 521-524
Esen, Fikret 214, 215
Esener, Ali Fethi 520
Eşref Sabit 154
Evren, Kenan 425, 426, 519, 520
Eyüboğlu, Bedri Rahmi 122
F
Fahreddin (Türkkan) Paşa 106
Fatih Sultan Mehmed, Padişah 41, 197
Feyzioğlu, Turhan 424, 426
G
Gamsız, Nuri 265, 695, 697
Gaspıralı, İsmail Bey 42, 43, 45
Gates, Bill 691
Gazioğlu, Şaban 321
General Wrangel 120, 124
Genç, Faruk 265
Gezmiş, Deniz 377
Goethe, Johann Wolfgang von 71, 169
Goldenberg, Emil 679
Gomez, Heinz 264
Gök, Adem 178
Gök, Süleyman 178
Gökçen, Sabiha 114
Gökbörü Kançal, Fikri 110
Gökyiğit, Nihat 313, 567
Gövsa, İbrahim Alâaddin 154, 158
Gözde, Yurdakul 422
Gül, Abdullah 15
Gülen, Fethullah 550
Gümüşpala, Ragıp 332
Günay, Yüksel 583, 584
Güneş, Hüseyin 566, 600
Güney, Eflatun Cem 151
Gürbaşkan, Süheyl 521
Gürcan, Tarık 265
Gürel, Halit 139, 144, 450
Gürsel, Cemal 332, 345
Güzelses, Celal 217
H
Hacı Bekirzade Ali Muhiddin 171
Hacı Geray Han 41
Hacı İslam Efendi (Sabri Ülker’in babası) 17, 39, 52, 53, 57-62, 64-69, 71, 73, 76, 79-81, 83, 86, 87, 89, 91-94, 96, 97, 106, 110, 113, 114- 116, 118, 119, 122, 125- 128, 131, 134, 135, 138-140, 141, 171, 185, 207, 208, 223, 230, 235-237, 239-241, 248, 255, 316, 317, 681, 711, 712
Hacı Sayid 171
Hafız Numan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 61, 64, 67, 68
Hafız Rıza Bey (Sabri Ülker’in dayısı) 102
Hanife Hanım 223
Hasan Efendi (Sabri Ülker’in dedesi) 52, 55, 58, 59, 62, 681
Hassan, Rıfat 308, 309
Hatemi, Nadir 273
Hatice Gülsüm Hanım (Sabri Ülker’in babaannesi) 52, 55, 62
Haşim, Ahmet 153, 156
Hitler, Adolf 159, 184, 185, 189, 210, 214, 225, 229
Hugo, Victor 555
Humeyni, Ayetullah 426
Hz. Ali 393, 394
Hz. Muhammed 106, 137
I
Ilıcak, Kemal 514
Işık, Murat 110
İ
İbrahim, Veli 90, 91
İman, Ahmet 417
İman, Avni 220, 277, 401, 402
İman, Mehmet 238
İman, Muharrem 222, 275, 639
İman, Sabiha 116, 190, 236, 273, 275
İnam, Orhan 359
İnan, Hüseyin 377
İnönü, Erdal 554
İnönü, İsmet 114, 167, 168, 193, 194, 211, 332, 333, 347, 364, 377, 378
İnönü, Mevhibe 114
İpekçi, Abdi 426
İsmail Hakkı (Sabri Ülker’in ağabeyi) 68, 91, 317, 557
İzzet Melih 159
J
Jankoviç, Jean Paul 679
Jobs, Steve 691
Johnson, Lyndon B. 310, 345
K
Kâmil Paşa 565
Kamu, Kemalettin 154
Kanatlı, Firuz 349, 350, 683, 685, 688
Kantarcı, Hayrullah 630
Kantarcı, Tekin 630, 631
Kantarcızade Hacı Ömer 172
Karaağaçlı, Hacı Mustafaoğlu Süleyman 172
Karabulut, Orhan 179, 180, 181
Karaca, Kadri 263
Karaca, Yunis 568
Karadayı, İsmail Hakkı 557
Karadeniz, Yılmaz 224
Karataş, Ayfer 299
Karpat, Kemal 692
Kasım, Ahmet 167
Katerina (Çariçe) 45
Kaufman, Aleander 302
Keçeci, Karpiç (Juri Georges Karpovitch) 172
Kent, Muhtar 697
Kerenski, Aleksandr 107
Kırımlı, Ahmet İhsan 324
Kırımoğlu (CemiloğluԜ) Mustafa 46-48
Kısakürek, Necip Fazıl 154, 155, 677
Kibritçioğlu, Ahmet 597
Kocabıyık, Asım 533
Koç, Vehbi 172, 254, 305, 321, 603, 605, 687
Koçu, Reşat Ekrem 179
Kohen, Hayim 219, 220, 222, 224, 225, 255
Konfüçyüs 169
Koraltan, Refik 211
Koru, Naci 566
Korutürk, Fahri 376, 378, 425, 426, 519
Koryürek, Enis Behiç 154
Köprülü, Fuat 211
Kösdağ, Mehmet 130, 319
Kubayev, Memet 86, 91
Kumak, Mehmet Gafur 172
Kurt Mehmet (Sabri Ülker’in amcası) 55
Kuşçulu, Mahmut Mahir 330, 476, 477
Kuşçulu, Nuh 320, 321, 324, 327, 330, 331, 475, 476, 478
Küçükali, Tekin 406, 407, 569
L
La Bruy°re, Jean de 555
Lamartine, Alphonse de 109
Le Bon, Gustave 109
Lenin (Ulyanov), Vladimir İlyiç 79, 90, 96, 107, 122
M
Mahire (Sabri Ülker’in ablası) 61, 139, 317
Mardin, Yusuf 154
Mareşal Fevzi Çakmak 210
Marko Usta 170
Mar, Karl 90, 123
Mavituna, Abdurrahman 151, 167
Mehmet Turhan Bey 171
Melen, Ferit 378
Menderes, Adnan 211, 257, 265-268, 296, 332, 377, 522, 554
Menderes, Yüksel 377
Mercan, Kerami 607, 608
Mercan, Nedim 607
Mercan, Sami 607
Meriç, Cemil 240
Mesci, Haluk 521, 522, 525, 526
Morçay, Şükrü 496
N
Nahum, Hayim 203, 303
Nebioğlu, Kemal 380-382, 396, 417, 424
Neriman Teyze (apartman komşuları) 244
Nurettin Hoca 667
O
Oluç, Mehmet 585, 596, 598
Onnik Usta 208, 258
Orhon, Orhan Seyfi 154, 158
Ortaylı, İlber 45, 213
Osman Nuri Bey 171
Osmanoğlu, Abid 565
Ö
Öksüz, Fahri 588, 589, 679
Öner, Mualla 59, 72, 131, 199
Öner, Nihat 82, 102, 130, 132, 207
Ömer, Öner 679
Önsel, Vedat 425
Öz, Sebahattin 153
Özal, Turgut 165, 175, 327, 343, 346, 409-411, 520, 554, 689, 692
Özbek, Necip 615
Özcan, Gazanfer 447, 448
Özcan, Gönül Ülkü 447, 448
Özcan, Salih 304-307, 565, 566
Özdemir, Sadi 516, 517, 692
Özdemir, Nâzım 363
Özden, Yekta Güngör 561
Özdil, Yılmaz 683, 695, 697
Özdöner, Fazıl 615
Özel, Mustafa 144, 145, 176, 475, 522, 535
Özgü, Cemal 181
Özgü, Cemile 181
Özgün, Talât 215, 216, 218
Özhun, Kayhan 475
Özilhan, Tuncay 471-473, 475, 477, 577
Özokur, Ahmet 104, 617, 643, 660, 661, 669
Özokur (Ülker) Ahsen 36, 38, 76, 95, 97, 100-104, 118, 133, 145, 162, 166, 200, 222, 235, 237, 240-243, 246, 249- 251, 270, 275, 280, 281, 283- 285-292, 316, 354, 372, 387, 388, 462, 468, 484, 542, 645, 649, 678, 679, 681, 712
Özokur, Alanur 660
Özokur, Ayşe Senem 660
Özokur, Beyhan 660
Özokur, Kerem 660
Özokur, Nur Vera 669
Özokur, Orhan 104, 354-356, 363, 380, 381, 441, 475, 489, 491, 492, 536, 540, 575, 578, 661
Özokur, Ömer 643, 652, 653, 660
Özokur, (Davutoğlu) Sefure 104, 661, 669
Özokur, Yusuf İhsan 669
P
Page, Larry 691
Pandeli Usta 201
Pasternak, Boris 52, 77
Peker, Alptekin 680
Polatkan, Hasan 332, 554
Puşkin, Aleksandr Sergeyeviç 51
R
Rado, Şevket 269, 270, 281, 555
Rakiros, Parasko 183, 203, 205
Rasputin, Grigori 107
Recaizâde Ekrem 153
Richepin, Jean 154
Roosevelt, Franklin 43, 44
S
Sabancı, Hacı Ömer 685, 688
Sabancı, Sakıp 562, 685, 688
Sadık Rifat Paşa 692
Saharov, Andrey 47
Said Şamil 565
Sancar, Semih 426
Saracoğlu, Şükrü 177, 193, 194, 205
Sazak, Gün 519
Selışık, Selahattin 214, 215
Sepet, Rıza 594, 625, 626, 679
Seyit Ömer, (Sabri Ülker’in amcası) 55, 101
Sezer, Adem 167, 504
Sezgin, İsmet 26, 557, 558
Sıdıka Hanım (Sabri Ülker’in ablası)
Simavi, Sedat 233
Socrates 69, 316
Songar, Ayhan 564
Sökmen, Tayfur 519
Sözen, Reşat 618, 619
Sözer, Vural 521
Sultan Aziz, Padişah 692
Sultan Reşad, Padişah 87
Sunay, Cevdet 345, 364, 365, 377
Sükan, Faruk 426
Stalin, Jozef 43-45, 47, 50-52, 80, 90, 114, 122, 123, 185, 240, 288
Ş
Şahabettin, Cenap 156
Şakire Hanım, (Sabri Ülker’in annesi) 55, 61, 65, 67, 68, 76, 78, 81, 82, 91, 93, 102, 114, 125, 126, 136, 138, 171, 205, 237, 239, 240, 241, 291, 316, 317, 711, 713
Şapolyo, Enver Behnan 172
Şendal, Yusuf 172
Şentürk, Aziz 167
Şentürk, Kemal 585, 603, 605, 628
Şentürk, Namık Kemal 376
Şerif Hüseyin Paşa 106
Şeyh Şamil 565
Şişmanoğlu, Abdullah 278
T
Tağmaç, Memduh 346, 364
Tamer, Zekirriya 162
Taviloğlu, Mustafa 244
Tecer, Ahmet Kutsi 154
Tolga, İzmir 521, 522, 526-528
Topbaş, Mustafa 120
Topbaş, Sabahattin 321, 327, 328
Tosunzade, Abdurrahman 172
Troçki, Leon 66, 122-124
Tunagür, Yaşar 304
Tuncer, Kenan 170, 178
Turanoğlu, M. Uluğ 154
Turhan, Mediha 172
Tuğ, Salih 533, 534, 568
Tural, Cemal 346
Türkeş, Alparslan 210, 406, 407, 424, 519, 520, 551, 554, 592, 594
Türel, Yusuf 321
U
Uğur, Hasan 327, 328
Uğurses, Zihni 594, 596, 636, 637, 679
Ulaş, Fahrettin 321
Unakıtan, Kemal 110
Uras, Güngör 683, 689, 690, 692
Uşaklı, Ömer Bedrettin 154
Ü
Ülken, Aydın 526
Ülker, Ahmet Asım 58, 64, 68, 76, 79-82, 85, 91, 92, 99, 101, 115, 116, 118, 126-128, 131- 133, 135, 139, 141-143, 169- 179, 181-185, 197-199, 201- 205, 207, 208, 214, 221, 230, 231, 239-241, 247-249, 252- 255, 256, 258, 259, 261, 272, 303, 307, 316, 319, 320, 326, 335, 351, 352, 354, 357, 387, 397, 405, 414, 415, 417, 437, 444, 483-485, 487-489, 491, 500, 505, 522, 587, 590, 591, 593, 594, 601, 607-609, 631, 640, 662, 681, 685, 686, 699, 701, 710-713
Ülker, Ali (Ahsen Özokur’un oğlu) 83, 103, 274, 277, 293, 396, 397, 484, 533, 534, 536, 538, 539, 568, 576, 643, 646, 647, 652
Ülker, Ali (Sabri Ülker’in oğlu) 35, 36, 235, 237-239, 241, 242, 246, 269, 270-279, 292
Ülker (Ataseven), Betül 240, 290, 465-467, 669
Ülker, Fatih 643, 669, 674
Ülker, Fatma 117, 190, 652
Ülker, Güzide (İman) 76, 130, 220, 222, 235-237, 248-251, 258, 259, 269, 270, 280, 292, 316, 319, 387, 388, 401, 465- 467, 469, 551, 591, 617, 645, 670, 675, 677, 678, 682, 712, 713
Ülker, İbrahim 652
Ülker, Meryem 652
Ülker, Murat 36, 38, 59, 60, 62, 69, 109, 111, 113, 115, 118, 165, 213, 219, 240, 245-248, 253, 255, 271, 276, 280, 292, 300, 344, 373, 375, 387, 395, 398, 418-420, 424, 437, 440, 442-444, 456, 462, 466, 469, 489, 491, 492, 503, 532, 535, 536, 539-544, 547, 556, 557, 559, 570, 575, 605, 645, 669, 673, 692, 699, 701, 704, 707, 710, 713
Ülker, Mustafa 643, 669, 670, 673
Ülker, Rahmi 217
Ülker, Yahya 618, 643, 669, 670, 677
Ülker, Zehra 174, 230
Ülker, Zeynep 652
Ülkücü, Aydın 437
Ürgüplü, Suat Hayri 333, 377
V
Vahideddin, Padişah 107
W
Wiederkehr, George 475, 479
Y
Yalçın, Süleyman 564
Yalçıntaş, Nevzat 120, 129, 130, 142, 555, 562, 563
Yaramanoğlu, Hüdai 447, 661
Yavuzer, Haluk 270, 433-435, 441, 443
Yazıcı, Kâmil 327-329, 472
Yazıcı, Osman 475
Yelmen, Hasan 326
Yener, Faruk 265
Yıldız, Ziya 164, 166, 341, 342, 639
Yılmaz, Mesut 554
Yozgat, Hasan 343, 595, 679
Yöntem, Ali Canip 154
Yusuf Ziya 153, 171
Yusuf Ziya Bey (şekerci) 171
Yurdagül, Metin 38, 499, 500, 501, 509, 510, 512, 514, 567
Yurdakul, Mehmet Emin 210
Yurdoğlu, Lebit Fehmi 154
Yüceses, Fethi 192
Yüceses, Hamiyet 178, 192
Yücesoy, Ekrem Şevket 560, 561
Yüksel, İsmet 51
Z
Zaim, Sabahattin 321
Zorlu, Fatin Rüştü 332, 554
Zweig, Stefan 197